Eşek mi yaratılmak isterdin

Geçenlerde genç arkadaşlarımızla sohbet ettik konumuz imandı. Bir arkadaşımız „Evet bende ALLAH diye bir şeye iman ediyorum“ diye atıldı ortaya. Herkes pür dikkat onu dinliyordu, arkasından gelecek olan sözleri bekliyorlardı ama arkası gelmedi. Herkes de bir şaşkınlık vardı. Neyin şaşkınlığı biliyor musunuz? Allah „diye  bir şeye inanıyorum derken, O „diye“ kelimesi onları şaşkına uğratmıştı âdeta.

Neden arkadaşımız „diye“ kelimesini kullanmıştı ki? İnanmak zorunda olduğu için mi? Yoksa gerçekten inandığı için mi? Hepimiz imanın şartını biliriz, ezber yapmışızdır bir çok kez.

Tekrarda fayda vardır derler ya, o bakımdan tekrar yapalım:

Ben; Allah´a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah´tan olduğuna inandım. Öldükten sonraki diriliş hakktır. Allah´tan başka ilah olmadığına, Hz. Muhammed onun O´nun kulu ve elcisi olduğuna şahitlik ederim, deriz.

Bunları diyen ve ikrar eden „Müslüman“ olur. İnanır. „İnanmak“ inandığına iman etmektir, tastiktir.

Bunları onlarla da tekrarladık o gün. Arkadaşımız sordu, „inanmak zorunda mıyım“? Yine bir şaşkınlık. Herkes „aaa“ öyle şey denir mi, dedi.

Ben „denir“ dedim. Herkes yine şaşkın bakışlar arasında bocaladı.

„Bilmediğim bir şeye inanmam bende“ dedim. Tanımadığım bir şeyi de asla sevemem dedim. Sanki bir rahatlama vardı arkadaşımız da, kendinin yalnız olmadığı hissi belki de biliyorum ama, sorular sormaya cesaret bulduğu ap açık ortadaydı.

“Hiç çekinmeden sor” dedim. Hatta aklına gelen ilk soruyu şimdi sor.

Ve ilk sorusu: „Allah beni neden insan yaratmış ki“ sorusuydu.

Gülüşmeler patlak verdi. Kahkaha atan bile oldu. Kendisi hem soruyor hem de gülüyordu. Bu da güzeldi, alınmadığının ifadesiydi. „Eşek mi yaratılmak isterdin yoksa“ sorusuyla bir kahkaha daha koptu. Onlar kahkaha patlatırlarken soruya en güzel şekil de cevap verebilme düşüncesine daldım.

Aklıma şunlar geldi:

Allah´ın bizleri insan olarak yaratmasında ki güzellikleri bir bilsek, o zaman  Allah´ım iyi ki beni insan yaratmışsın“ diyeceğiz.

Allah c.c., bizleri yaratırken bir takim özellikler ile donatmıştır. Hiçbir canlıya vermediği özellikleri insana vermiştir.

Bizlere; göz, kulak, ağız, burun vermiştir.

„Ama o hayvanlarda da var ki“ sorusuyla araya girdi arkadaşımız. Evet dedim, onlara da vermiş Allah.

Ama yine de insana özellik vermiş. Bakın;

„ALLAH´ın insanlara verdiği kulaklar ile eşeklere verdiği kulaklar da çok farklıdır. Hayır! Elbette yine bir eşek kulağı ile bir insan kulağı arasındaki boy ve şekil farklılığından söz etmiyorum. Onu zaten herkes biliyor. Ama düşünün bir sabah vakti, ihtiyar bir söğüt dalında ötüşüp duran bir bülbülün sesini, eşeklerin o koca kulakları da duyuyordur mutlaka. Duyuyordur ama, yeryüzündeki hiçbir eşek, bülbülün o sihirli şarkısıyla kendinden geçmez, şiir yazmaya kalkmaz…

„Allah bu bülbülleri ne güzel şarkılar öğretmiş, „ne güzel bir ses vermiş!“ demez.

Çünkü eşeğin kulakları bülbül sesini duysa da, ondaki güzelliği duymaz…Onu ancak insan kulağı duyar“ dedim.

Ve şöyle bir soru sordum: „Simdi eşek kulağımı istersin yoksa, insan kulağı mı?“ Anında cevap geldi: „İnsan kulağı“ isterim.

Bir başka örnek vermeme gerek kalmadan, „iyi ki insan yaratılmışım ben“ dedi, o soruyu soran arkadaş.

 

 

Verdiğimiz bir örnek arkadaşımızı tatmin etti, ne mutlu ona ve bize. Ne mutlu iman ile dopdolu olan kalbe…

 

 Muhabbetle Efendim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum