Dr.Mehmet BOZKURT

Dr.Mehmet BOZKURT

EVLİLİKTE VE BOŞANMADA YAPILAN YANLIŞLAR

Biliyorsunuz nikah akdi evlilikte temeldir. Dini nikah olmazsa çiftlerin birlikte olmaları zinadır. Zina haramdır, büyük günahtır. Resmi nikah olmazsa da yasal haklar güven altına alınamaz. Resmi nikah olmadan dini nikahla evlilik caiz ama kadının resmi bir hakkı olmaz. Bu nedenle bugün iki nikah birden yapılmaktadır. Ben bu konuda gördüğüm iki büyük yanlışa dikkat çekmek istiyorum:

Nikah bilindiği gibi ciddi önemli bir iştir. Aynı şekilde talak (boşanma) da ciddidir. Nikah ve talakın şakası olmaz, şakası da ciddi gibidir. Kızgınlıkla da söylense aynıdır. Bunu çalıştığım hastanelerde yakınımdaki hanımlara hayati bir konu olduğundan öğretmek için sorarım. Bu yalnız genç hanımlar için değil, genç yaşlı bekar veya evli olup da çocuğu olan kadın erkek herkes için önemlidir. Mesela kız bebek beşikte iken velisi( çoğunlukla babası veya dedesi) şaka yollu bir arkadaşının erkek bebeğine verdim gitti dese o nikah tamam olmuş olur. Bebek veya çocuk büyüyüp yetişkin çağa gelince nikahları olduğunu da bilmezler ve evlendikleri zaman o nikahları sahih olmaz. Burada vebal velisi babası veya baba yerine kimse odur. Yani çocuk bebek de olsa genç de olsa farketmez. Ayrıca velisi haricinde iki genç anlaşır biri aldım diğeri de vardım dese nikah tamam olur. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde görevli Psikiyatri profesörü bir arkadaşım anlatmıştı. Adnan Oktar’ın talebeleri geliyor aralarında anlaşmışlar nikah kıymışlar elele dolaşıyorlar, sonra bir tartışma ve kavga ile ayrılıyorlar demişti. Yetişkin olmakla birlikte böyle kavga edip ayrılmakla nikahı çocuk oyuncağına çeviriyorlar demişti. Bu ve buna benzer olaylar sonunda psikososyal meselelere neden oluyor. Bir başka türlü evlilik probleminde eşler tartışıyor, hanım beyini tahrik ediyor erkeksen beni boşa diyor. Bey de üç defa ve üç ayrı yerde boşol diyor. Bu durumda Hanefilere göre de Şafilere göre de nikah bağı tamamen kopuyor. Sonra hanım da beyinden şikayet ediyor. Arada çocuk var diye de ayrılamıyorlar. Böylece sorunlu bir aile içinde yetişen çocukta psikolojik travmalar meydana geliyor. Burada hanımın yaptığı affedilmez bir yanlıştır. Kendi eliyle (veya öfkesiyle) kendi yuvasını yıkıyor. Bu birliktelik nikah bağı koptuğu için zina olmuş oluyor. Böyle bir aileyi yakinen biliyorum ve üç çocuktan sonra fiilen de boşandılar.

Bir başka yanlış evlilik te süt kardeşle evlenme problemleridir. Şeran süt kardeşle evlenmek haramdır. Ama medeni kanuna göre bu evlilik yasak değildir. Medeni kanun İsviçre’den alındığı ve aynen kabul edildiği ve orada süt kardeşlerin evlenme yasağı olmadığı için süt kardeşlerin evlenmesi kanuna göre mümkün olur. Peki bunun sonucu ne olur? Haram olur. Böyle bir evlilik varsa hemen müftülüğe gidip boşanma talep edilmesini gerektiğini bir televizyon programında Yusuf Kavaklı Hocadan duymuştum. Tıbbi bakımdan mahzuruna bir misal vermek istiyorum. Vakıf Guraba Hastanesinde asistan ve uzman olarak çalıştığım yıllarda bir memur hemşehrim vardı. Bunun annesi zamanında köyün birçok bebeğini emzirmiş ve tabii birçok çocuğun süt annesi olmuş. Arkadaş da yetişkin çağa geldiğinde evlendiği hanımının süt kardeşi olduğu ortaya çıkıyor. Aralarında anlaşmazlık çıkıyor, hanım boşanmıyor ikisi de perişan oluyorlar. Arada bir çocuk oluyor ama nasıl? Çocuk özürlü doğuyor, 12 yaşına kadar devamlı bakıma muhtaç halde yaşıyor. 12 sene sonra vefat ediyor ondan kurtuluyorlar. O arkadaşın Çocuk Uzmanı Doçent bir amcası vardı. O bu çocuğun özürlü oluşunu ana babanın sütkardeş oluşuna bağlıyor. Nedense arada neler geçti bilmiyorum ama süt kardeşi olduğu ortaya çıktığı halde arkadaş hanımından boşanamıyor. Hayatın en az 10 senesi zehir oluyor. Buradaki yanlışlık arkadaşın annesi zamanında süt verdi sevap kazandı ama dikkatsizliği yüzünden oğlu süt kardeşi ile evlendiği için 10 seneden fazla bedbaht ve mutsuz oldu.

Yakın geçmişte bir Sağlık Bakanımız yeni bakan olduğunda bir süt bankası projesi ortaya atmıştı. Herhalde iyi düşünülmemişti, kamuoyunun aşırı tepkisi nedeniyle o proje askıya alındı veya iptal edildi.

Evlilikte yapılan yanlışlar maalesef çok oluyor, evlendikten sonra da yapılan yanlışlarda boşanmalara yol açıyor. Kültür farkı, ekonomik farklılık dünya görüşü ve inanç farklılığı gibi farklılıklara rağmen yapılan evlilikler de sağlıklı olmuyor. Bir hadisi şerifte mealen kızını bir sarhoşa veren kızını ateşe atmış gibidir buyuruluyor. Nikah üç defa aldım kabul ettim ve vardım, talak (boşama) da üç defa seni boşadım denince oluyor. Yani bu kadar kolay fakat yanlış nikah veya talak sonuçlarına katlanmak da o kadar zordur. Çevrenizde böyle yanlış evlilikler ve buna bağlı boşanmaları çok görmüşsünüzdür. İşte bütün bunlar (ailenin dağılması) millet olarak bizi zayıflatan sebeplerden biridir.

Evlenip çocuk sahibi olup kısa sürede boşanan çok aile var. Erkek karısını 4 çocukla terk ediyor, başkası ile yaşıyor. İflas etmiş memleketini ailesini yüzüstü bırakmış bir sürü erkek var. Eşinden ayrılmış bir hanım bir ay yanımda çalıştı. Antidepresssan tedavi görüyordu. Yetişkin çocukları var. Saygın ve dindar bir arkadaşım, çocukları yetişkin fakat eşinden ayrı. Bulundukları şehirler de ayrı. Arkadaşımın kız kardeşi de eşinden ayrılmış( veya eşi terk etmiş). Yani maalesef sayısız örnek var. Bu evliliklerde muhakkak yanlışlıklar var. Ya baştan yanlış bir evlilik veya sonradan bir takım sorunlar çıkıyor. Ana baba arasındaki boşanmaya varan anlaşmazlık ve geçimsizlikler çocuklarda psikolojik travmaya yol açmakta ve ileride sorunlu kişilikler fertler ortaya çıkmaktadır.

İlk memuriyetimde (sağlık ocağında pratisyen olarak çalışırken) yaptığımız bir otopside maktul kocası tarafından öldürülmüş bir kadındı. Karı koca arasında kızı evlendirme konusunda tartışma çıkmış tartışma büyüyünce kocası karısını öldürmüş ve kaçmış. Biz sağlık ocağı olarak otopsi yapmışız. Adam 9 sene sonra yakalanıyor. Mahkeme yıllarca sürüyor. 27 sene sonra otopsi yapan ekibin imzalarını ve kimlik bilgilerini doğrulamak için bana ulaşıyorlar. Bir cehaletten bir cinayet gerçekleşiyor, aksak ve çok yavaş yürüyen bir yargıdan da 27 yılda dava sonuçlanmıyor.

Evlilik aslında iki kişinin bir araya gelip bir yuva kurmasından ibaret değildir. İki karşı cinsin anlaşıp ruhen kaynaşmasından ibaret de değildir. İki ayrı ailenin veya sülalenin yakın olması kaynaşması anlaşmasına kadar uzanan bir süreçtir. Eşlerin arasını açmak yuvayı yıkmak büyük günahtır. Bir hadisi şerif’te Peygamber Efendimiz mealen şeytanın askerlerini gün boyunca neler yaptıklarını akşam sorguya çektiğini ve hiçbirinin yaptığını beğenmediğini ve birinin karı koca arasını açıp boşanmalarına sebep olduğunu duyunca ona bugün en büyük kötülüğü yaptığını söylediğini duymuştum. Boşanma da helaldir ama Allah CC’ın en sevmediği helaldir.

Rahmetli dedem bir gün teyzemi eve gelince nineme bu niye geldi diye sormuş. Ninem de kocası ile tartışmışlar onun için geldi demiş. O zamanlar teyzem ve eniştem yeni evliler ve fakirlik yoksulluk var, eniştenin de doğru dürüst işi yok. Dedem nineme ‘’ Eline bir bakır yemek ver, o eve (kocasının evine) dirisi gitsin ölüsü çıksın’’ demiş ve mesele kapanmış. Teyzemin erkek kız bütün evlatları hepsi de salih ve saliha insanlardır. Torunları da sevdiğim gençlerdir. Bunlara (dedemlerin nesline) eski toprak denir. Bu gün bu dirayeti gösterecek insan ne kadar çıkar bilmem.

Bir başka hikaye de bir meşhur bir hocadan duymuştum. Eniştesi ile ablasının arası bozulmuş. Babası yok. Kadının annesi damadına ‘’ Ben bir kadını idare edemeyene erkek demem ‘’ demiş meseleyi halletmiş. Burada bir konu ortaya çıkmış oldu. Kadını idare etme meselesi. Tabii bu öyle hile hurda yalanla idare değil siyasetle idare etme kastediliyor. Osmanlıda bir kadını idare edemeyene devlet idaresinde görev verilmezmiş diye duyardım.

Evlilikte ve boşanmada sorunlar bu kadar değil elbette. Bir ailede huzurun sağlanmasında veya bozulmasında eşlerin ve eşlerin kendi aile fertlerinin herkesin sorumluluğu vebali vardır. Allah aile yuvalarımızı mutlu eylesin iyi geçim versin, Amin.

Evde iyi geçim ile ilgili iki kıssa paylaşmak istiyorum. Buyurun ;

1.Gelin kayınvalide ile ilgili bir kıssayı yazmak istiyorum.

Genç gelin kayınvalidesi ile bir türlü anlaşamıyormuş, her gün kavga münakaşa derken gelin hanıma yaşamı zindan olmuş. Bir çare bulmak ümidiyle bilge bir zata gitmiş ona durumunu anlatmış ondan kayınvalidesini yavaş yavaş zehirleyecek bir ilaç yapmasını istemiş. Bilge şahıs da isteğini kabul etmiş ona bir şişe şurup hazırlamış ve kıza her gün bu ilaçtan bir kaşık kayınvalidenin çorbasına koymasını ancak bu arada ona iyi davranmasını ve gönlünü almaya çalışmasını tembih etmiş. Kız da kayınvalidesinden sonunda kurtulacağına sevinerek ilacı almış ve eve dönerek uygulamaya başlamış. Bilge’nin tembihi gereği kayınvalidesine iyi davranmaya başlamış. Bir süre sonra kayınvalide de gelinine iyi davranmaya başlamış ve aralarında samimiyet ve anne kız kaynaşması başlamış. Bu sefer kız pişman olmuş çorbaya ilaç koymayı bırakmış. Tekrar bilgeye giderek verdiği ilacın tesirini giderecek ve kayınvalidesinin ölümünü önleyecek ilaç yapmasını istemiş. Bilge gülümsemiş ve genç kıza gerek yok demiş. O zehir senin beyninde idi. Ben sana vitamin vermiştim demiş. Sen kayınvalidene iyi davrandıkça o da sana iyi davrandı ve aranız düzeldi, beynindeki zehir de dağıldı demiş. Böylece gelin ile kayın validenin arası düzelmiş.

2.Karı koca kavgası ile ilgili izlediğim bir videoyu da özetlemek istiyorum.

Bir adam karısı ile bir türlü anlaşamamakta ve sık sık tartışmakta ve kavga etmektedir. Alim bir zata gider durumu anlatır. O zat sabret sabredersen cennetlik olursun der. Adam sabreder fakat tartışma kavga bitmez. Bir gün tekrar o zata gider ‘’ Hocam artık burama kadar geldi, dayanamayacağım ben bu kadından boşanacağım’’ der. Hocası da’’ Allah Allah bir ay içinde ölecek adamın derdine bak, boşanacağım diyor’’ der. Adam bunu duyunca ‘’eyvah ben bir ay içinde ölecekmişim ‘’ der, eve döner. Tövbe eder, namaza başlar. Karısı adama sataşır fakat adam karşılık vermez o da namaza başlar bir süre sonra evde kavga gürültü kesilir. Araları düzelir. Adam bir taraftan da günleri sayar. Bir ay içinde öleceğine inanmıştır. Ayın 25, 26 27 derken 30 u olur bir şey yok. Bir gün iki gün beş gün geçer adamda gayet sağlıklı ve ölüm için bir işaret yoktur. Hocasının kerametine inandığı için ölmediğine şaşırır. Hocasına gider. ‘’Hocam ben ölmedim hayattayım’’ der. Hocası ‘’Evde durum nasıl?’’ diye sorar. Adam ‘’Gayet güzel, kavga bitti ikimiz de anlaşıyoruz’’ der. Hoca ‘’iyi güzel ‘’der. Adam ‘’ Ama Hocam siz bana bir ay içinde öleceksin dediniz ölmedim. Bu yalan olmadı mı?’’ der. Hoca ‘’Ben bir ay içinde dedim bu ay içinde öleceksin demedim ki’’ der ve mesele hallolur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum