Füzeler mi dediniz, o nedenmiş?

İlk bakışta anlamsız -hatta saçma- geldiği için “Olmaz” dediğimiz nice konu sonraları karşımıza bir 'oldu-bitti' halinde çıktığı için 'ABD'den alınacak Patriot füzeleri' veya ülkemizin Washington'un İran'a karşı oluşturmayı amaçladığı füze kalkanı projesinin parçası olacağı haberlerine gülüp geçemeyiz. Belli ki, bir yerlerde bir şeyler pişiyor…

Ben konunun maddi yönüyle ilgili değilim: 72 Patriot füzesi ve atış ünitelerinin maliyetinin 7,2 milyar dolar mı, yoksa Türkiye'nin açacağı ihalenin bedeli olarak ilân edilmiş 4,5 milyar dolar mı olacağı, ya da Washington'un çeşitli indirimler uygulamasıyla faturanın 1,5 milyar dolara mı ineceği umurumda değil. O paketi ve bir o kadarını bedava bile verse ABD, Türkiye'nin böyle bir alış-verişten uzak durması gerekiyor.

Ülkemizi elbette düşmanlardan koruyacağız ve bunun için de gerekiyorsa en gelişkin silahları alacağız. Ancak bugün Türkiye genel olarak komşularından özel olarak da İran'dan gelebilecek bir 'tehdit' altında mı gerçekten?

Komşularımızla hiç bu denli 'yakın' bir dönem yaşamamıştık. Liderler birbirleriyle en samimi görüşmeleri yapabiliyor, ara sıra çıkan ihtilâfları bir telefon temasıyla çözebiliyorlar. Yalnızca Suriye ile yakın değil Türkiye, Yunanistan'la bile iyi komşuluk ilişkileri pek fazla pürüz çıkmadan sürüyor. İran'la ise neredeyse her uluslararası konuda birbirine yakın duruyor Türkiye…

Bu yeni bir durum da değil: İki ülkenin 1639'da imzalanmış Kasr-ı Şirin Antlaşması ile belirlenmiş sınırları bugüne kadar hiç bozulmadı. Atatürk ile Rıza Şah arasındaki özel dostluk sebebiyle iki ülke vatandaşları birbirlerini vize almaksızın ziyaret edebiliyorlar; İran'la en sıkıntılı dönemlerimizde bile 'Atatürk mirası' bu uygulama değiştirilmedi.

Peki de, bugün ABD hatırına İran'la bozuşmak, ya da en eski sınırları paylaştığımız komşumuzu 'tehdit' olarak görüp Washington'un uzak ülkelere tesis edeceği füze kalkanıyla kendisini koruma projesinin bir parçası haline dönüştürmek ne demek oluyor?

Hem de, Ak Parti hükümetinin 'çok-yönlü' dış politika anlayışıyla bölgede ve dünyada kazandığı gönülleri yıkma pahasına?

Sanırım, sizler de anladınız; birdenbire medyaya yansıtılan Pentagon kaynaklı bu haberlerin farklı bir gerçeği var. Daha doğrusu 'gerçek' diye sunulan bu konu Washington'un başka bir hesabıyla ilgiliye benziyor. Dün bir gazetede İran'ın Türkiye ile olan uzun sınırını yüksek duvarlarla koruma altına alma niyetine dair bir haber çıktı; muhtemelen o haber de aynı hesabın bir parçası…

İki ülkeyi birbirinden kuşku duyar hale getirmek niyeti fena halde sırıtıyor bu haberlerde…

Washington'un derdi, bugüne kadar iddia edildiği üzere, İran'ın nükleer programını savaşçı gayelerle yürüttüğü kuşkusu ise, Türkiye bu alanda elinden gelen gayreti nicedir gösteriyor ve yeni görevlere hazır olduğu da biliniyor. NATO ve Avrupa Birliği yetkilileriyle bu konu daha yeni konuşuldu ve Batı'yla İran arasında kopuk olan görüşmeleri canlandırmak için Türkiye 'arabulucu' olabileceğini, ikili görüşmelere topraklarını tahsis edebileceğini de bildirdi.

Sorunun çözümü barışçı yolların sonuna kadar değerlendirmesinden geçiyor ve o yolların hiçbiri şu ana kadar kullanılmış değil.

Görüyorsunuz, medyaya yansıyan içinde Patriot füzesi veya füze kalkanı sözcükleri geçen Türkiye'ye dair haberlerin mantığı, iler tutar tarafı yok; ama yine de ihtiyatlı olmakta yarar var.

Önceki ve Sonraki Yazılar