Gençler İçin Yeni Bir Tuzak “Kilise Evler” -2-

Yeşilay Dergisi’nin Eylül-2002 sayısında çok çarpıcı bir haberde 1935 yılında Kudüs’te toplanan misyonerler konferansında misyoner teşkilatının başkanı Samaul Zouimer aşağıdaki konuşmasına yer vermiş. Söz konusu kişi şöyle diyor;

"Sizden Müslümanları Hıristiyan yapmanızı istemiyorum. Sizin asıl göreviniz Müslümanları İslam’dan uzaklaştırmaktır. Doğumdan ölümüne kadar boyunlarına haç takmasınlar, kiliseye gitmesinler, vaftiz olmasınlar ama Hıristiyan gibi yaşasınlar. Onları Allah’ını ve Peygamberini unutan bir kişi haline getirin. Müslüman milletleri ayakta tutan ahlak, haya, iffet vb. duygularından koparın. Eğer bunda başarılı olursanız, İslam memleketlerinin sömürge haline gelmesi için fetih yollarını aşan ileri karakollar kurmuş olursunuz. Sevk etmeye çalıştığınız yolda yürümeleri için İslam Ülkelerindeki bütün beyinleri buna göre hazırlamanız gerekir. Bu ise Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak ve koparmaktan başka bir yolla mümkün değildir. Eğer siz onlardan Allah ve Peygamber tanımaz bir nesil hazırlarsanız, büyük işlerle ve ideallerle uğraşmazlar. Rahatı, tembelliği, parayı ve nefislerini severler. Arzularını ve şehvetlerini tatmin edici her çareye başvururlar. Hatta öyle hale gelir ki, zevk, eğlence, şehvet ve arzuları hayatlarının tek hedefi olur. Hal böyle iken onları oyuncak gibi kullanabiliriz. Değerli yoldaşlar! Müslümanları ancak bu hale getirdiğiniz zaman vazifenizi başarılı bir şekilde tamamlamış olursunuz!..."

28 Mart 2008 tarihinde Radikal Gazetesi’nde Tolga Akıner’in misyonerlikle ilgili yaptığı araştırmada şu önemli noktalara değinmiş;

"1998 yılından bu yana (2001’e kadar) ücretsiz dağıtılan İncil sayısı 8 milyonu aştı. İstanbul`da bazı radyo istasyonlarından Türkçe Hıristiyanlık propagandası yapıyorlar. Bazı yayınevlerinin sahibi oldular. Bu yayınevleri bölücü nitelikli Türkiye haritaları yayımladıkları halde haklarında herhangi bir işlem yapılmadı. Kiliseler aracılığıyla dağıtılan yayınlar arasında bulunan “Kapsam” adlı aylık gazete de İslamiyet aleyhinde bir yayın.

Son bir yıl içinde sadece İstanbul`da 19 kilise açıldı. Üstelik bu kiliselerin açıldığı yerlerde hâlihazırdaki Hıristiyan cemaatlerden hiçbirinin üyesi de yaşamıyor. Propaganda faaliyetleri özellikle lise son sınıf ve üniversite öğrencileri üzerinde yoğunlaştırılıyor.

Ekonomik sıkıntı yaşayan vatandaşlar iş ve para vaadiyle Hıristiyanlaştırılıyor. Her sorun `fırsat` olarak değerlendiriliyor. Örneğin Kürtler misyonerlerin hedef kitleleri arasında."

Emniyet Genel Müdürlüğü de, Şubat 2005’te Milli Güvenlik Kurulu’na sunulmak üzere misyonerlik faaliyetlerine ilişkin bir rapor hazırladı. Türkiye`deki apartmanaltı kilise (kilise evler) olarak bilinen korsan kiliselerin istatistiğine yer verilen çalışmada, söz konusu kiliselerin sayısının son yıllarda hızla arttığı vurgulandı.

Asker de misyonerlik faaliyetlerini devlet için tehdit olarak algılayarak bir rapor hazırladı. 20 Eylül 2006 tarihli “Türk Silahlı Kuvvetleri Misyonerlik Raporu” başlıklı rapor ile AKP hükümeti uyarıldı. Raporda, misyonerlik faaliyetlerinin önlenmesi için yasal düzenlemelere ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.

TSK’nin Misyonerlik Raporu

Aylık siyasi bir dergide yayınlanan TSK`nın “Ülkemizde ve Dünyadaki Misyonerlik Faaliyetleri başlıklı raporda da, misyonerliğin sadece Türkleri Hıristiyanlaştırma çabalarıyla sınırlı olmadığı, Türkiye’nin jeopolitik konumunun misyonerlik faaliyetlerinde etkin bir rol oynadığı da savunuldu. Raporda, özetle şu bilgilere yer verilmişti:

"Özellikle Irak savaşının ardından dünya, Ortadoğu ve Asyanın anahtarının Türkiye olduğunu bir kez daha görmüştür. Kürtlere ve Alevi vatandaşlara yönelik misyonerlik faaliyetleri de dikkat çekicidir. Misyonerler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu`da şube sayısını artırarak Türkiye’nin doğusunda kiliseler oluşturmak istiyorlar.

2020`de Türkiye nüfusunun yüzde 10`unu Hıristiyanlaştırmayı, 2005 sonu itibarıyla 50 bin Müslüman Türkün dinini değiştirmeyi hedefliyorlar. Hedef kitlelerinde öğrenciler, kimsesiz ve yoksul ailelerin çocukları ile işsiz ve reşit olmayan gençler bulunuyor.

Dini bilgilerden yoksun, sosyal ve ekonomik yaşantıları nedeniyle dini açıdan tereddüde düşmüş ve kendilerini boşlukta hisseden gençler de misyonerlerin yakın markajında. Etkin ya da kültürel açıdan azınlık statüsünde görünenler veya kendilerini böyle tanımlayanlar, iç çatışma ve terör ortamında yaşayanlar ve deprem, sel felaketi gibi doğal afetlere maruz kalan insanlar, misyonerlerin hedef kitlesi içinde yer almaktadır."

Raporda, misyonerlik faaliyetlerinin özellikle Doğu ve Güneydoğu insanı üzerinde yoğunlaşmış olması düşündürücü bir durum olarak değerlendirildi.            

Apartman katındaki kiliselere de dikkat çekilirken, bu kiliselerin beyin yıkamak için kullanıldığı ifade edildi. TSK raporunda şöyle denildi:

"Ülkemizdeki farklı din mensuplarının çoğunluğunu oluşturan, Lozan Antlaşması’nda hukuki statüleri belirlenen Ermeni, Rum ve Yahudi azınlıklarıyla diğer yerleşik Hıristiyan vatandaşlarımıza ait resmen ibadete açık 269 adet kilise ve 34 adet havra bulunmaktadır.

Bu sayılar dikkate alındığında, gayrimüslim vatandaşlarımızın ibadetlerini ve dini ayinlerini ibadethanelerinde yapmalarında herhangi bir sorun yok. Buna rağmen misyonerlerin tanınmış ibadet yerleri dışında apartman katları, işyerleri kiralamak ve satın almak yoluyla ibadet, ayin, dini tören ve beyin yıkama merkezleri olarak kullandıkları gözlemleniyor."

 

Eleştiri ve önerileriniz için;

yazarcezmi@hotmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum