Gizli Kulak, kulağından tutulup sergilenmeli!

Öncelik, özel hayat ve mahrem olanı korumaktır

Gizli kulak olayıyla ilk kez 1960"lı yılların sonunda tanışmıştım. 27 Mayıs"ın liderlerinden Cemal Madanoğlu Paşa, Devrim dergisi bürosuna her uğradığında, kocaman siyah bir jip de gelip binanın önüne çalışır halde park ederdi.
Madanoğlu Paşa gidene kadar binanın önünden hiç ayrılmayan resmi araba için, “MİT dinleme yapıyor” derdi büyüklerimiz...
Hatırlıyorum o günleri.
Sohbetler sırasında bir radyonun açık bırakılması dinlemeye karşı bir çare görülürdü. Radyo cızırtılarının "gizli kulak"ın işini bozduğu söylenirdi.
Eğer gündemde fazlasıyla gizli kalması gereken hassas bir konu varsa, büyüklerimiz o zaman arabaya binip kırlık yerlere gider, konuşmalarını açık havada yaparlardı.
Arada bir de bu işleri bildiği varsayılan kişiler eliyle, büroda böcek taraması yapılırdı.
Telefon ahizeleri, avizeler, masa altları, kıyıda köşede kalmış yerler elden geçirilir, dışarıdan dinlemeyi kolaylaştırıcı cihaz var mı, yok mu aranırdı.
Demirel hükümetlerinin İçişleri Bakanı Faruk Sükan o tarihlerde “Solcuların kalp atışlarını bile dinliyoruz!” diyerek övünürdü. 
12 Mart sonrası Akşam gazetesinin Ankara bürosunda, meslek büyüğümüz İlhami Soysal"ın odasında bir dinleme böceği bulunduğunda nasıl heyecanlandığımız şimdi gözümün önüne geliyor.
Yıllar böyle geçti.
Fazla değişen bir şey yok.
Yine gizli kulak var.
Yine dinleniyoruz.
Ama şimdiki "gizli kulaklar"ın teknolojik açıdan çok geliştiği, siyasal açıdan iyice derinleştiği malum.
Kutsal olması gereken özel hayatlar artık daha kolay kuşatılıyor, mahrem kalması gereken mekanlar daha ince yöntemlerle tecavüze uğruyor.
"Büyük birader" her kimse, ne özel hayat tanıyor, ne de mahrem olana herhangi bir saygı gösteriyor.
Ne yazık ki öyle.
Önce Anayasa Mahkemesi Başkan vekili Osman Paksüt"ün, son olarak CHP Genel Sekreteri Önder Sav"ın dinlenmeleri elbette skandaldır.
Elbette özgürlüğün ihlalidir.
Elbette suçtur.
Elbette cezayı gerektirir.
Bu suçu kim işledi?
Devletin kendisi mi?
Devlet içindeki odaklar mı?
Çeteler mi?
Türkiye"nin zaten her an zıvanadan çıkabilecek gibi görünen siyaset ortamını daha beter germek için oynanan yeni bir kepazelik mi?
Pis bir provokasyon mu?
Sorular çoğaltılabilir.
"Gizli kulak" neden ve nasıl devreye sokuldu sorusunun yanıtı keşke ortaya çıkartılsa...
Bu kepazeliği, bu "kanunsuz dinlemeyi" yapanlar keşke yakalansa ve cezalandırılsa...
Bu açıdan öncelikli görev hiç kuşkusuz hükümete düşüyor. Başbakan Erdoğan"ın bu konuda gereken duyarlığı göstermesi lazım.
Özel hayat ve mahrem olan korunmadan ne demokrasiden, ne hukuktan söz edilebilir.
Bireyin hakları, bireyin özgür alanı güvence altına alınmadan toplumsal barış ve huzur olmaz.
Hukuksuzluk ve haksızlık örnekleriyle onca yıldır, o kadar iç içe yaşıyoruz ki, bir nokta geliyor, orada artık birçok şey kanıksanıyor ve ne yazık ki duyarlığımızı yitirmeye başlıyoruz.
Dileriz, bu son gizli kulak olayında farklı olan yaşanır ve skandal aydınlanır.

Önceki ve Sonraki Yazılar