Prof. İhsan IŞIK

Prof. İhsan IŞIK

Gönlümden Bir Yusufçuk Uçtu

Bazen çok şükrediyorum. Diyorum ki, hala ağlayabiliyor, hala gülebiliyorum. Demek ki, duygularım henüz ölmemis. Hala hissedebiliyor, hala lezzet alabiliyorsam , bu yaşıyorum demektir.

Materyalist ve rekabetçi bir dünyada hem ayakta kalmak için amansız kavga verecek, hem de ruhunuzu örselemeyeceksiniz. Gerçekten şükredilmesi gereken bir durum.

Ben de çok müteşekkirim, çünkü hala Türkiye’ye giderken üç gün öncesinden uyuyamıyorum. Amerika’ya dönmeden bir hafta önce, masumlaşıyor, çocuklaşıyorum, dokunsanız ağlayacak gibi. Sevdiklerimden ayrılmak beni hala mahzun, onlara kavuşmaksa hala mesut ediyor.

Texas’ta okulu bitirdikten sonra bir çok kader arkadaşım Türkiye’ye döndü; kendimi çölde terkedilmiş gibi hissettim. Amerika’nın adeta tadı kaçtı. Dostsuz cennet insana sürgün geliyor.

Dostun yerini ancak benzer bir dost doldurur. Lakin, bir kişiyle hakiki dost olmak için, kader birliğine ihtiyaç var, beraber gülüp, beraber ağlayacaksınız ki, aradaki bağlar halatlaşsın.

O yüzden, asker arkadaşlığı, lise arkadaşlığı bambaşka bir şeydir. Toplantıda, partide, baloda, camide, çarşıda pazarda, ayak üstü iki laf etmekle malesef ömürlük arkadaşlar kazanılmıyor.

Belki bu yüzden, kampüs dışına çıktım. Toplum içerisine girip, ortak projelerde baraber çalıştıkça bir çok dost edindim.

İlk Philadelphia Türk Festivali bana binlerce arkadaş, yüzlerce dost kazandırdı. Bunlardan birisi de din görevlisi Yusuf Yıldırım Bey’di.

 Kendisini Küçük Ağa’ya benzetirdim. Kendinden bin kat zengin ve mansıp sahibi “aslanları” beyefendiliği, duruşu ve vakurluğuyla nasıl “kediye” dönüştürdüğünü bizzat öz gözlerimle gördüm.

Tanıdıkça saygım arttı, beraber çalıştıkça gönül tahtımda ona baş köşede bir yer ayırdım. Kaybettiğim onlarca dosta bedel bir dost buldum diye kendimi avuttum.

Yusuf Bey değil tek benim, tüm halkın gönlünü kazanmıştı. Çünkü işi gücü insanlara hizmet etmekti. Tanımadığı kişi, girmediği ev yok gibiydi. Üç hanelik evlerin dördüncü kişisi, dört hanelik evlerin beşinci neferiydi.

Şeksiz şüphesiz, herkesin en değerli dostuydu; çünkü herkes kendisini onun en değerli dostu olduğunu düşünürdü. Bu kutsal kitaplarda geçen bir hasletti. Onu gönüllerin efendisi yapan hizmetiydi.

Bu millet kendisine halisane hizmet edeni, ayaklar altında hırpalanmasın diye, ya alıp başına taç yapıyor, ya da gönlünde yaptırdığı tahta oturtuyor

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum