Gün bugündür gün bugün...

'Komplo' neden kötüdür, bilir misiniz? Bir yerde bir defa 'komplo' ile sonuç alınmaya başlanırsa başkalarının da iştahı kabarır, komplocular sıraya girer. Bir komplo, bir komplo daha, sonra bir daha... 'Komplo'ya alışılan yerde eline fırsat geçen 'komplo' ile sonuç almaya kalkar...

Nedendir bilmem, sanki CHP'de böyle bir kapı açıldı gibi...

Deniz Baykal ile Önder Sav hukuk fakültesine girdikleri ilk günden buyana, yani 53 yıldır, kaderlerini birleştirmiş iki arkadaştılar. İçtikleri su ayrı gitmezdi. Biri genel sekreterse bir partide, diğeri onun yardımcısı olurdu. Bir hafta öncesine kadar Deniz Bey'in genel başkan olduğu CHP'de genel sekreter koltuğunda Önder Bey oturuyordu...

Önceki hafta ne olduysa oldu ve ikilinin arası açılıverdi. Cuma günü herkese, "Deniz Baykal'ı omuzlarımız üzerinde Kurultay'dan genel başkan olarak çıkaracağız" demekteydi Önder Sav; pazartesi günü "Genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu olacak" demeye başladı.

İsa Gök CHP'nin Mersin il başkanıyken, 22 Temmuz (2007) milletvekili seçiminde, parti delegeleri tarafından ön seçimde 19. sıraya düşürüldüğü halde, Deniz Baykal'ın tavassutuyla listenin en başında TBMM'ye getirilmişti.

"Benim örgütüm, delegelerim Baykal'ı istemiyor" diyerek karşı saflara geçti ve Parti Meclisi'ne girdi İsa Bey...

Gürsel Tekin ile Kemal Kılıçdaroğlu yapışık kardeşler gibiydiler. Gürsel Bey'i fark ettiğimiz her karede gözümüz Kemal Kılıçdaroğlu'nu da arıyordu kaçınılmaz olarak... İstanbul belediye başkanlığı seçimlerinde, biri il başkanı diğeri belediye başkan adayı, CHP'nin geleceğinde rol oynayacak isimler olarak zihinlere kazındılar.

Kurultay günü Gürsel Tekin'i salonun karşısındaki otelde dumanı üstünde dolaşır görünce şaşırmış meslektaşlar; "Gitti güzelim konuşma metni" diyormuş... Meğer Kılıçdaroğlu genel başkan adayı olduğunda yapacağı konuşmayı çok önceden hazırlamışlar; her bir başlık yepyeni mesajlar içeriyormuş... Gürsel Bey önceden hazırlanan metni okumasını beklerken Kılıçdaroğlu'nun, hiç ilgisiz bir konuşmayla karşılaşmış...

Tepesi atmasının sebebi buymuş... Gürsel Tekin yapışık ikizi saydığı Kılıçdaroğlu'ndan bir sürprizi de 'Parti Meclisi' listesi konusunda yaşamış; "Birlikte hazırlarız" diye kararlaştırdıkları listede ismi bulunduğu için şükretmesi bekleniyormuş Gürsel Bey'in...

Birbiri ardına yazdığım bu siyasi ayak oyunlarını sıradan olaylar olarak görmeniz mümkün, "Ne yapalım, politikanın cilvesi böyle" diye değerlendirmeniz de... Tablonun bütününe bakıp bu olaylardan çok farklı sonuçlar çıkartabilirsiniz.

Dün dikkatim CHP Kurultayı'nı yerinden izleyen gazetecilerin yazdıklarındaydı. Kılıçdaroğlu, binlerce kişinin gözünün içine baka baka, "Yandaş basın, besleme basın" dediği CHP'yi tutmayan gazeteleri bitirmekten söz etti. 'Tasfiye' veya 'etkisiz bırakma' filân değil, düpedüz 'bitirmek' idi kullandığı sözcük... CHP iktidara gelince şimdilerde CHP çizgisinde yayın yapmayan gazeteleri 'bitirecek' Kılıçdaroğlu...

Konuşmanın bu bölümüne tepki gösteren, "Öyle şey olur mu?" diye soran bir tek itiraz okumadım gazetelerde dün... Doğal karşılamışlar bu dokunduruşu...

Nasıl doğal karşılamasınlar ki? Bizim medya 27 Mayıs (1960) darbesi sonrasında oluşmuş bir düzen üzerine oturuyor. O düzen "CHP'li" olduklarını her vesileyle belli eden tiplerin önemli görevlerde bulunmalarını sağlıyor. Bir tür 'mavi kan' gibi bir şey gerekiyor medyada köşe başlarını tutmak için ve bunu "CHP'li olmak" veya "CHP'li birinin yakını olmak" sağlıyor...

En 'sivil' görüneni Titanik hızıyla yol alan gazeteyi 20 yıl yönetendi; o da CHP milletvekili ve yöneticisi kayınpederinden kurtarıyordu. Aynı gazetenin başyazarı 27 Mayıs sonrasında darbeciler tarafından yayın hayatına sokulan 'Öncü' gazetesinin yazı işleri müdürüydü. Darbe sonrasında kurulan 'Kurucu Meclis'te üyelik yapmıştı. 12 Eylül (1980) darbesi sonrası SODEP'te kurucuydu.

CHP Kurultayı'nın toplandığı gün hazırladıkları gazetenin orta sayfasında, o gün genel başkanlığa seçilecek Kemal Kılıçdaroğlu ile yanyana görünen kadro içerisinde, üç kurultay önce CHP Parti Meclisi'ne seçildiği halde, "Ya köşen, ya siyaset" denildiği için metazori 'gazeteci' kalmış bir yazar da vardı. Yedi kişi arasında iki gün önceden "Kurultay'a gidiyorum" diye duyuran 'sığıntı çocuk' yoktu...

'Sığıntı' olduğunu daha nasıl hatırlatabilirler ki?

Fotoğraftaki yüzler "Nihayet iktidar oluyoruz" neşesindeydi. İktidar olacak ve kendileri gibi CHP'li olmayanların işlerini bitirecekler...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.