Hattı... sathı...

"Demokrasi" yi sadece "hattı müdafaa" meselesi olarak görürsen başka bir hatta seni ham yaparlar.
Ama demokrasiyi bir "sathı müdafaa" meselesi görmek de yemiyor tabii.
O zaman, bir tek ya da birkaç otoriteyi, hakimiyet ve tahakküm biçimini değil, çok daha fazlasını sorgulaman lazım.
Kendini sorgulaman lazım.
Dağları taşları sorgulaman lazım.
Memlekette...
Muhafazakarlığın demokratlığı da...
Sosyal demokratlığın demokratlığı da...
Liberalliğin demokratlığı da "hattı müdafaa" kültüründen.
Aynı, bir tür ulusalcılık ile militarizmin "cumhuriyetçiliği" nin de "tek hat" tan ibaret olması gibi. Asla özgürlük, hak, adalet, eşitlik gibi cumhuriyetçi ilkelerden nasiplenmemesi gibi.
"Demokrat" lakabını bir şekilde edinenler yaygın, hakkaniyetli bir "hak ve özgürlük" kültürüyle gelmiyorlar.
Gelmedikleri için, Meclis'te idam diye haykırabilen, eleştirileri ya susturmak ya azarlamak isteyen, mağduriyetleri ayıklayarak önemseyen;otoriterliğe, dayatmaya, ayrımcılığa, baskıya ilke olarak karşı çıkmayan bir AKP var.
Gelmedikleri için, "sosyal demokrat" lakaplı CHP, "sosyal"ist enternasyonalde "demokrat" sayılmıyor. Sayılacak hali de yok.
Gelmedikleri için, "liberal" TÜSİAD'ın, "liberal" medyanın bir gözü muhtıralarla, darbelerle flört halinde.
Gelmedikleri için, nice soldan ya da sağdan çekişli "liberal", çalıştıkları yerlerde, yazdıkları gazetelerde, çıktıkları kürsülerde "çalışanların örgütlenme hakkı" ndan filan tek kelime bahsetmiyor.
Aynı, "mütehakkim cumhuriyetçilik" in, imtiyazlara, zümre egemenliklerine, sivil ve askeri adaletsizlik sistemlerine hiçbir itirazı olmayan, o yüzden kimliğini, gücünü, meşruiyetini sadece "bir tür laiklik" ile aşırı şizofrenik korku imalatında arayan bir model olması gibi.
Anayasa'nın en önemli maddesi, "Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletidir" iddiası, o unsurları temsil ettiğini, savunduğunu ileri sürenler tarafından zaten büyük bir yalana dönüştürülmüş halde.
İktidar partisi, "laiklik zanlısı" olarak yargılanıyor, kapatılmak isteniyor. Ama demokratlığı da kendine daha ziyade. Sosyalliği ise "hayırseverlik ile sadaka sistemi" nden ibaret; haktan, örgütten ziyade!
"Hukuk insanları", objektif bir hukuk idealinin çoğu zaman palavra olduğunu kanıtlarcasına, "hukuk devleti"nden ziyade sık sık "hukukçu devletinin devlet hukuku"nun çatık kaşlı "rejim bekçileri" halinde; kimi de muhtemelen "iktidar devletinin hukukçusu" olmaktan gocunmuyor. Demokrasiyle nadiren, o da hakikaten hukuk felsefesi edinmiş istisnai kişiler ilgileniyor.
Ana muhalefet partisi, sözde "sosyal demokrat" ama "enternasyonal"de "yalancıktan sosyal, yalandan demokrat" sayılıyor; toplantıdan kaçıyor.
Sivil ve asker "cumhuriyetçi" nin zaten "bir tür laiklik" dışında öteki ilkelerle pek alakası yok da, cumhuriyetçiliği de kendinden menkul. Çünkü, Anayasa'yı en çok "imtiyazlar ve zümre egemenliği" noktasından hemen her gün mokasenle, bağcıklıyla, çizmeyle, postalla çiğniyor!
O yüzden...
Mesele, demokrasiyi de cumhuriyeti de "sathı müdafaa" mevzuu yapabilmek.
Kim ki, demokrat ya da cumhuriyetçilik iddiasıyla sadece birkaç soruna abanıp "hattı müdafaa" yapıyor, lakin başkalarını asla önemsemiyor, anmıyor, saymıyor...
O "yalan dolan" dır, iddiası itibariyle!

Önceki ve Sonraki Yazılar