Şükrü KIRBOĞA

Şükrü KIRBOĞA

“Hayır’ınız da Hayır yok”

Hatırlarsınız Sayın kılıçdaroğlu referandum mitinglerinin birinde “Bu anayasa kayısı üreticisinin sorununu çözüyor mu?” diye sormuş ve kendi mantık çerçevesince referandumda “kayısı sorunu”nu “Hayır” gerekçesi olarak sunmuştu.

Referanduma sunulan anayasa değişikliklerinin kayısı sorununu ‘tabi böyle bir sorun varsa’ çözemeyeceği kesin; yani sayın kılıçdaroğlunun mantığı ile gidersek bu anayasa değişiklik paketide kayısı sorununu çözemeyecek.

Öyle ise kayısı sorununu dahi çözemeyecek böyle bir referandumun ne anlamı var değil mi?

Boş verelim referandumu; hatta “Hayır” oyu kullanıp gidip evimizde oturalım, bize ne!! anayasa değişikliklerinden, hukuktan, insan haklarından, istikrardan, fişlemelerden, siyasallaşan yargıdan.

Biz zaten ne anlarız ki tüm bu değişim ve dönüşümden!!. Bizim zaten iki görevimiz var, bu görevleride uzun yıllar önce CHP’nin tek parti olduğu dönemlerde ki kudretli valilerinden Nevzat Tandoğan söylemişti.

 

Türk siyasi tarihinin ve düşünce dünyasının önemli isimlerinden rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti'yi hatırlarsınız. Serdengeçti, Fakülte öğrenciliği sırasında 1944 Mayısında meydana gelen olaylara karıştığı için bir süre hapis yatmış, hapisten çıktıktan sonra öğrenim için aynı fakülteye başvurmuşsa da bu isteği reddedilince dönemin Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel'e hitaben yazdığı ve "Yüksek makamın alçak vekiline" diye başlayan yazı yüzünden yeniden hapsedilmişti.

İşte o yıllarda Ankara'nın Kudretli! Valilerinden Nevzat Tandoğan, Serdengeçti'yi huzuruna çağırır ve ona: "Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek; İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek." der.

 

Biz zaten o yıllardan beri görevimizi öğrenmiş; iyi bir vatandaş olarak da vazifelerimizi bu güne kadar yerine getirmemiş miydik?.

Asker düdüğü çaldığında hemen evimize çekilmemiş miydik?, içimizde birzacık sesi çıkanlar cezaevlerinde insanlık dışı işkencelere maaruz bırakılmamış mıydı?, Köyümüze gelen jandarma onbaşısının gözlerine bakabilmek cesaretini gösterenler falakalardan geçirilmedi mi?

Cezaevinde ki çocuğuyla Türkçe bilmiyor diye konuşamayan ve bin bir türlü zulme maruz kalan o analar kimin analarıydı?

Dahası uğruna nice şehitler verdiğimiz kadınlarımızın başörtüsü en büyük suç olarak bize dönmedi mi?, dünyada örneğine rastlanmayacak şekilde küçük çocuklarımıza dini eğitim vermek suç olmadı mı?, ezan bu ülkede Türkçe okutulmadı mı?, halkın seçtiği Başbakanlar idam edilmedi mi?

Sayın kılıçdaroğlu belki de bu sorunlardan bi haber. Belki de bi haber değilde; tüm bu insanlık dışı uygulamaların devam etmesinden yana ki Tandoğan’ın ifadesine benzer cümlelerle “Hayır” oyu istiyor ve “siz, vazifeniz olan Kayısı, Fındık üretimi ile uğraşın” diyor. “Anayasa da bunlar yoksa sizi ilgilendiren başka şey yok” demek istiyor.

 

Hayır’ınız da “Hayır” yok Sayın kılıçtaroğlu; çünkü siz başında olduğunuz partinizin ülke halkına biçtiği rolü devam ettirmek istiyor ve saltanatınızın elinizden gitmesini istemiyorsunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.