Hem Beşir, Hem Nezir!

Bütüncül bir bakışı anlatıyor.

Geçen Cuma akşamı katıldığım bir konuşmasında Doç. Dr. Ekrem Demirli bu konuyu ayrıntıları ile verdi bir hadisi yorumlarken. Çok dikkat çekici. Sık düştüğümüz yanılgılardan biri olduğunu o konuşmadan sonra bir kez daha anladım. Tabiri caizse kafamda şimşek çaktı. Ardından Tüyap Kitap Fuarı’ndan aldığım Üstad Sezai Karakoç’un ‘Kıyamet Aşısı’ kitabını okumaya başladım. Karakoç üstad bir yazısında bu konuyu çok sarsıcı tespitlerle anlatıyordu. İnanamadım. Ne güzel bir tavuktu. İçimden ‘Demek bu hafta dersim bu’ diye düşündüm.

Evet Efendimizin hem beşir, hem nezir olma keyfiyeti konusunu iyi kavramamız gerekiyor.

Ayağımıza dolanan, bizi tökezleten, hayatı tek taraflı görüp yaşamamızı sağlayan yanlış ve yanıltıcı bir tutum…

Bir yanı görüp diğer yana kör kalma durumu.

Üzerinde biraz yoğunlaşınca hayatı nasıl yarım gördüğümüzü fark ettim.

Hep yarım görmüşüz. Sürekli yarım hissetmişiz. Algılarımız bu istikamette olmuş daima… Bilgilerimizi de böyle oluşturmuşuz. Okumalarımız tek taraflı olmuş. Ne yandan bakmışsak o kadarını görmüşüz ve o kadarıyla yetinmişiz. Eski tabirle ‘İktifa-i Nefs’ etmişiz.

Başka konularda ne kadar doymaz bir iştihaya, bitmez bir isteğe sahipsek bu konuda o kadar mütevekkil durmuşuz. Fazlasını istememişiz.

İşin vahim tarafı ise tek taraflı bakışımızın farkına varmayışımız. Biraz daha ileri gidersek bu yarım kavrayış ve tek taraflı bilgilenme ile hayatımızı planlayışımızı görürüz. Buna göre bir dünya görüşü inşa etmiş ve yine buna göre ilişkiler geliştirmişiz. Bize uygun düşen, sadece bizim tarafımızdan bakan dostlar edinmişiz. Sırf onlarla yol yürümüşüz.

Bir kısmımız diğer yönlerden bakanları görmezlikten gelmişiz. Tek bakış açısını kendi bakış açımız olarak değerlendirip kendimizi yola vurmuşuz.

Diğer kısmımız ise bizim gibi bakmayanları yanlış yerde olmakla suçlamışız. Hakikati görmemekle itham etmişiz. Onları ‘Doğru yolun sapık yolcuları’ şeklinde düşünmüşüz.

Yarım kavrayış, bütüncül bakamayış idraklerimizi esir aldığında meydana gelen doğal anlayış bu işte.

Hem beşir, hem nezir anlayışını bu bakımdan iyice kavramamız gerekir. Peygamberimiz hem müjdeleyici, hem de uyarıcı. Bizler genellikle işin müjde yanına odaklanıyor uyarıcı kısmına ise bakmıyoruz. Sürekli işin hoşumuza giden yanlarıyla uğraşmak, o alanla ilgilenmek istiyoruz. Diğer yönünü yani uyarıcı tarafını üstümüze alınmıyoruz.

Bu da içimizde dolaşan ve sürekli bize hatalar yaptırmak isteyen cereyanın uyanıkça tertip ettiği bir tezgahı…

Ve biz bu tezgaha ne kadar da sık geliyoruz.

Kendimizi sorgulama yeni ifadesiyle check etmek’ten uzak olmamız nedeniyle hayatımız bu tek gözle bakışla devam edip gidiyor.

Bize akıl kadar ayıklık da lazım.

Bize gönül kadar ayrıştırma, sezgi yeteneği de gerekiyor.

Bilgilerimizi, tavırlarımızı, duygularımızı, sevişlerimizi, cümle kuruşlarımızı kısacası hayata nerede durup ne şekilde baktığımızı sürekli gözden geçirmemiz gerekiyor.

Zaman zaman kendimizi eleştirmemiz iyi gelecektir. Vartalarımızı görmemizi sağlayacaktır samimi olursak.

Merhamet var ama gazapta var.

Rıza da var kaza da…

Cemal de var celal de…

Kahır da var, lütuf da…

Sevgi de var nefret de…

İşte bu bütünlük içinde hayata, hadiselere bakabilmenin derdinde, çilesinde olmalıyız. Bu da kendimizi geliştirme azmi ve isteği ile mümkün olur ancak.

Kendini eksikli görmeden, tamamlanmamış olduğumuzu hissetmeden, bu ön kabule sahip olmadan işimiz zor. Bunu başaramadığımızda ise tek gözle bakmaya devam ederiz ve kendimizi mükemmel kabul ederiz.

İşte kopuş noktası da burasıdır.

Sözü bağlayacak olursak bu hafta dersimiz bütüncül bakmanın gerekliliği…

Bütün bakamadığımızda hayatımız yarım kalıyor. Tek yönlü yaşanmış bir hayat oluyor. Diğer mevsimleri göremeden ömür tüketmiş oluyoruz. Sevdiklerimizin negatif yanları da var bunları görmüyoruz. Eleştirdiğimiz, hoşlanmadığımız kişiler de olumlu özelliklere sahipler. Bunu da görmüyor, kaçırıyoruz.

Nefs vasıfları bölerek etkisizleştirmek istermiş. Bakışımızı bulandırır. Tek tarafa dikkatimizi yönlendirir. Bu bakışı yeterli görmemizi temin eder, bunu da beğendirir. Tek doğru olarak kabullenmemizi sağlar. Hatta bu konu da bizi ifrata da götürmeye çalışır. Fikrimizin fanatiği olmamız için çabalar.

Nefsin esmalara, olaylara bölerek baktırma eğilim çemberini kırmayı başarmalıyız.

Müjdeleyici hadislere eğilimimiz daha fazla olsa da uyarıcı hadisleri de dikkate almalıyız. Bir bütün olarak değerlendirmeliyiz.

Müjdeyi, merhameti, şefkati görelim ama muhakkak uyarıyı da görelim.

Sonuç: Hayatı tevhit etmeliyiz, birlemeliyiz. Böyle görmeliyiz. Bütün olarak kavramalıyız. Ayrıştırıcı bakmamalıyız.

Neydi başlığımız?

Hem beşir, hem nezir! Hem müjdeci, hem uyarıcı!...

26.11.2012 canbolatugur@gmail.com/https://twitter.com/ugurcanbolat https://www.facebook.com/iyibakkendine

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum