Her sözü dinlemeye hazırız, ama bir şartla...

Diyarbakır belediye başkanı Osman Baydemir'in sözleri hiç kuşkusuz sorunlu ve ânında cevap verilmeye değer; ancak ne dediğini iyi anlamaya çalışarak ve nezaketi elden bırakmadan...

Türkiye'nin çözmeye çalıştığı en ciddi sorunun taraflarından biri Osman Baydemir; mensup olduğu parti ve temsil ettiği katmanlar açısından ne düşündüğü önemli. Önceki gün gazete manşetlerine tırmanan 'özerklik' talebi kelimenin tam anlamıyla 'ilginç' idi. Özerkliği 'egemenliğin yerelde paylaşılması' olarak anladığını belirten Diyarbakır belediye başkanı, TBMM, Türk bayrağı, İstiklâl Marşı gibi 'ortak değerler' yanında her bölgenin kendi yerel parlamentosu ve bayrağı olması gerektiği görüşünde.

Dile getirdiği talebinin AB tarafından öngörülen 'yerel yönetimler' anlayışından hayli farklı olduğunun da bilincinde Osman Baydemir...

Bunu kabul etmesi, talebinin gerçekleşme şansı bulunmadığını gördüğü anlamına geliyor zaten. AB'nin 'yerinden yönetim' ilkesi gereği yerel yönetimleri güçlendirme politikalarına bile içinde bulunduğumuz şartlar yüzünden sıcak bakılmayan bir ülkede, ayrı bayrağı olan 'özerk' bölgeler talebinde bulunmak bir anlam taşımıyor. Böyle bir talep, kendisinin iddiasının aksine, Marmara'da, Ege'de, Karadeniz'de zaten yok.

Acaba belediye başkanı olduğu Diyarbakır'da veya Güneydoğu Anadolu'da yaşayan insanların böyle bir talebi var mı? Çok kuşkuluyum.

İyi de, kendisine verilen cevapların seviyesi neden aşırı tepkisel?

Çok şükür ülkemiz bugün herkesin hukuk sistemi içerisinde görüşlerini korkusuzca ifade edebilmesine imkân sağlıyor. 'Ayrılıkçı' olmamak şartıyla ülke sistemiyle ilgili fikirler de rahatlıkla tartışma gündemine girebiliyor. Baydemir'in ileri sürdüğü formül birlik ve beraberliği önemser görünmese bile ayrılıkçı değil. Sonra tek bir bölge için de dile getirmiyor talebini; ülkenin her bölgesinde uygulanacak bir sistem olarak öneriyor.

Tartışırız, beğenmez veya uygulamaya değer bulmazsak sonuç alınmamış diğer tartışmalar arasına atarız.

Hiç gözden kaçırmamamız gereken bir yönü daha var üzerinde durduğumuz görüşün: Baydemir tartışılan görüşünü terörün tırmandığı bir ortamda söyledi ve amacını 'ellerin tetikten çekilmesini sağlamak' olarak açıkladı. Gerçekten de şu sırada en fazla ihtiyacımız olan ve hükümetin bir yıldan uzun bir süredir başarıya ulaştırmaya çalıştığı 'açılım' ile amaçladığı da bu: Silâhların susması...

Geçen gün, Başbakan Tayyip Erdoğan, "Biz gidersek terör bitecekse, bir gün bile durmayız" derken amaçlanan sonucun önemine dikkat çekmek istiyordu.

Şimdilerde adı BDP olan siyasi çizgi pek parlak bir 'temsil' kabiliyeti göstermedi; terörle arasına güçlü bir duvar örmekte yetersiz kaldı. Sözcüleri makuliyet arayışı içerisinde olmadı; şiddet ile siyasetin aynı anda ve mekânda varolamayacağını bir türlü göremedi. Dünyanın gittiği istikamette rota değişikliği yaşandığını, Ak Partili Türkiye'nin farklı değerlendirildiğini, atılan 'açılım' adımlarının anlamını algılayamadı.

Osman Baydemir'in makuliyet-dışında kalsa bile şiddetin yerini siyasete bırakmayla sonuçlanabilecek sözleri bu bakımdan iyi niyetle yaklaşılmayı hak ediyor.

Tek bir şartla: Kürt-Türk ayrışmasını tetiklediğini, iç ve dış karanlık odakların işine yaradığını, ülke istikrarını bozmayı hedefleyen komplolara çanak tuttuğunu artık hemen herkesin gördüğü silâhlı eylemleri sona erdirme davetini de aynı ağızdan duymak şartıyla...

Önceki ve Sonraki Yazılar