Orta oyunu

Bir senelik tatilimizi hanımköyümüz olan Balıkesir Gönen'de yiyip bitirdik. Bizim gibi emek yoğun çalışan, sürekli stres içinde olanlar için tatiller, büyükşehirin hayhuyundan, trafik keşmekeşinden kaçış noktası. İstanbul gibi insanı sıkan, bunaltan, daraltan büyükşehirden küçük bir ilçeye kaçtığınızda anında şunu hissediyorsunuz: Küçük ilçelerde hayat sanki durmuş vaziyette. Zaman geçmiyor, ilerlemiyor. Büyükşehirin sırtınıza vurduğu, iliklerinize dek sizleri esir alan "zamanınızı törpüleyen" yönlerin hiç biri buralarda yok. Büyükşehirlerde zaman size ait değil, küçük yerlerde ise zaman tamamiyle size ait. Plan yapabiliyorsunuz, program yapabiliyorsunuz. Hangi dakikada, hangi saatte nereye gideceğinize rahatlıkla karar verebiliyorsunuz. Büyükşehirlerin kaosu, keşmekeşi insanlara insan olduğunu da unutturuyor. İnsana ait olan değerler, bu kaos içinde yokolup gidiyor. Büyükşehir sizi yoruyor... Akşam evinize gittiğinizde dinlenmekten başka bir şey düşünmüyorsunuz. Ananızı, babanızı, hısım akrabalarınızı aramak, hatta gidip ziyaret etmek aklınızın bir köşesinden bile geçmiyor. Küçük yerleşim yerlerinde ise öyle değil. Her akşam bir başka akraba programı yaparak, insanlarla sürekli sohbet, muhabbet ortamı kurabiliyorsunuz...

Netice-i kelam, tilkinin dönüp dolaşacağı yer kürkçü dükkanıdır... Biz de döndük dolaştık, eninde sonunda doyduğumuz topraklara, doyduğumuz yerlere geriye döndük.

Gazeteciler için tatillerin en önemli özelliklerinden birisi, gündemi takip etmek zorunda olmamaları. Buna rağmen, tatilimiz boyunca not aldığımız bazı gündem maddeleri oldu.

Öncelikle şunu hatırlatalım.... İktidar ve muhalefetin tüm gücüyle Türkiye'yi 12 Eylül'deki Anayasa Referandumu'na hazırlama gayretlerine rağmen, Anadolu'da insanların bir çoğu bu gündemle yakından uzaktan ilgilenmiyor bile.

Anadolu insanının derdi tasası, işsizlik... Yani ekmek kavgası...

İşsizlik küçük yerleşim birimlerinde insanları çok daha derinden etkiliyor. Büyükşehirlerde yaşayan insanlar, öyle ya da böyle etraflarındaki iş imkanlarını değerlendirip çorbalarını kaynatabiliyorlar. Oysa, küçük yerleşim birimlerinde işsizlik demek, perişanlık demek, kepazelik demek. Hiçbir iş ortamı yok, hiçbir fabrika yok, çalışacak hiçbir mekan yok.

İnsanlar, kara kara önümüzdeki Ramazan ayını düşünüyorlar.

Yaşanılan kesif işsizlik ortamı, bir çok ailenin İstanbul'a, İzmir'e, Balıkesir'e göç etmesine yol açmış.

Bu arada çok önemli bir teknik detayı hatırlatmak istiyorum. Başbakan Tayyip Erdoğan, memlekete yaptığı önemli hizmetler içinde hep duble yolları hatırlatıp duruyor. Genellikle Kurban bayramlarında ben Gönen'e ziyarete giderim. Gönen'e yapılan duble yolların durumu içler acısı. Karayollarının yaptığı çalışmalar geçtiğimiz yıl neredeyse, bu sene de aynı noktada. Madem elinize bir işi alıyorsunuz, hakkıyla, hakkaniyetiyle bu işi bitirmeniz gerekmiyor mu?

Memleketin bir çok noktasında da yapılan duble yolların aradan çok kısa bir süre geçtikten sonra patlayıp çatlaması, köstebek yuvalarına dönüşmesi sürekli medyada yeralmıştı. Demek ki, bu hükümetin yaptığı duble yolların kalitesi ve duble yollarla ilgili politikası bu!

Türkiye, gerçekten çok zor bir süreçten geçerken, ekonomik krizin etkilerini üzerinde hisseden milletimiz bugünlerde Referandum orta oyunuyla oyalanıyor.

Ne olacak halimiz?

Önceki ve Sonraki Yazılar