Ahmet Müfit KUTLU

Ahmet Müfit KUTLU

İDAM CEZASI VE ZİNA

B.

 

 

 

İDAM CEZASI VE ZİNA ayyildiz1797377f178f8d7bby---kopya.jpg

 

 

Milletlerin temeli olan aile çekirdeğini çürüten ve toplumda bir kanser gibi yayılan hastalığın adıdır “ zina “ .

 

 

Birkaç dakikalık  zevk uğruna ,hiçbir sorumluluk ve yükümlülük altına girmeden , evlilik dışı cinsel bir ilişki  sonunda çıkan faturada terk edilme , kullanılma , güvensizlik , sevgisizlik , ihanet , öldürülen bebekler ve babasız  çocukların isimleri vardır .

 

İnsanların  kendi annelerine ve kız kardeşlerine  başkalarının yapmasını istemediği fakat sadece kendisinin yapmakta özgür olduğunu sandığı çirkin bir çiftleşmenin adıdır  “zina “

 

Topluluklarda üreme ve düzenli bir yaşam için evlilikler ile yasal bir çerçeve içine alınan cinsel ilişkilerin yerine “ cinsel tercih ve birliktelik “ olarak çağdaş kılıflara sokulan çiftleşmeler  kısa bir süre o tür insanlara zevk verse de  bu ilişkilerin  sonucu  insan ruhunda ve sosyal ilişkilerde ağır  sorunlara yol açar.

 

 

İnsan yaradılışına ters fakat hayvani içgüdülere yapışmaya hazır  olan “zina virüsü”nden korunmanın yolu  , ruh bilgisayarlarına ilahi , ahlaki anti virüs programlarının yerleştirilmesinden geçer .

 

İslam inancında bu virüs çok tehlikeli kabul edilmiş ve ağır tedbirler  uygulanmıştır . İnsanların topluma  zarar verecek  suçlar işlemesi halinde ağır cezalar öngörülmüştür.

 

Çağdaş toplumlarda bebek öldürme tekniğinin adı “kürtaj” dır. Minyatür insan anne rahminde keskin bıçaklarla kesilerek  katledilir .

 

Günümüzden bin dört yüz küsur sene evvel istenmeyen , hor görülen  kız çocuklarının diri diri kumlara gömüldüğünü biliyoruz.

 

Çağımızdaki  vahşet , teknolojik olarak şekil değiştirmiştir .

 

Son Peygamber’in insanlık alemine bir güneş gibi doğduğu ve insan ruhunda hayretler veren değişiklikler  yaptığı bir toplumda İslamiyet ile şereflenen  Maiz isimli bir insanın durumu çok ibret vericidir .

 

Sevgili Peygamber’imizin huzuruna giren bu Müslüman şöyle diyordu :

 

“ Ey Allah’ın elçisi !  Allah’ın hükmünü uygula !  Beni temizle  ! “

“ Seni niçin temizleyeyim ? “

 

“ Zina ettim ya Resulullah ! “

 

“ Zinanın ne olduğunu biliyor musun ? Belki sadece temas ettin .  “

 

“ Hayır ya Resulullah , zinanın ne olduğunu biliyorum . Bir erkeğin helaliyle yasal olarak yaptığı bir şeyi , ben , bana haram olan bir kişi ile yaptım “

 

Allah Resulü bir başka yol araştırır “ Acaba sarhoş mudur ? Bakıverin ” der.

 

Ağzını koklarlar “ Hayır ya Resulullah . sarhoş değil. “

 

“ Cinnet emaresi var mı ? Deli olmasın …”

 

“ Hayır delilik emareleri de yok . “

 

O güzelve merhametli insan der ki “  Dön geriye !  Git tövbe et ! Allah’ın affetmeyeceği günah yoktur. “

 

Maiz iki büklüm dışarı çıkar fakat  birkaç dakika geçmeden yeniden içeri girer .

 

“ Ey Allah’ın elçisi !  Hadd-i şer’i yi  tatbik et (yasal hükmü uygula )  ve beni temizle  ! “

 

Allah Resulü buyurur :  “ Dön git !  Rabbine tövbe et ! “

 

Olay bu şekilde dört defa tekrarlanır ve adam kendi  aleyhinde dört defa itirafta bulunur .

 

O güzel ve merhametli Peygamber her defasında Maiz’e tövbe kapısını açık bırakır fakat Maiz  , cezanın uygulanmasında ısrar eder.

 

Recm  uygulanmak üzere bir meydana getirilir   , başına ve vücuduna taşlar yağar . Istırabından bir ara kaçmak isterken topluluktan biri bir kemik parçasıyla kafasına vurunca Maiz yere yıkılır ve biraz sonra da ruhunu teslim eder.

 

Bu manzara Efendimiz’e nakledildiğinde o güzel gözleri yağmur yüklü bulutlar gibi dolar . Nebiler Nebisi , Efendiler Efendisi der ki “  Bana haber vermeli değil miydiniz ? Belki vazgeçecekti …  İtiraftan vazgeçseydi , şüpheli şeylerde ceza uygulanmayacak  ve Allah ile arasında olan bu günahı , belki Allah affedecekti . “

 

Aradan birkaç gün geçtikten sonra Efendimiz ( selam olsun O’na )  Maiz ile ilgili olarak şöyle der :

 

“ O öyle bir tövbe etti ki eğer haraç alan bir mümin dahi bu tövbeyi yapsaydı Allah affederdi . “

 

İslam dini merhamet dinidir . Suçun  “açıkça işlenmesi “ ağır ceza görür .   Zina gibi çok ağır bir suçun , toplumu mahveden, çürüten bulaşıcı bir hastalık gibi yayılmasını önlemek amacıyla , ispatlanabilmesi en az dört tanığın olayı bütün çıplaklığı ile görmesi esasına bağlanmıştır.. Bazı insanlara çok ters gelen  Osmanlı tarihinde pek nadir uygulanmış recm (taşlanarak öldürme ) cezası , bu ağır  şartlar sebebiyle  çok zorlaştırılmıştır .

 

Dört şahit tarafından  olayın tüm çıplaklığı ile kesin olarak görülmesi , bu çirkin ilişkilerin herkesin görebileceği yerlerde açıkça işlenir olması , bu ibret verici  cezanın da o kadar ağır oluşu sonucunu getirmiştir . .

 

Aynen muazzam bir binanın elektrik şebekesi üzerindeki çeşitli amperajdaki sigorta tabloları gibi  sistemi koruyan , toplum ahlakındaki korkunç tutuşmayı ve yangınları önleyecek en son dirençli emniyet sigortasıdır  “recm “

 

Ve bu ceza , suçun ispatlanmasındaki ağırlaştırılmış şartlar  yüzünden ,  İslam Hukuk sistemindeki öncelikli  sigortalardan  yararlanılarak Osmanlı tarihinde çok az uygulanmıştır.

 

Günümüz Türkiye’sinde Avrupa Birliğine yaranma uğruna ”idam cezası” ve “zina suçu” yasalarımızdan çıkartılmıştır. Ülkemizi yöneten kişiler bu cezaların tekrar yasalarımıza girmesi için gereğini yapmak zorundadırlar . Çünkü devletin görevi milletinin huzur ve refahını sağlamaktır.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum