Ilımlı İslâm, Ilımlı Müslüman...

Ilımlı İslâm diyorlar, tarifini yapmıyorlar. Sanırım  onların ılımlı İslâm'dan anladıkları şu: Gerçek İslâm'da din ve dünya ayrı değildir. Onlar Batı'da olduğu gibi dünyadan (ve arada siyasetten) elini eteğini çekmiş, seküler eksik bir İslâm istiyorlar.

Batı medeniyetini kabul etmiş, kendi medeniyetinden kopmuş bir İslâm istiyorlar.

İslâm'ın kendi değerlerine ters düşen, onlarla uyuşmayan değerlerinden vaz geçmesini istiyorlar.

Avrupa'da Hıristiyanlık din olarak hemen hemen çökmüştür, ism ve resmden ibaret kalmıştır. ABD'de bin çeşit kilise (mezhep, tarikat) vardır. Bunların Hıristiyanlığı bir tür hümanizma, ideoloji haline gelmiştir. Onlar Müslümanların da, kendilerini taklid ederek İslâm'ı bu şekilde ılımlı hale getirmelerini istiyorlar.

Emperyalist kolonyalist Batılılar Müslümanları ikiye ayırırlardı:İyi Müslümanlar, kötü Müslümanlar.

Onların "İyi Müslümanları" sömürge idaresini kabul eder, Batılılaşır, cihad ruhunu terk eder, kendi halkına sözde medeniyet getiren sömürge idaresini bir nimet olarak görür, işbirliği yapar, itaat eder, onları üzmez, başlarını ağrıtmaz, önlerine atılan kemikleri yalar.

Kötü Müslümanlar:İslâm'a sâdık ve bağlı kalır... Sömürge idaresini kabul etmez... Eline fırsat ve imkân geçince isyan eder...Kur'ân'a, Sünnete, Şeriata, İslâm medeniyetine ihanet etmez...

Artık çağımızda eski klasik sömürge kalmadı...İslâm dünyasında postmodern bir sömürge tipi vardır:Siyonistlerle, Haçlılarla, emperyalistlerle dost ve müttefik bir rejim... Halkı sekülerleştirerek İslâm'dan uzaklaştıran bir düzen...

Batılıların, Haçlıların, Siyonistlerin, Ateistlerin özledikleri ılımlı İslâm ile gerçek İslâm arasında ne gibi farklar vardır:

1. Gerçek İslâm'da din ve dünya işleri ayırımı yoktur.

2. Gerçek İslam'ın kendi medeniyeti vardır. Bu medeniyeti bırakıp başka bir medeniyeti kabul etmeyi doğru ve uygun bulmaz.

3. Gerçek İslâm'ın temel hükümleri vardır (Zaruriyat-ı diniye, muhkemat). Bunlar terk edilemez, bunlardan tâviz verilemez.

4. Gerçek İslâm Kur'ân'a, Sünnete, icmâ-i ümmete dayanır.

5. Gerçek İslâm'da dini, icazetli ulemâ ve fukaha öğretir ve anlatır. Müslüman veya gayr-i müslim oryantalistlerin bu sahada hakları otoriteleri, salahiyetleri yoktur.

İslâm'ın zaten kendisi ılımlıdır. Kur'ân, Müslümanları vasat (ortada) bir ümmet olarak bildirir.

Kendime hiçbir fazilet payı çıkartmaksızın, ılımlı bir Müslüman olduğumu söyleyebilirim.

Edille-i erbaayı (Kur'ân, Sünnet, icmâ-i ümmet, kıyas-ı fukaha) kabul ederim.

Başta Kur'ân-ı Kerîm olmak üzere bu edille-i erbaadan çıkartılmış hükümlerin mecmuu olan şeriatı kutsal kabul eder ve elimden geldiği kadar ona uymaya çalışırım.

Dosdoğru kılamasam da beş vakit namazı kılarım.

Allah'ın inzal ettiği ahkamdan başkasıyla hükm edenlerin zalim ve fasık olduğunu bilirim.

Adalet, nasafet, mürüvvet, fütüvvet gibi islâmî değerleri kabul ederim.

Resul-i Kibriya aleyhissalatü vesselam Efendimizin insanlık için en güzel örnek ve model olduğunu kabul ederim.

Dünyanın büyük bir sofra olduğunu, bu sofradaki yiyeceklerin (nimetlerin) bütün insanlara yetmesi, herkesin doyması için kanaatle yenilmesini, israf ve tebzirden uzak durulmasını isterim.

Faydalı ve lüzumlu ilimlerin, fenlerin, hüner, marifet ve hırfetlerin öğrenilmesini, teşvik edilmesinden; zararlı, şeytanî, felâkete ve helâke sebep olanların öğrenilmemesinden, teşvik edilmemesinden yanayım...

Müslümanların, Hıristiyanların ve Yahudilerin kötü adetlerini, örflerini, hayat tarzlarını, zihniyet ve kültürlerini maymunca taklit etmelerine karşıyım.

Başka medeniyetlerde faydalı dünya ilimleri varsa bunların öğrenilmesine karşı çıkmam.

Faydalı zararlı karışık şekilde alınmasına ve öğrenilmesine muhalifim.

Tesettüre taraftarım.

Dünyada genel bir barış ve huzurun ancak İslâm ile olacağını çok iyi biliyorum.

İslâm ilâhî bir dindir, binaenaleyh kesinlikle onda reform, yenilik, değişiklik, ılımlılaştırma, hafifletme yapılamaz diyorum.

Cumhur-i ulemâ tarafından verilmiş fetva ve ruhsatlara uyulabileceğini kabul ediyorum.

Ilımlı, orta, sıradan bir Müslüman olarak ifrata da tefrite de karşıyım.

Uzatmayayım... Ilımlı bir Müslümanım... Yukarıda arz ettiğim ölçü ve kıstaslar ılımlılığın sınırıdır.

Siyonistlerin, Haçlıların, Ateistlerin, Zındıkların, Mülhidlerin, yoldan çıkıp sapmışların, dinini dünya için satmışların, münafıkların istediği gibi ılımlı bir Müslüman olmaktan Allah'a sığınırım.

(İkinci yazı)

EĞİTİM VE PARLAK GELECEK

Temel öğretimden sonra her çocuğu, her genci liselerde okutmak, üniversiteye göndermek gibi saçma ve yanlış bir şey olamaz.

Bu işin kuralı şudur: Ehliyeti, liyakati, istidadı olan lisede ve üniversitede okutulur, olmayan meslek ve çıraklık okullarında yetiştirilir.

Almanya böyle yaptığı için ilerledi, güçlendi, bugünkü haline geldi.

Biz tersini yaptığımız için bocalayıp duruyoruz.

Temel öğretimden sonra liseye gidebilmek için neler gerekir:

1. Zeka katsayısının yeterli olması, 80 IQ ile lisede okunmaz.

2. İnsanlar sekiz ana karakterden birine mensuptur. Bu karakter tiplerinden bazısı lisede, üniversitede okumaya yeterli ve müsait değildir. Onları başka sahalara yönlendirmekte fayda vardır.

3. Ahlâk durumu kötü olanların okutulmaları ileride memleket, millet ve devlet için büyük felâketler doğurur. Hükema "Eşrara ilim öğreten, eşkıyaya silah vermiş gibi olur" demiştir.

4. Biyojenetik yapısı ve dosyası müsait olmayanlar da okutulmamalıdır.

Bir de "Bizde doğru dürüst lise var mı?" sorusuna da cevap aramamız gerekir.

Ya pıtrak gibi açılan yeni üniversiteler?..

Ülkemizde en az 3 milyon işsiz var. Bazıları bu rakamı 10 milyona çıkartıyor. Bunların bir kısmı lise ve üniversite mezunudur. Liselerimizin ve üniversitelerimizin bir kısmı işsiz üretme fabrikaları gibi çalışıyor.

Şu kadar lise açmışız, şu kadar yeni üniversite... Şu kadar öğrenci, şu kadar öğretmen, şu kadar dershane falan filan... Peki kalite nedir? Kemiyet üzerinde duruyoruz, keyfiyete önem vermiyoruz.

Türkiyemizde Eton Koleji ayarında bir lisemiz var mı?

Laik ve Kemalist Türk eğitimi büyük bir balondan, büyük bir aldatmacadan ibarettir.

Resmî dili Türkçe olan bir ülkenin liselerinde zengin, edebî, yazılı, medenî Türkçe öğretilemiyorsa o okullara lise denilemez.

Mantık ve felsefe grubu dersler (Psikoloji, ahlâk, metafizik, estetik) doğru dürüst okutulamıyorsa yine lise değildir.

Yeterli bilgi ve kültürün yanında ahlâk ve karakter terbiyesi verilmiyorsa yine lise değildir.

Liselerde bitirme imtihanları ve onun ardından bakalorya (olgunluk) imtihanları yapılmıyorsa o tahsil ciddiyetsiz demektir.

Oportünist ve arivist politikacılar yakın tarihimizde eğitimimizi mahv ve berbat etmiştir.

Eğitim, hele liselerimiz düzelmezse Türkiye yücelmez.

Liselerde sosyal ve edebî kültür iyi verilmiyormuş ama cebir, geometri, fizik, kimya iyi öğretiliyormuş... Yalan yalan yalan!.. İyi öğretilseydi, liseyi bitiren çocukların özel dershanelere gitmelerine lüzum ve ihtiyaç kalır mıydı?

Liseler küçük beyefendiler, küçük hanımefendiler yetiştiren kurumlardır. Bunları yetiştiremiyorlarsa eğitim de boştur, tahsil de...

Yeterli miktarda sosyal ve edebî eğitim görmeyen teknokratlar eksik kalır ve ülkelerini batırır.

Fuzulî'yi bilmeyen, anlamayan, sevmeyen doktorda, mühendiste, avukatta, işletmecide büyük bir noksan vardır.

Mantık okumamış, mantık öğrenmemiş, sonra da ben üniversite mezunuyum diye kasılıp duruyor. Zavallı!..

Sanat tarihi ve kültürü okumamış estetiksiz yeni nesiller Türkiye'yi bir çirkinlikler meşheri haline getirdiler.

Kokuşmanın, genel pisliğin, kirliliğin, karanlığın mimarları, ustaları okumamışlar mıdır, yoksa okumuşlar mıdır?

Bu ülkeyi Tevhid-i tedrisat batırmıştır.

Efendim çok ilerliyormuşuz, geleceğimiz pek parlakmış, gökdelenler yükseliyormuş, gelir artıyormuş, turizm patlıyormuş...

Eğitim iyi, doğru, kaliteli, faydalı olmazsa bunlarla sağlıklı bir kalkınma, parlak bir gelecek olmaz.

Kaliteli ve vasıflı yeni nesiller yetiştirilemezse geleceğimiz güvenli olmaz.

Özet:

1. Okutulması gereken gençleri iyi liselerde, iyi üniversitelerde okutacaksın.

2. Okutulmaması gereken, okumaya ehliyeti olmayan gençleri çıraklık-meslek okullarına yönlendireceksin.

3. Tabelâsı, binaları ve kadrosuyla değil; kütüphanesi, laboratuvarları, dünya çapında ünlü üstadlarıyla, çok ciddî eğitimiyle, başarısıyla temayüz eden gerçek üniversiteler açacak ve güçlü uzmanlar yetiştireceksin. Bunların mezunlarının bir kısmını dünya kapıp çalıştıracak.

4. Liselerde gençliğe en az yirmi bin kelimelik zengin, edebî, yazılı kültür ve medeniyet Türkçesini öğreteceksin.

5. İngiliz okumuşları Shakespeare'i nasıl zevk ve haz alarak okuyorlarsa senin gençlerin de Fuzulî'yi, ŞeyhGalib'i, Ziya Paşa'yı öyle anlayacaklar.

6. Bilgili, kültürlü, ahlâklı, faziletli, sanatlı; doğru inanan, doğru düşünen, iyi, güzel Türkiyeliler yetiştireceksin...

İşte bundan sonra geleceğimiz pek parlaktır diyebilirsin.26.02.2010

Önceki ve Sonraki Yazılar