İman Ve İslâm Neş’esi

Militan ve aşırı Necdîlerin hiçbir yanlışı ve eksiği olmasa, mü'minlere müşrik, kâfir, sapık demeleri onlara günah olarak yeter de artar.

İyi Müslüman aşırılık yapmaz. İyi Müslüman güler yüzlüdür. Kendi kusurları, dünyanın ve toplumun fesadı yüzünden hüzünlü olabilir ama o asla abusü'l-vech değildir.Müslümanın hüznünde, kederinde, gözyaşlarında bile güzellik vardır.

Zaten İslâm bir tebessüm, mânevî neş'e, ulvî bir hüzün ve hikmetli bir korku değil midir?

Militan Necdî asık suratlıdır. Kendisi gibi inanmayan ve düşünmeyenleri kolayca şirkle, küfürle suçlar. Onda, Cadde-i Kübra'da yürüyen olgun Müslümanın iki neş'esi (neş'eteyn) yoktur.

Müslümanlık iki neş'e kazandırır.Dünya neş'esi, âhiret neş'esi...

Mü'min ve müslim olmak başlı başına bir neş'e değil midir?

İslâm müjde dinidir, sevinç dinidir, ümid dinidir.

Hüzün ve korku da vardırMüslümanda. İmtihanı başarıyla verip verememe korkusu...Hüsn-i hâtime ile gitmek... Dünya yolculuğunun tehlikeleri, tuzakları...Öte taraf için yeterli azık toplayabildim mi endişesi...

İnsanlar bazen sevinçten ağlar...

Kendisinde iman ve İslâm sevinci ve neş'esi olanların çehrelerinden, derileri siyah da olsa bir nur yayılır. Bunu neş'e sahipleri görür.

Bu sevinç, bu neş'e yoksa, teni bembeyaz da olsa ışıksızdır, karadır rengi onun.

Müslüman Allah'tan sabır ve namazla yardım ister.Sabırsız ve namazsız Müslümanın iki büyük neş'e kaynağı eksiktir.

Müslüman, kötülüğü iyilikle def eder. Bu da bir neş'edir.

Oruç tutarken aç susuz kalmak neş'esi...

Zekât ve sadaka verirken duyulan  neş'e...

Helâl ve tayyib para ile pişirilmiş tarhana çorbasının neş'esi haramla düzülmüş mükellef sofrada yoktur.

Kanaat ve tevazu bir neş'edir. Lüks, israf, gösteriş, aşırı tüketim ise neş'esizliktir.

Kur'ân'a, Sünnete, icmâ-i ümmete bağlı olmak ne büyük bir neş'edir.

Çeşit çeşit bid'atlar, dalâletler, âşikâre ve alenî işlenen fısklar fücurlar iman ve İslâm neş'esini yok eder.

Güzel bir sesle, usûlüne riayet edilerek okunan ezan sonsuz bir neş'e verir insana. Sonuna kadar açılmış hoparlörlerle, camları titreterek yüksek bed sesle eza verir ruhlara, neş'eyi öldürür.

Kâfirlerin, gafillerin, zalimlerin, fasıkların, facirlerin, azgınların, mağrurların, mütekebbirlerin, ucba düşenlerin şeytanî neş'eleri değildir benim bahs ettiğim neş'e.

İman ve İslâm neş'esine sahip olanlar, ne mutlu sizlere. Neş'enizden, aydınlığınızdan bize de veriniz.

Gerçek Din Alimleri

Bütün militan ve saldırgan din düşmanları gerçek din âlimlerinden nefret ederler.Çünkü çok iyi bilirler ki, böyle din âlimleri olduğu ve Müslümanlar bunları dinlediği müddetçe ehl-i imanı bozamazlar.

Gerçek din âlimlerinden münafıklar ve bid'atçiler de çok şikayetçidir. "Yobaz hocalar aradan çıksın, Müslümanlar dinlerini kendi kendilerine Kur'ân tercümelerinden öğrensinler..." deyip dururlar.

Gerçek din âlimleri kimlerdir? Onlar, ucu Resullerin seyyidi olan Efendimize kadar uzunan sahih bir silsileyle icazetlidir.

Onlar Arabî ilimleri iyi bilirler, 'âlî ilimleri de iyi öğrenmişlerdir. Yaşadıkları çağın genel kültürüne de sahiptirler.

Onların itikadları sahihtir. Başta beş vakit namaz olmak üzere ibadetleri yerine getirirler. Onların hiçbiri fasık-ı mütecâhir değildir. Kebairden kaçınırlar. İhlâslı ve takvalıdırlar.Ahlâklı, erdemli ve bilge kişilerdir.

Böyle olmayanlar gerçek din âlimi değildir.

Böyle ulemâ İslâm medreselerinde yetişir. Laik düzen, onun okulları böyle icazetli, mükemmel ve mükemmil (hem kendisi olgun, hem de olgunlaştıran) din âlimi yetiştiremez.

Böyle gerçek ulemânın izinden giden, onların yolundan kıl kadar ayrılmayan sahih itikadlı, takvalı, ahlâklı, faziletli ilâhiyatçılar hürmete şayandır, hizmet edebilirler. Lakin gerçek din âliminin yerini tutamazlar. Sahih itikadlı doğru ve dürüst ilahiyatçıların ellerinden öperim. Sözün doğrusu benim bu yazdığım gibidir.

İslâm dünyasında şu anda bir yığın bozuk fırka ve hizip vardır.

1. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz.Osman efendilerimize (radiyallahu anhüm) kâfir diyenler.

2. Ashab-ı Kiramın çok büyük kısmını kâfir, münafık, hain ve düşman bilenler.

3. Kur'ân'ın tahrif edildiğine, ondan bazı parçaların çıkartılmış, ona bazı ilaveler yapılmış olduğuna inananlar.

4. Müslümanların yüzde 80'ini, hattâ yüzde 85'ini oluşturan Ehl-i Sünnet Müslümanlarının kâfir, müşrik, fasık, sapık olduğunu sananlar.

5. Kendi imamlarının masum olduğuna, hattâ bazısının Peygamberlerden bile üstün olduğuna inananlar.

6. Taqiyye yaparak Müslümanları aldatmanın farz olduğuna, bunun büyük bir sevab teşkil ettiğine inananlar.

7. Hz. Ömer el-Faruk radiyallahu anh efendimizin Lü'lü adlı köle tarafından hançerlenerek öldürüldüğü günün yıldönümünde bayram yapanlar, Hz.Ömer'in samandan yapılmış timsalini yakanlar, Lü'lüyü kahraman ilan edenler.

Listeyi uzatmıyorum.İşte bu gibi fırkalar, kendilerine en büyük düşman olarak icazetli ehl-i sünnet ulemasını görürler.

Sünnî bir Müslüman ülkede yeterli sayıda ve güçte gerçek ulema yoksa, bunları yetiştiren İslâm medreseleri yoksa, sadece dinî hayat değil, her şey bozulur.

Gerçek ulemâ muaddil bir rol oynar.

Gerçek ulemâ, emrbi'l-mâruf ve nehy âni'l-münker yapar.

Gerçek ulemâ, Kur'ân'a gerçekten hizmet eder. Hizmet perdesi altında tahrip etmez.

Gerçek ulemâ, Müslümanların ahlâklı, faziletli, hikmetli, takvalı, ihlaslı olması için çalışır.

Gerçek ulemâ, insanların ebedî mutluluğu için hizmet verir.

Gerçek ulemâ olmazsa fitne fesat, nifak şikak, cehalet, sapıklık, çeşit çeşit bid'at ortalığı istilâ eder. Toplum günahkârlık gayyasına düşer.

Gerçek ulemâ din, iman, Kur'ân, Sünnet, Şeriat ticareti yapmaz. Gerçek ulemâ din sömürücülüğü yapmaz.

Gerçek ulemâ, yeryüzünde Allah'ın şahitleri ve Resulullah'ın vekil ve varisleridir.

Ehl-i Sünnet Müslümanlarına sesleniyorum:

Sağ olanını bulamazsanız, geçmiş gerçek ulemânın kitaplarına sarılınız, nasihatlarına kulak veriniz.

Gerçek ulemânın kitaplarını okuyunuz.

İmanın altı şartından biri olan kaderi inkâr eden gerçek ulemâ zümresinden değildir. Böylelerinin kitaplarıyla iyi, olgun, doğru Müslüman olamazsınız. Kadere iman Kur'ân, Sünnet, ondört asırlık icmâ-i ümmet ile sabit temel bir gerçektir.

Hoca kılıklı teröristlerin, aktivistlerin peşine düşerseniz dininizi ve imanınızı kaybedebilirsiniz.

Belçika'da Tesettürlü Milletvekili

Belçika'da Türk asıllı genç bir hanım Brüksel meclisine seçildi, yemin etti, resmen vekil oldu. Fotoğraflarına baktım. Elbiseleri tamamen Avrupaî, sadece başındaki eşarp onun Müslüman olduğuna işaret ediyor.

Kendisini tebrik ediyorum. Hayırlı çalışmalarında başarılar dilerim.

Bir bizdeki Merve Kavakçı'nın, başı örtülü diye Meclis'ten nasıl kovulduğunu, milletvekilliğinin nasıl iptal edildiğini düşünün; bir de Belçika'daki duruma bakın. Belçika gerçekten demokrat bir ülke. Belçika'da insan haklarına, din hürriyetine değer veriliyor.

Başörtüsüne takılıp kalmayalım. Sadece başörtüsü takmakla mesele bitmiyor. Başörtülüler neler yapmalı?

1. Başörtülülerin bilgi ve kültürleri, başı açık olanlardan daha yüksek olmalı, kılık kıyafetleri, başlarındaki örtü daha İslâmî olmalı, yani İslâm dinine, Şeriatına, medeniyetine göre olmalı.

2. Medeniyet, sanat bakımından daha üstün, daha değerli, daha sanatlı olmalı.

3. Başörtülülerin ahlâk ve karakterleri, açıklardan daha yüksek olmalı.

4. Başörtülüler ülkelerine, topluma daha fazla hizmet etmeli, daha fazla hayır hasenat yapmalı.

5. Başörtülüler topluma, bilhassa kadınlara ve kızlara örnek olmalı.

Türkiye'de başları örtülü bazı zengin ve yüksek tabaka mensubu hanımların topluma örnek ve model oldukları söylenemez. Başörtülü Müslüman bir hanıma hafiflik, lüks hayat, gösteriş, gurur, kibir, aşırı tüketim yakışmaz. Lüks ve pahalı otolarda fink atan, havalarda uçan sözde tesettürlülere hem kızmak, hem acımak gerekir.

Tesettürlü hanım ve kızlarda, İslâm tarihinin büyük, faziletli, yüksek hanımlarıyla (az veya çok) benzerlikler olması gerekir.

Tesettür sadece başa bağlanan bir bez değildir. Başörtüsü nice faziletin simgesi olmalıdır.

Başlarını rıza-yı ilâhî için örten bütün hanımlara selâm ve hürmetlerimi sunuyorum. Tesettürlerini elden geldiği kadar dine uygun hale getirmeye çalışsınlar. Muhlise olmak şartıyla inşaallah büyük sevap ve ecir kazanırlar.

Kaynak: Milli Gazete

Önceki ve Sonraki Yazılar