Muammer YALÇIN
İSLAM KARDEŞLİĞİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER: AŞIRILIK, İHMAL VE KİBRİN TEHLİKESİ
İSLAM KARDEŞLİĞİNİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER: AŞIRILIK, İHMAL VE KİBRİN TEHLİKESİ
Muammer Yalçın
Modern çağın getirdiği sosyal ve kültürel değişimler, İslam toplumunda derin bir kutuplaşmaya yol açmıştır. Bu kutuplaşma, dindarlığın üç farklı yorumu etrafında şekillenir: ifrat (aşırıya kaçma), tefrit (ihmalkârlık) ve bu iki uç arasında denge kurmaya çalışan itidal (orta yol). Ne yazık ki, bu farklı yaklaşımlar İslam'ın emrettiği kardeşlik bağlarını zedelemekte ve Müslümanların asırlardır bir türlü tesis edemedikleri barışçıl bir toplumdan mahrum kalmasına neden olmaktadır.
Bu kutuplaşmanın temelinde yatan en önemli faktörlerden biri ise kuşkusuz kibirdir. Kibir, her bir grubun kendi doğrularını mutlaklaştırmasına ve diğerlerini küçümsemesine yol açan manevi bir hastalıktır.
Dini Yaşanmaz Kılanlar: İfrat Ehli
Birinci grup, İslam'ı katı ve tavizsiz bir şekilde yorumlayarak adeta dinin ruhunu ortadan kaldıran ifrat yanlılarıdır. Taliban ve IŞİD gibi radikal örgütler ile Neo-Selefizm gibi nevzuhurdüşünce akımları dini emirleri harfiyen uyguladıklarını iddia etseler de bunu şiddet, baskı ve hoşgörüsüzlükle harmanlayarak dinin temel değerlerine aykırı hareket ederler. Onların İslam anlayışı, farklı düşünen Müslümanları tekfir etmeye, baskı altına almaya ve hatta öldürmeye kadar varan bir radikalizm içerir. Bu aşırı gruplar, İslam'ı sevgi, merhamet dini olmaktan çıkarıp, korku ve endişe üzerine kurulu bir ideolojiye dönüştürürler. Bu zihniyet, kendi dar ve katı yorumlarını mutlak doğru olarak gördüğü için farklı görüşlere hayat hakkı tanımaz ve Müslümanlar arasında kardeşlik bağlarının kopmasına neden olur. Bu tavrın altında yatan en önemli manevi sebep, şüphesiz ki, kendini diğerlerinden üstün görme anlamına gelen kibirdir.
Dinin Alâmetifarikasını Kaybedenler: Tefrit Ehli
İkinci grup ise, dini yaşamın temel emir ve yasaklarına karşı tamamen kayıtsız kalan, yani tefritte bulunan modern Müslümanlardır. Bu kişiler, Müslüman olduklarını söyleseler de yaşamlarında dinin hiçbir alametifarikası görülmez. Modern yaşamın getirdiği dünyevileşme ve hazcılık, onların manevi hayatlarını gölgelemiştir. Namaz, oruç, zekât gibi temel ibadetlerden uzak durmaları, dindarlıklarını yalnızca kültürel bir kimlik olarak taşımalarına neden olur. Bu grup, dinin bireysel ve toplumsal hayattaki rolünü görmezden gelerek manevi bir boşluğa düşme riski taşır. Onların bu lakayt duruşu, dindar kesimler tarafından eleştiriyle karşılanır ve toplum içinde bir yabancılaşma yaşamalarına neden olur.
Orta Yol: İtidal Sahipleri
Bu iki uç arasında yer alan üçüncü grup, itidali benimsemiş, makul ve müspet inananlardır. Onlar, dini ne yaşanmaz kılacak kadar aşırı ne de tamamen ihmal edecek kadar lakayttırlar. İslam'ın ruhunda var olan denge prensibini benimseyerek, inandıklarını güçleri yettiğince yaşamaya çalışırlar. Bu kesim hem ibadetlerini yerine getirir hem de sosyal sorumluluklarını üstlenir. Onların İslam anlayışı, merhamet, sevgi ve ilimle harmanlanmıştır. Bu grup, ifrat ve tefrit arasında bir köprü kurmaya çalışır, ancak radikaller onları "layt dindar", lakayt Müslümanlar ise "fazla dindar" olarak suçlar. Bu karşılıklı hoşnutsuzluk, İslam kardeşliğini zedeleyen bir diğer önemli faktördür.
Kibir: Kutuplaşmanın Temelindeki Manevi Hastalık
Yukarıda bahsedilen sosyal kutuplaşmanın temelinde yatan manevi hastalığı anlamak için kibir kelimesinin derin anlamına bakmak gerekir.
Kibir, Arapça k-b-r (ك-ب-ر) kökünden türemiştir. "Büyüklük, ululuk, yücelik" gibi anlamları içeren bu kök, zamanla kişinin kendini başkalarından üstün görmesi ve büyüklük taslaması anlamına gelmiştir. Kökündeki olumlu anlam, kişisel gurur ve üstünlük duygusuna dönüşerek olumsuz bir nitelik kazanmıştır.
Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre kibir, "kendini başkalarından üstün görme, büyüklenme, gurur" demektir. Felsefede, Antik Yunan'da hubris (kibir), kişinin kendi sınırlarını aşarak trajik bir sona ulaşmasına neden olan bir kusur olarak görülür. Psikolojide ise kibir, genellikle narsisizm ile ilişkilendirilir. Bazen kendine duyulan güvensizliği ve aşağılık duygusunu gizlemek için takılan bir maske de olabilir. Bu yönüyle kibir, kişinin kendi yetersizlikleriyle yüzleşmekten kaçınma çabası olarak da yorumlanabilir.
İslam Kardeşliğinin Yeniden İnşası
İslam kardeşliğinin önündeki en büyük engel olan bu iletişim kopukluğu, ancak her grubun kendi duruşunu sorgulamasıyla aşılabilir. Radikal gruplar, kibirlerini terk edip dinin temelinde yer alan rahmet ve merhamet prensibini yeniden keşfetmelidir. Modern Müslümanlar, manevi kimliklerini ciddiye almalı ve dinin yaşamdaki rolünü yeniden hatırlamalıdır. İtidal yolunu seçenler ise bu uçlara karşı daha yapıcı ve kapsayıcı bir tavır sergilemelidir.
Bu sayede, ifrat ve tefrit uçlarının ötesinde, itidalin ve dengenin hâkim olduğu bir Müslüman toplumu inşa edilebilir. Bu toplumda, farklı düşüncelere sahip olmak bir engel değil, ortak değerler etrafında kenetlenebilecek zengin bir mirasın kaynağı olabilir.
Kaynakça
• Çağbayır, Y. (2007). Ötüken Türkçe Sözlük. ÖtükenYayınları.
• Köksal, B. ve Bilge, F. (2012). "Narsisizm ve Toplumsal Düzeyde Narsisistik Eğilimler Üzerine Bir Değerlendirme". İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi, 1(2), 249-268.
• Yıldırım, N. (2017). Antik Yunan Felsefesi ve Etik. İletişim Yayınları.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.