Kancık Kurt ile Çoban Köpeğinin Hikayesi -II-

Kancık Kurt ve Çoban Köpeğinin Hikâyesi


 – II –


 Güzel Dostlar, geçen ki, yazımızda bahsettiğimiz hikâyeyi şimdi sizinle paylaşalım.


Behram Gûr adlı bir padişah, ülkesinin yönetimini kendisine karşı tam itimadı olan ve onun hakkında kimsenin sözünü dinlemediği Rastu Ruşen adlı vezire bıraktı. Kendisi de gece gündüz gezinti, temaşa, av ve şarap içmekle meşgul olmaya başlamıştı.


Kendisine ülke yönetimi verilen Rastu Ruşen halka karşı edepsiz davranmış ve küstah olmuştur. Vezir herkesten rüşvet almaya başlamış, halkı fakir düşürmüş, tanınmış âlim ve fazıl kişiler ülkeden kaçarak yersiz yurtsuz kalmışlar.


Böylece bir zaman geçti. Padişah Behram Gûr’un bir düşmanı peyda oldu. Orduya bir miktar bahşiş vermek ve askeri zengin etmek ve düşmana karşı göndermek istedi. Hazineye gitti. Ama hazine tamtakırdı. Ülkenin ileri gelen âlimlerini sordu. Ancak hepsi ülkeyi terk etmişlerdi.


Behram Gûr, “Niçin?” diye sordu, “Bilmiyoruz.!” dediler. Vezirden korktukları için hiç kimse durumu padişaha söyleyemedi. Behram o gün ve gece be meseleyi düşündü. Bozukluğun da nereden geldiği hiç belli olmuyordu.


Ertesi gün at tahtına bindi ve çöle doğru gitti. Hem düşünüyor, hem gidiyordu. Nihayet güneş yükseldi ve epey gittikten sonra açlık ve susuzluk bastırdı. Ovaya baktı, bir yerden çıkan duman gördü. Kendi kendine “Mutlaka orada insan vardır” dedi ve dumana doğru yol aldı. Yaklaşınca orada uyumakta olan bir koyun sürüsü, kurulmuş bir çadır, asılmış bir köpek gördü. Hayret etti. Çadırın yanına varınca, bir genç karşısına çıktı. Selamlaşmadan sonra genç çoban hazırda ne varsa yemesi için tanımadığı padişahın önüne koydu. Behram, çobana “Yemek yemeden önce, bu köpeğin durumundan bana haber et ki, bileyim” dedi.


Genç, “Bu benim çok güvendiğim, koyun sürüme çobanlık yapan, mahareti ile on adamla başa çıkan, hiçbir kurdun korkusundan bu koyunların etrafında dolaşmaya cesaret edemediği bir çoban köpeğiydi. Ben iş için şehre giderken koyunları o otlatırdı ve geri geldiğimde koyunlar selamet içindeydiler. Böyle bir zaman geçti. Bir gün koyunları saydım. Bir miktar eksik çıktı. Buraya hırsız gelmez. Bu koyunlarımın her gün ne sebeple, niçin azalmakta olduğunu asla bilemiyordum. Bir gün, yüksek bir yere çıkıp kayanın arkasından köpeği izlemeye başladım. Sürüye doğru bir dişi kurt gelerek kuyruğunu salladı. Bunun üzerine köpek ona yaklaştı, ilişkiye girerek köpek ondan lezzet aldı. Sonra köpek bir köşeye gidip uyudu. Kurt ise sürüye daldı, bir koyunu parçaladı ve yedi. Köpek ona hiçbir şey yapmadı. O zaman anladım ki; benim işimin batmasının sebebi, köpeğin yolsuzluğudur. Köpeği yakaladım, ihanetinden dolayı astım” dedi.


Bu söz, padişah Behram’ın çok hoşuna gitti ve hayret etti. Dönüşte yol boyunca bu olayla kendi durumunu kıyasladı. Bu şuna benziyor; “Halkımız sürüdür, vezirler de bizim emin adamlarımızdır. Memleketin ve halkın durumu karışmıştır. Her kimden sorsam, bana doğru söylemiyor. Vezir, Rastu Ruşen’in durumunu araştırmak, alınacak en iyi tedbirdir” dedi.


Hikâyenin sonunda da vezir Rastu Ruşen çoban köpeğinin akıbetine uğrayarak o da köpek gibi asılıyor.


Yukarıda anlatılan hikâyeden zamanımız idarecilerinin ders çıkarmaları ve seçecekleri yardımcıları için çok titiz davranmaları gerekmektedir.


Eğer halka rağmen, halkın değerlerini hiçe sayıp, haksızlık yapan, kendi kasasını haramlarla dolduran, makamının hakkını değil de vatandaş üzerinde kudretini kullanarak sindiren idarecilerimiz, gerçi bir köpek gibi asılmazlar ama gönüllerden tamamen silinip giderler ve tarihinin derinliklerinde kaybolurlar da kimse onların adlarını ağızlarına almazlar.

 

 

 

Eleştiri ve önerileriniz için;

yazarcezmi@hotmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum