Kefenleri Kar Olan Şehid Neferler

Kefenleri Kar Olan Şehid Neferler

 Bu cennet vatan için çıktılar yola,

Haydi Mehmedim haydi, uğurlar ola!..

Gencecik fidanlar, düştü sağa,sola.

Ne hazîn fâcia oldu, Sarıkamış'ta!..

*

Vatan evlâdı gönderildi Sarıkamış'a,

Tedbir alınmadı düşmana, soğuğa, kışa.

Koskoca ordumuza ne oldu, Enver Paşa!

Sessiz bir çığlık yankılandı, Sarıkamış'ta.

*

Son nefeste duâya açılan mor eller,

Bembeyaz olmuş, nur yüzlü güzeller.

Kefenleri kar olan şehid neferler,

Doksan sekiz senedir, bekler Sarıkamış'ta.

             Ahmed Semih

 

24 Temmuz 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanı ile Osmanlı Devleti çok partili yeni bir döneme girdi.

Padişahın yetkileri azaltılmış, yönetim; kabineler arasında el değiştirir olmuştu.

Bu yeni sistem ile başlayan siyasî rekabetin çatışmaya dönüşmesi, yönetimdeki çok başlılık, iktidar hırsı, parti ve şahısların menfaatinin ön plana çıkması, dış güçlerin kullandıkları piyonlar gibi sebepler yüzünden altı yüz senelik koskoca devlet çatırdamaya başladı.

Servi boylu civanlar bir bir yere düştükçe anaların yüreği yanmış, Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye'nin her bir köşesi, yangın yeri haline gelmişti.

Devletin yıpranması dış güçlerin işine geliyor, Osmanlı memâliki düşmanlar tarafından paylaşılmak isteniyordu.

Ülkede karışıklık hakim olmuştu. 1909 yılında 31 Mart Vakası ile başlayan sıkıntılar; Yemen İsyanı, Trablusgarb, I. ve II. Balkan savaşları ile devam etti. 1914'te başlayıp dört sene süren I. Dünya Savaşı ise, Osmanlı Devleti için yıkılışın başlangıcı oldu.

22 Aralık 1914'te başlayan Sarıkamış Harekatı, birkaç hafta sürdüğü halde bazı komutanların basiretsizliği neticesinde binlerce vatan evladının donarak şehid olmasına sebep olmuştu.

Ecdadımız marşlarında şöyle derlerdi:

"Bugün vatan bizden razı olacak.

 Nefer şehid, ordu gâzi olacak."

Sarıkamış'ta ise hem nefer, hem de ordu şehid olmuş, koskoca ordudan geriye bir şey kalmamıştı.

 

sarikamis-faciasi.png 

 

"Benim elimde kalan son oğluma güvenerek mi harp ilan ettiniz!" diye feryat eden ciğeri yanık ananın yüreği bir kez daha yanmış, hanenin son evladı da Hakk'a uğurlanmıştı.

İstanbul işgal altındadır. Süleyman Nazif Bey, bir gün Beyoğlu’nda eşya taşıyan nakliye aracına birkaç araba daha takılarak, bunların iki katır tarafından çekilmekte olduğunu görür. O sırada, yoldan geçmekte olan bir vatandaş hayretle:

- Bu kadar yükü, iki katır nasıl çekecek?

diye sorar. Bunun üzerine S. Nazif Bey; İttihat ve Terakkî Partisi’nin üç ünlü paşası Enver, Talat ve Cemal’i kastederek şu cevabı verir:

- Bunda şaşılacak ne var? Koskoca Osmanlı İmparatorluğu’nu da üç katır (uçuruma) sürüklemedi mi!

 İstiklâl Marşı Şairimiz Mehmed Akif de acı manzarayı gördükçe şöyle feryat etmektedir:

"Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk,

 Bak nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk!

*

Gitme ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım.
Elemim bir yüreğin kârı değil, paylaşalım.
Ne yapıp ye'simi kahreyleyeyim, bilmem ki?
Öyle dehşetli, muhitimde dönen matemki!
Ah! Karşımda vatan namına bir kabristan yatıyor şimdi.
Nasıl yerlere geçmez insan!
Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu.
Nereden başladı yükselmeye, bak, nerede ucu."

 Bazılarının ihtirası,

Binlerce Mehmedcik ile beraber yaktı-bitirdi,

Yurdu...

Gözlerde yaş kalmadı,

Kurudu…

 Özhan Eren, kefenleri kar olan Mehmedcikleri Sarıkamış Türküsü'nde ne güzel tasvir etmiş: 

Sarıkamış üstünde kar,
Kar altında Mehmedim yatar.
Gülüm donmuş, kara dönmüş.
Gören sanmış, yarini sarar.

Oy gülüm yar, vay canım yar.
Kar altında Mehmedim yatar.

Kimi Yemen, kimi Harput.
Üzerinde ince bir çaput.
Avut yiğit, gönlünü avut.
Yar sarmazsa Mevlam sarar.

Oy gülüm yar, vay canım yar,
Kar altında Mehmedim yatar.

  

sarkam~3.jpg 

 

 

Binlerce nefer,

Binlerce kardelen…

"Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan, şühedâ…"

Sarıkamıs sehidlerinin Rus askerleri tarafından çekilmiş görüntüleri yüreğimizi parçalıyor. Her yerde donmuş Osmanlı neferleri. Şehidlerimizin arabalarla toplanması ve  indirilmesi esnasındaki gayr-ı insani davranışlar içimizi sızlatıyor.  Bazı ciddi müesseselerin sitelerinde, bu görüntülerden alınan fotoğrafın altına alakasız bilgiler yazılması da ayrı bir facia. Bahsettiğimiz sitelerde; Rusların topladıkları şehidleri, arabalardan aşağı birer kum çuvalı gibi üst üste atmalarını görüntüleyen fotoğrafın altına; "Hilal-i Ahmer (Kızılay) Görevlilerinin Karlar Üzerinden Topladığı Şehitler"  yazılması ne kadar büyük hata!

 Sarıkamış'ı yad etmek, dedelerinin çektiği ıstırabı gönüllerinde hissetmek ve bu ruhu diri tutmak için her sene harekatın yapıldığı günlerde Sarıkamış dağlarında bulunmayı prensip haline getiren  vefalı izci lideri ve izcilerimize can u gönülden teşekkürü bir borç biliyor, siz kıymetli okurlarımı  "Sarıkamış Kar Altında" şiiri ile başbaşa bırakıyorum.

Mehmed yetim Mehmed aşık

Potini var delik deşik

Anası elinde beşik

Mehmed yatar kar altında.

 

SARIKAMIŞ kar altında

Mehmedim karlar altında

Yüreğinde sevdiceği,

Memleketi kor altında

 

Anama demeyin sakın

Tüfengi omzuma takın

Bu yüreği benden sökün

Yatamam toprak altında

 

Son bir nefes Mehmedim dayan

Zalım uyku,  gel de uyan

Ölüm beyaz bir kardelen

Tahammülüm zor altında


Ana! Sana bu mektubu Allahuekber Dağı'nda yazıyorum. Galiba veda vakti geldi. Hakkını helal et anam!.. O cepheden bu cepheye atıldık...Üzülme ana ağlama!.. Saruhanlı nere Sarıkamış nere deme. Sarıkamış için ölmeyi bilmiyorsa bir adam, Saruhanlı için nasıl yaşar!..Her seher vakti secde aydınlığındaki ak alnını öptüğümü bil, ama beni öldü bilme. Ne diyor Yunus Ata: 'Ölürse ten ölür, canlar ölesi değil' ana!...

 

Ahmet Semih Torun -Habername

asemihtorun@gmail.com

 ahmedsemihtorun@yandex.com

 www.twitter.com/ahmetsemihtorun 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum