Teslime Gülsen NURDOĞAN

Teslime Gülsen NURDOĞAN

Kur'an, Sünnet ve Alimler

 

Toplumda bazı yanlış kanaatler vardır ki, doğrusunu bilmeniz o yanlışı hemencecik düzeltmenize yetmez. Özellikle din konusunda doğru kabul edilen onlarca yanlışı çevrenizde gözlemlersiniz.

Belki siz de şahit olmuşsunuzdur; gittiğiniz bir cenaze evinde, komşunuzda, akrabalarınızda, Kur'an okumak isteyince hemen müdahele ediverenlere:''Cenaze kalkmadan Kur'an okunmaz..'' diyenlere. Peki doğru mu?..

Gittiğim bir kaç cenaze evinde bu örneğe şahit oldum. Ve bu konuyu araştırdım.

''Hanefi mezhebine göre: Öldükten sonra yıkanıncaya kadar yanında Kur'an okumak mekruhtur. Şafii mezhebine göre bir sakıncası yoktur. Bunun hakkında hanefi alimleri diyorlar ki:Sekerat halinde bulunan kişi, öldükten sonra yıkanıncaya kadar yanında Kur'an okumanın mekruh oluşu ve olmayışının sebebi; ölünün yanında yıkanmadan önce Kur'an okumak, ölünün okuyanın yanında olması halinde ve ölünün vücudunun tümü temiz bir elbiseyle örtülü olmazsa mekruh olur. Aynı zamanda ölürken sesin yükselmesi halinde söz konusu olur.

Kur'an okuyan kişi aynı odada değil de, ayrı bir odada olursa mekruh olmaz.

Kur'an okuyan kişi, ölünün yanındaysa eğer, ölünün vücudunun tümü temiz bir elbiseyle örtülü olursa mekruh olmaz.

Şafii mezhebine göre mekruh olmayışının sebebi müslümanın dirisi de ölüsü de temizdir. Bu yüzden diriyken yanında Kur'an okunduğu gibi ölüyken de yanında Kur'an okunabilir. Hiçbir sakıncası yoktur. Her iki halde de Kur'an'dan ve o vesile ile gelen rahmetten nasibini alsın. Çünkü bu onun son yolculuğudur.''

Demekki sadece hanefi mezhebine göre ölü kişi yıkanmadan önce yanında Kur'an okunmuyor fakat başka bir odada okunuyormuş. Ölü kişinin yanında hanefi mezhebine göre Kur'an okunmaması da haram değil mekruhmuş. Ölünün yanında Kur'an okunmamasının sebebi, (ölü kişinin laşe sayılması sebebiyle, necis bir şeyin yanında Kur'an okunmayacağı için)miş. Ölü yıkanmadan önce üzerine temiz bir örtü örtülerek yanında Kur'an okunabiliyormuş. Yıkandıktan sonra okunmasında da zaten  hiç bir mahzur yokmuş.

Toplumda dinden olmadığı halde dindenmiş gibi algılanan o kadar çok şey var ki. Bunlar her nedense daha çabuk yayılıyor. Yanlışın yayılıp çoğalması daha çabuk oluyor. Din alimlerimize ise, yanlışları düzeltme görevi düşerken halkın da din adına yapılan şeylerin doğru mu yanlış mı olduğunu güvenilir alimlerden sorup öğrenmesi gerekiyor. Bunları yazarken Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi vesellemin ''Ümmetimin fesada gittiği zamanda kim sünnetime sarılırsa ona yüz şehid sevabı vardır'' hadisini hatırladım. Allah cc. bizleri de onlardan eylesin.

Bir diğer husus da Safer ayı hakkında gittikçe yaygınlaşan; ne bileyim efendim Safer ayı gökten belaların yağdığı bir aymış, bilmem ne kadar bela Safer ayında göğün birinci katına iner, senenin diğer zamanlarına dağılırmış falan.. Allah ümmet-i Muhammed'i istikametten ayırmasın.

Gittiğim bazı yerlerde benim de elime safer ayıyla ilgili fotokopi verdiler. Fotokopideki bilgilere göre Safer ayında üçyüzaltmış küsür bela göğün birinci katına inermiş, sonra senenin diğer aylarına dağılırmış vs. Safer ayında şu şu tesbihler çekilirse bu belalardan kurtulunurmuş vs...

Bilirkişiler, üç aylar'la ilgili tesbihat, namaz zikreden hadisler olduğunu fakat Safer ayıyla ilgili Buhari'deki sahih bir hadisten hariç, hiç bir hadis olmadığını söylüyorlar. Safer ayıyla ilgili böyle  bir bilgiyle ilk defa karşılaşmıştım fakat belki ben bilmiyorumdur diye de üzerinde bir şey dememiştim. Fakat araştırmalarım sonunda Safer ayında belaların yağdığıyla ilgili bir hadis-i şerif olmadığını gördüm. Safer ayıyla ilgili bir hadis varmış o da Buhari'deki sahih hadis. ''Hastalığın kendi kendine oluşması (yani hastalığı da Allah yaratmaktadır.) yoktur. Eşyada uğursuzluk ve zarar vermek yoktur. Safer ayında da uğursuzluk yoktur.'' Buhari 5740, Müslim 2220/106

İnternetten araştırma yapabileceklere Mithat Kutlu hocanın bu konudaki videosunu öneriyorum. Mithat Kutlu hoca''Safer ayıyla ilgili ''belaların yağdığı ay'' gibi inanışların, İslam öncesi Arabistan'daki inanışlara dayandığını anlatıyor. Mithat hocanın anlattığına göre: Araplar haram aylarda savaş, kavga, cidal yapmıyorlardı. Haram aylar girince en kanlı savaşları dahi durduruyorlar fakat haram aylar biter bitmez savaşlarına, kavgalarına yeniden başlıyorlardı. Safer ayı da haram bir ay olan Muharrem ayından sonra girdiği için halk felaketlerden korunmak için evlerine saklanıyorlar dışarı mümkün mertebe çıkmıyorlardı. Çünki haram ay olan Muharrem'de kavgasını kesen insanlar Safer'de saldırılarına yeniden başlıyorlardı. İslam'ın gelişiyle Efendimiz sallallahü aleyhi vesellem bu hadisi irad buyurmuş ve Kur'an-i Kerim'de haram aylarla ilgili ayetler inmiştir. Yani Safer ayının ''belaların yağdığı ay oluşu'' inanışı tamamen İslam öncesi cahiliye dönemine ait olduğu için İslami bir değeri yoktur. Aynı zamanda İslam inancında uğursuz saymak yoktur. Hayra yormak vardır. Rüyalarımızı bile anlatırken ''hayrolsun'' ifadesi İslam dinindeki bu, hayra yorma inancından kaynaklanmaktadır.

İslam'da hükümler, Kur'an-i Kerim ayetleri, sonra Efendimiz salllallahü aleyhi vesellemin hadisi şerifleri, en sonra da alimlerin icma ve kıyaslarıyla verilir. Bunun dışındaki hükümler nasıl İslam kapsamına girebilir?

İslam dini bütün yanlış inanışları Kur'an-i Kerim ve Efendimiz'in sünnetiyle siler temizler. İnsanlığa nurlu, tertemiz bir sahife açar. Kur'an ve sünnet, içerisinde asla yanlış, eğri büğrü, bozuk ve pis bir şey barındırmaz. Bu iki kaynak, Kur'an ve sünnet de sapasağlam kaldığı sürece, ki- Allah cc.''Onu biz indirdik ve koruyucusu da biziz'' buyurduğundan inşallah ki İslam, kıyamete kadar bozulmadan kalacaktır. Efendimiz sallallahü aleyhi vesellem: İmam Malik'e ulaştığına göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şunu söylemiştir: "Size iki önemli şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetce asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resûlünün sünneti. Muvatta, Kader 3(2,899). '' buyurmuştur.

Allah cc. ümmet-i Muhammed'in başından ehli sünnet velcemaat alimlerimizi eksik etmesin. Onları eksik etmesin ki, Kur'an ve sünneti unutmayalım. Çünki, Kur'an ve sünneti halka onlar öğretirler. Kur'an ve sünnet kaybolursa insanlık yolunu şaşırır. Dünyanın nizamı bozulur. İnsan hayvandan farksız bir varlık haline gelir. Kur'an ve sünnet ilmiyle amil alimler tarafından ve onlara tabi müslümanlar tarafından ayakta durur. Böylece gelecek nesillere de aktarılmış olur. Efendimiz sallallahü aleyhi vesellemin alimlerle ilgili bir kaç hadisini yazarak bu alimlerin önemini belirtmek istiyorum. Buyuruyor ki, Salllallahü aleyhi vesellem:

''Alimler benim varislerimdir'' (Ahmed Z. Gümüşhanevi: Ramuz el-Ehadis, S.222, H.NO: 17 ve Ebu Davud, İlm 1, (3641); Tirmizi, İlm 19, (2683); İbnu Mace, Mukaddime 17,(223)

“Âlimlere uyunuz. Zira onlar dünyanın (doğru yolu gösteren) ışıkları, âhiretin kandilleridir.'' El-Camius-sağir

"Ulema ile hem meclis ol, semada tanınasın. Müslümanların büyüklerine hürmet et, cennette bana komşu olasın."Ravi: Hz. Enes r.a.

"Ulema kılavuz, muttekiler, efendilerdir. Bunların meclisinde bulunmak, dinin kuvvetini ziyade eder."Ravi: Hz Enes r.a

"Bir adam ulemaya istikbal (hürmet) ederse, beni istikbal etmiş olur. Bir kimse ulemayı ziyaret ederse, beni ziyaret etmiş olur. Bir kimse ulema meclisinde bulunursa, benim meclisimde de bulunmuş olur. Benim meclisimde bulunan ise, sanki Rabbının meclisinde bulunmuş olur." Ravi: Hz. Behz İbni Hakim r.a.

Biz müslümanlar alimlerimize gereken saygı ve itibarı göstererek, onlara tâbi olarak sırat-ı müstekım çizgisinde Allah'ın rızasını kazanabilir ve müminlerin asıl yurdu olan cennetine girebiliriz. Şu hadis-i şerifte, alimlere uyarı bakımından çok önemlidir:

"Ümmetimden iki sınıf salih olursa, ümmette salih olur: Umera ve ulema."Ravi: Hz. İbni Abbas r.anhüma. ve şu hadis:

"Ulema üç kısımdır: Kendi ilmi sebebiyle halk da hayat bulur, kendi de hayat bulur. Halkı berhudar eder, kendini mahveder. İlmi ile kendini kurtarır, halka ise faydası olmaz."Ravi: Hz. Enes r.a.

Allah bizleri gerçek alimlerle berhudar eylesin. Onlar ile hemmeclis eylesin. Onlara ittiba edenlerden eylesin. Ve kıyamet günü onlar ile haşreylesin sevgili okuyucular...

Esselamün aleyküm verahmetullah..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.