Kutsal Savaşçılar Topluluğu!

Türkiye fikirlerin, tezlerin, projelerin çatıştığı/tartışıldığı ve bu şekilde ikna yoluna gidildiği bir ülke olmaktan daha çok ideolojilerin silahlarla, suikastlarla, bombalarla ve çıkarılan toplumsal gerilim ve çatışma yollarıyla dayatıldığı totaliter bir ülke konumuna getirtilmiştir. Kuşkusuz bu duruma “İttihat ve Terakki “ sülalesine mensup ve şimdilerde adına Ergenekon denilen bir yapılanma yol açmıştır. Halk ise (onlara göre) bugüne kadar onların daha güçlü, yanılmaz ve kutsal olduklarını ispatlamaktan başka bir işe yaramamıştır. Yani halk olmasa onlar kimlerden daha üstün olacaklardı! Halkı bu kadar değersizleştiren bir anlayışın ürünüdür Ergenekon.

Bu kesime göre kötü ruh/habis ruh gün geçtikçe ülkeyi hâkimiyeti altına almaya başlamıştır. İnsanları gün geçtikçe etkisi altına alan bu kötü ruh güya batıdan ısmarlama insan hakları, demokrasi, hukuk ve adalet gibi kavramlardır. Demokratikleşme ve sivil anayasa girişimleri ve söylemleri bu kötü ruhun etkisi altında kalan hainlerin işinden başka bir şey değildir. İnsanları konuşturan,büyüleyen ve onları hain yapan aslında bu kötü ruhtur.Artık ülkede iki kesim net olarak belirmiştir.Kötü ruhun( demokrasi,özgürlük,hukuk vb.) etkisi altına girenler ve vatansever,Kemalist,laik,ulusalcı kadroların oluşturduğu iyiler..Onlara göre Türkiye’de olan biten her şey aslında kendilerine göre ayırdıkları bu iyilerle kötülerin savaşımıdır.

İyiler aynı zamanda kutsal bir inancın keskin savunucuları konumundadır. Verilen savaş budur. İnsanların içinden kötü ruhu söküp atmak ve onları günahlarından arındırarak huzura kavuşturmak gerekmektedir. Yani bu insanları ancak öldürerek şerefsizliklerinden(hainlik) kurtarabiliriz anlayışı hâkimdir bu savaşçılarda! Bu aynı zamanda kötüleri temizleyelim ki “iyi” zaten vardı anlayışıdır. Ortaçağdan kalma “şeytan çıkarma” ayinlerini aratmayacak bir düşünceyi ve duyguyu benimseyen bu insanların aslında ruhsal yapıları ciddi anlamda masaya yatırılmalıdır. Her şey bir yana bu durum psikolojik bir ruh hastalığı gibi geliyor insana..
Seri katillerin o paranoyak ve psikopat ruh halleri mevcut üzerlerinde..İnsanları işkence ediyorlar,boğazlarını kesiyorlar,öldürüyorlar,yakıyorlar,dışkı yediriyorlar gerektiğinde bombalıyorlar..Nereye kazsanız ceset ve bomba çıkıyor.Bütün bu vahşiliklerin ardında duygusal bir iyimserlik -daha açık bir ifadeyle vatanseverlik- aramak nasıl bir ruh yapısıyla yorumlanabilir ki!

Kötülerle savaşı bir alın yazgısı olarak gören ve bunu kendi içinde ödev haline getiren bu insanları birde psikanaliz alanında irdelemek gerekmektedir. Yoksa bu tutku, bu aforozcu ve diktatör yürekli insanların sapık eğilimleri daha çok can alır bu memlekette..Bu insanların karşılaştığı,ezdiği ve yok saydığı insanların özelliklerine bakacak olursak hepsi zayıf,güçsüz,silahsız ve rütbesizler.Yani kendilerini savunamayacak kadar güçsüzler ve zayıflar.Ancak kendilerinin silahları,paraları ve siyasi nüfuzları var..Örneğin Hrant Dink öldürüldüğünde üzerinden ne bir silah çıkmıştı nede buna benzer bir şey..Üzerinde bir kalemi birde yırtık ayakkabıları vardı.

Bu cinayetleri iyilik adına yani vatan uğruna yaptıklarını inanmalarını izah etmekte güçlük çekiyor insan... Kuşkusuz bunun izah edilebilecek bir tarafı da yok. Bu insanlar bir “töre” duygusu içinde hareket ediyorlar. Bu anlayışla geçmişe demir atmak duygusu yerleşmiş içlerine. Bir kaya gibi sert ve kımıltısız bir hayat istiyorlar. Bunun için ses çıkarmayan, sakin, uysal insanlardan oluşmuş bir coğrafya kurguları var. Vatan işin bahanesi oluyor. Bu ülke kim vurduya getirilerek öldürülen binlerce masum insanların cesetleriyle dolu..En büyük korkuları yenilik ve toplumsal değişim..Yani insan/insanlık olmasın,soylu düşünceler bu topraklarda yeşermesin yani demokrasinin ve özgürlüğün kendisidir asıl korku..

Kuşkusuz ortada insanları etkisi altına alan bir kötü ruhun olduğu falan yok. Ortaçağda da yoktu, şimdi de yok. Kötü olanlar ruhlarını ve insanlıklarını kaybedecek kadar çıkarcı ve cani olanlardır yani kendileridir asıl. Danıştay saldırısında olduğu gibi bir tarafı kötü ilan etmek için gerekirse her türlü oyunu ortaya koyanlardır. Madımak’ta insanları yakanlardır. Hrant’ı ensesinden vuranlardır.28 Şubat sürecinde binlerce insanı travma yaşatanlardır. Diyarbakır cezaevinde insanları işkence yapanlardır. Yerin altına suikast silahları ve bombaları gömenlerdir. Güya birde insanların özünü esir alan, onları sarıp sarmalayan batı referanslı kavramlardan onları kurtarmak ve her şeyi vatan uğruna yani ülke elden gitmesin duygu ve fikriyle yapmak için bu çetin mücadelenin içindeyiz izlenimi veriyorlar. Hâlbuki insanlık bir bütündür. Tüm insanlar dili, ırkı, dini bir yana bireysel bir varlık olarak eşit kabul edilmeli ve böylesi bir ahlaki anlayışın egemenliği savunulmalıdır.

İnsanlarla konuşmadan, tartışmadan onları dinlemeden, tanımadan sırf potansiyel kötü/hain ilan etmek adına gerekirse anatomik yapılarına varıncaya kadar inen bir ırkçı-faşist duygunun yer bulduğu bir ülkede gerçekten herkes üzerine düşen insani sorumluluğu yerine getirmek mecburiyetindedir. Bu kesime karşı mutlaka herkes için adalet herkes için özgürlük düsturunu hayata geçirmek zorundayız. Tüm farklılıklarla birlikte bu coğrafyada birliğin, beraberliğin, barışın ve huzurun yeniden inşa edilmesi noktasında mutlaka demokratik projeler üretmek zorundayız. Hep bir ağızdan sivil anayasayı talep etmek durumundayız. İnadına demokrasi ve insan hakkı demeliyiz.

Özgürlük, demokrasi, hukuk ve adalet temelinde görüş fark etmeksizin ciddi projeler üretilip uygulamaya sokulmalıdır. Bu şuursuzluğu, akıl tutulmasını, antidemokratikliği, insansızlığı ve ırkçılığı ortadan kaldırabilecek ve ciddi bir toplumsal kırılmaya yol açabilecek yegâne düstur; hakkı, hukuku, özgürlüğü ve insanlığı gasp edilen farklılıkların bir arada sağlam bir duruş sergileyerek birbirlerinin hak ve özgürlüklerini sahiplenmeleridir. Hükümete düşen görevse bu soruşturmayı tam bir kararlılıkla sonuna kadar götürmektir.
Militarizm tasfiye edilmeden hiçbir sorunumuzu çözemeyeceğimiz bir gerçektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.