Medyanın sorumluluğu

Gazetecilik, ruhunda muhalefet olan bir meslektir. Hiç kimsenin göremediğini göreceksiniz, hiç kimsenin duyamadığını duyacaksınız, gördüklerinizden, duyduklarınızdan, edindiğiniz bilgilerden insanların hayrına olacak doneler, argümanlar ortaya koyacaksınız. İnsanlar, okudukları veya izledikleri şeye bakarak, "Bu memleketin böyle sorunları varmış. Bu sorunların çözümü için yetkililerin devreye girmesi gerek" diyecekler. Ve, gazetecinin ortaya koyduğu argümanlar, belli bir konu üzerinde insanların kamuoyu oluşturmasına neden olacak. Gazetecilik, sisteme muhalif olmaktır. İnsanlar için hiçbir şey ifade etmeyen, bürokratik, oligarşik ve sahte demokrasi kırıntılarına karşı çıkmaktır. Tam anlamıyla demokrasiyi özümseyecek, benimseyecek, insanların bünyelerine hakim kılınmasını sağlayacak bir çalışmayı yapabilmektir, tam anlamıyla enformasyon amaçlı gazetecilik.

Medyanın işleviyle ilgili sürekli bir şeyler yazıyoruz.... Medya, bilgi verir, haber verir, insanları bilgilendirir, yönünü, ufkunu, zihnini açar. Ama, bugün hem yazılı hem görsel medyamızın temel işlevi, insanları eğlendirmek, hoşça ve boşa vakit geçirmesini sağlamaktır.

Zonguldak'taki medya maceramızdan dostumuz olan Ülke TV'deki Ersoy Dede'nin Bıçak Sırtı programında bu hafta "Medyanın İşlevi" ve "Medya Suça Teşvik Ediyor mu?" sorusu ele alındı. Programın konukları Prof. Dr. Nevzat Alkan, Prof. Dr. Arif Verimli ve Doç. Dr. Ali Murat Yel'di. Medyanın suça teşvik ettiğini tüm detaylarıyla söyleyebilmemiz mümkün değil... Ama, medya, özel olarak televizyonlar, bugün ahlaksızlığın, arsızlığın, gayri meşru ilişkilerin milyonların gözünün içine bakarak yaşandığı bir "ahlaksızlık kutusu" haline getirilmiştir. İzdivaç programları, yemek programları, kadın kuşakları bir zamanlar bizim için değerli ve kutsal olan tüm kavramları yerle bir eden formatta kurgulanarak, gözümüzün içine sokulmaktadır. 70 yaşında, 80 yaşında dedeler, en kutsal müessesemiz olan evliliği, milyonların gözünün içine bakarak yapmaya çalışırken, reyting müessesesi, insanların mahremiyetini payimal etmiştir. Yemek programlarında ise Türklerin misafirperverliği, misafirlerin de önlerine konulan her şeye "Allah artırsın, Allah bereketini versin" diyerek teşekkür ettiği geleneksel sofra adabımız yok edilmiştir. Gayri meşru ilişkilerin içselleştirildiği, kötülüklerin sıradanlaştırıldığı, ahlaksızlıkların vaka-i adiyedenmiş gibi sunulduğu diziler ise, kelimenin tam anlamıyla fecaattir. Bu dizileri ekranlara getirenler, "İnsanların kötü ile iyi algılamaları vardır. Eğer istemezlerse bunları seyretmesinler, başka bir kanala zap yapsınlar" gibi akıl dışı bir tavsiyeleri vardır. Bu dizileri ekranlara getirenlerin bilmedikleri şey şudur: İnsanların maraz merakları vardır.... Ekranlara getirilen ahlaksızlıklar, düzenbazlıklar, madrabazlıklar, ensest ilişkiler, yeğenin amcasının karısıyla yaşadığı ahlaksız ilişki vs. insanların maraz meraklarına hitap ettiği için, ortaya konulan bu rezilliklerin izlenme oranı her zaman yüksek olacaktır.

Televizyon programları ve medya, insanları suça teşvik etmiyor ama, ahlaksızlıkları, suçları, gayri meşru ilişkileri sıradanlaştırıyor, basitleştiriyor, insanların zihinlerinde "Toplumda böyle şeyler de olabilirmiş" empatisini uyandırıyor.

Bıçak Sırtı'nda Arif Verimli, "Medyanın dört işlevi vardır. Bilgilendirmek, haber vermek, eğlendirmek, ticaret yapmak. Medya sürekli vır vır, dır dır edemez, eğlendirir" gibisinden bir cümle kurdu. Medyanın toplumu biçimlemek adına üstlendiği önemli fonksiyonu "eğlenceye indirgeyen" Arif Verimli hoca'ya kesinlikle katılmıyoruz. Medya, Verimli'nin ifade ettiği dört fonksiyonu da yapabilir. Ama, bunları hem dengeli biçimde yapmalı, hem de enformatik misyonu diğer işlevlerden bir adım önde olmalı.

Vur patlasın, çal oynasın! Böyle medyacılık anlayışı ancak eski Sulukule'de olur!

Önceki ve Sonraki Yazılar