Muhalefetin iktidar sınavı

Muhalefetin Yüksek Askeri Şura (YAŞ) eksenli son tartışmadaki söylemleri ve tavırlarını gözden kaçırmıyorsunuzdur umarım; kaçırmayın, çünkü Türkiye'nin siyasi geleceği açısından büyük önem taşıyor muhalefetin verdiği tepki...

CHP'nin yeni genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yüce gönüllü bir kişi; her konuda basit mi basit çözüm önerileri var. Gönlünün yüceliği atamalara hükümetin müdahalesine ve orduyla takışmaya elvermiyor, hükümet YAŞ kararlarına karışmamalıymış; böyle diyor Kemal Kılıçdaroğlu... Her olaya yapıştırdığı basit formül bu konuda da geçerli: "Türkiye iyi yönetilmiyor..."

MHP'nin kıdemli genel başkanı Devlet Bahçeli ise, "Türk Silâhlı Kuvvetleri'yle (TSK) oynamak ateşle oynamaktır" demiş konuya ilişkin olarak... Bir TV programına katılan emekli bir amiralin "1993 sonrasında Türkiye'de görülen fali meçhul cinayetleri siyasi talimatla askerlere işlettiler" itirafına da tepkili MHP lideri...

Böyle muhalefet dostlar başına. Bu sözlerin sarf edildiği yerler, CHP ve MHP liderlerinin üzerinde etkili olabilecekleri kişilere "Anayasa değişikliklerine hayır" dedirtmek için çıktıkları yurt gezileri... Ülkemizin siyasi zeminini demokrasiye doğru kaydırmayla sonuçlanabilecek bir ortama tepkileri sade suya tiritle sınırlı kalan Kılıçdaroğlu ve Bahçeli ikilisinin etkisini 12 Eylül'de göreceğiz.

Devlet Bahçeli 2002 seçiminde partisini barajın altında bırakan süreci nasıl değerlendiriyor acaba? Olayı çok yakından izleyen meslektaşlar yazdılar: Generaller üçlü koalisyonu (DSP, ANAP ve MHP) yıkmak için o dönemde faaliyetteydiler. Önce "Ecevit gitsin" kampanyası yürüttüler, sonra da MHP'nin yerine DYP'yi getirmenin yollarını aradılar.

Şimdilerde "TSK'yla oynamak ateşle oynamaktır" diyen Devlet Bahçeli önünde oynanan partisini dışlama oyununu gördüğü için "Erken seçim isterim" diye tutturmamış mıydı?

CHP genel başkanının tutarsızlığı daha da belirgin. Belirgin, çünkü halkoylaması kampanyasının başlarında gündeme taşıdığı "Org. Yaşar Büyükanıt Genelkurmay internet sitesine 'e-muhtıra'yı Ak Parti'nin seçimde oyları artsın diye mahsus koydurdu; danışıklı dövüştü o" iddiasıyla çelişiyor şimdiki söylemi.

Hükümetin yaptığı, askerlerin demokrasiye hiçbir biçimde müdahale etmemesini sağlamaya yönelik tavır koymak; "Müdahale Ak Parti'nin işine yaradı" tezinin sahibi Kılıçdaroğlu'nun şimdi yapılmak istenene sahip çıkması gerekmez mi?

Ayrıca hükümet siyasete bir biçimde müdahil olmuş veya öyle bir niyet taşıyan askerlerin göreve gelmemesini yabancı birinden istemiyor ki? Göreve başladığı ilk günlerde "TSK içerisinde demokrasi-dışı eğilimler taşıyanlara müsamaha etmeyeceğiz" vaadinde bulunmuş Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'dan bekliyor o sözlerini yerine getirmesini...

Niçin ateşle oynamak oluyormuş bunu yapmaya çalışmak? Askerlerin kendi göbeklerini kendilerinin kesmesini savunmak yarın iktidar olmayı bekleyen bir partinin liderine yakışıyor mu?

Siyasilerin, her türlü rekabeti bir tarafa bırakarak, demokratik sürecin daha iyi işlemesini sağlayacak bir asker-sivil ilişkileri zeminini oluşturma gayretindeki iktidara destek çıkması gerekir. Yargının takibi altındaki bir subay bir orduya nasıl komutanlık edebilir? Dumanı tüten bir tabancadan farksız biçimde iş üstünde yakalanmış darbe-heveslisi üniformalılar varsa ve bunların kritik noktalara gelmeleri engellenmek isteniyorsa, bir sivil siyasetçinin bu denklemdeki yeri neresi olabilir?

Bu soruların hepsinin cevapları esasen bellidir ve aklı başında kimseler sorulara farklı farklı cevaplar vermezler.

İktidarın gayreti sonuç alırsa, bu, sadece kendisinin değil, kendisinden sonra gelecek başka iktidarların da işine yarayacak...

Önceki ve Sonraki Yazılar