O gece gerçekten ne oldu?

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu gazetecilerin 'perde gerisi' merakına gülenlerden; “Perde gerisi diye merak edilenler 15 gün konuşulur, ama tarihe kalacak olan olayın kendisi; bundan 15 yıl sonra da bizim Zürih'te imzaladığımız protokoller konuşulacak” diyor. Böyle diyor ve dikkatlerimizi olayın kendisine çekmeye çalışıyor, ama bereket iki dışişleri bakanının kalabalık kadrosu ile olaya tanıklık eden beş ayrı devlet adamının yanındakiler de var...

O anlatmazsa ben de kalabalık gruptan öğrenmeye çalışırım.

İngilizler'in meşhur uluslararası muhabiri John Simpson yıllar içerisinde tanıklık ettiği perde gerisi olaylardan koca anı kitapları çıkardı. Bizim 'falancanın kahramanlığı' diye bildiğimiz nice olayın bir başkasının eseri olduğunu Simpson'dan öğrendim ben.

Örnek: Hani askeri darbe sırasında Boris Yeltsin tankın üzerine çıkmış, sonra da kendini 'Beyaz Saray' da denen parlamento binasına atmıştı ya... 19 Ağustos 1991'de. Simpson da oradaydı ve o akşam sığındığı Parlamento binasında Yeltsin'i gören tek kişi olan Sovyetler Birliği Dışişleri Bakanı Şevardnadze'nin ağzından “Büyük devlet adamımızı çok kararlı gördüm; darbecilerle kanının son damlasına kadar savaşacağını söyledi” sözlerini diğer muhabirlerle birlikte o da BBC'ye geçmişti.

Yıllar sonra yolu Gürcistan'a düşer Simpson'un; Şevardnadze artık Cumhurbaşkanı olmuştur. Kendisini sarayında ağırlar. “O gece ne oldu?” sorusu üzerine Simpson'a olayın doğrusunu anlatır: “İçeri girdiğimde Yeltsin sızmıştı” der; “Tek kelime söyleyecek halde değildi. O meydan okuyan cümleleri onun ağzından sizlere ben uydurdum.”

Olaylar kadar olayların perde gerisinde yaşananlar da önemlidir.

Yaklaşık iki yıldır sürdürülen 'Ermeni süreci'nde şimdiye kadarki son perde Zürih'te yaşandı. Akşamın bir saatinde, herkes imza töreni beklerken, kopma noktasına geldi ilişkiler...

Bizler TV başında gerilirken bizim heyet gayet sakinmiş. O günün mutlaka protokollerin imzalanmasıyla sonlanacağına güveniyormuş bizim diplomatlar... Hiç tereddüt etmeden otellerini terk edip törenin yapılacağı üniversite binasına gelmişler. “Yüzdük, yüzdük kuyruğuna kadar getirdik, o halde iken belgelerin çöpe atılmasının sorumluluğunu kimse üstlenemez” diye düşünüyorlarmış. Nitekim düşündükleri gibi çıkmış...

Ermeniler, başta Dışişleri Bakanı Edward Nalbantyan olmak üzere, kararlılık gösterisi olsun diye otelde beklemişler o kadar saat. En sonunda itirazlarının anlamsızlığını görmüş, “Kimse konuşmasın” teklifine onay verip öyle gelmişler üniversiteye...

Tanıklık edecek devlet adamlarından bazıları o sırada oynanmakta olan Rusya-Almanya milli maçını izlemişler... Maç bitip salona geldiklerinde, Davutoğlu Rus bakan Sergey Lavrov'a, “Ne oldu?” diye sorduğunda şu cevabı almış: “Almanlar bizi yendi, hem de İsviçreli hakem'in yönettiği maçta. Bu İsviçrelilerin hakem olduğu her konuda olay çıkar zaten...”

Hillary Clinton'un Zürih'e gelmesi bizim diplomatlar tarafından 'büyük bir cesaret örneği' olarak karşılanıyor. Sebebi basit: ABD'de Ermenistan'dan daha kalabalık ve güçlü bir Ermeni varlığı bulunuyor; siyaset üzerinde de bayağı etkililer. Hemen her eyalette Türkiye'yi kızdıran bir Ermeni kararı çıkabilmişse, bunu sağlayan, Amerika'daki Ermeniler...

Öğrendiğime göre, Hillary Clinton üzerinde ciddi bir 'Gitme' baskısı oluşmuş... “Hem geldi” dedi bir diplomat, “Hem de masadan kaçmanın bedelinin ağırlığını Ermeni tarafına anlatmada hep devredeydi.” Bizimkilere sürekli 'sabır' tavsiyesinde bulunmuş, kimbilir kaçıncı kez Ermeni bakanla görüşürken...

Ermenistan Dışişleri Bakanı Edward Nalbantyan ne zaman kalabalıklar önüne çıktıysa Zürih'te, yüzü hep asıktı, abus bir çehre sergiledi. Oysa imza töreninden sonra bütün katılımcılar bir yemek masası etrafında toplanıp da günü neşeli kapatma gayreti odaya hakim olduğunda, yüzünde güller patlıyormuş Nalbantyan'ın...

Diplomatın biri, “Öyle bir konuşma yaptı ki o akşam” dedi, “Bizlerden biri, hatta Dışişleri Bakanımız Davutoğlu bile yapabilirdi aynı konuşmayı. O sebeple de herkes kendisine teşekkür etti.”

Ermeniler normalleşmeye önem veriyor.

Hepinizin cevabını merak ettiğiniz soruyu biliyorum: “Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan gelecek hafta Bursa'da yapılacak Türkiye-Ermenistan milli maçını izlemek üzere Türkiye'ye gelecek mi?”

Aldığım izlenim bu sorunun cevabının olumlu olduğu. Herhalde gelecek.

“Hrant Dink'in cenazesine en aşırı görüşler serdetmiş liderlerini de çağırdık ve geldiler. Giderken, hiç tereddüt etmeden, 'Ben Türkleri böyle tanımıyordum' diyebildi bazısı. İnsanlar tanımadıklarının ve bilmediklerinin düşmanıdır; gelsinler ve bizleri tanısınlar” dedi bir diplomat.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.