ÖNDEKİLERİN TEVBESİ VEYA DÖNÜŞÜ

Rivayet edilir ki imam Azam Ebu Hanife Hazretleri bir gün yolda giderken bir çocuk görür. Yeni yağan yağmurla Bağdat sokakları çamur içinde kalmıştır. İmam çocuğun başına bir hal gelmesinden endişe eder ve onu uyarır: “Yavrum aman dikkat et de düşme. Çamurda üzerin kirlenir.” Çocuk hiç de kendisinden beklenilmeyen bir cevap verir. “Ey imam! Asıl sen dikkat et. Ben düşersem sadece benim elbisem kirlenir. Ancak sen düşersen herkes kirlenir.”

***

Bugünlerde yeni bir moda başladı. Geçmişimizi inkâr edeceğiz ve bunun adına tevbe diyeceğiz, pişmanlık duyacağız. Her insanın geçmişte yaptığı bir dizi hatalardan pişmanlık duyma, onlardan dönme ve tevbe etme hakkı vardır. Hatta bu bir hak değil bir sorumluluktur. Bu bir erdemdir. Allah tövbe edenleri çok sever. Bir kul olarak da bizler hatasını anlayıp ondan döneni memnuniyetle karşılarız.

Lakin toplumun önderi olan insanların böylesine geniş lüksleri yoktur. Yani bir dönem insanları herhangi bir konuda bir tarafa yönlendirileceksiniz, bu konuda konuşmalar yapacaksınız, kitaplar yazacaksınız, telif ettiğiniz kitaplar binler satacak, buradan para kazanacaksınız, sizin fikirlerinizden beslenen insanlar da kedilerine buna uygun bir hayat planlayacaklar. Sonra bir gün gelecek, o taraftaki insanlarla bozuşacaksınız, onlara kızacaksın, eskiden beraber olduğunuz ve “kardeşim” dediğiniz, kol kola yürüdüğünüz kimselerde haklı veya haksız bir ayrışma yaşayacaksınız. Bu ayrışma ve kızgınlığı yaşayınca ne mi yapacaksınız? Fikirlerinizin tam zıddı olan tarafa yaklaşacaksınız, bu sefer yepyeni şeyler savunacaksınız. Adına da tevbe diyeceksiniz.

thumbs-b-c-e18382d4e7f9a1613166e9d23bad1700.jpg

Böyle bir fikir ve saf değişikliğine bireysel olarak bakarsanız hiçbir problem yoktur. Ama toplumsal olarak yani önde olan kimseler için baktığımızda problem var. Yani siz bir konvoyun eskortuysanız, “şu sokaktan bir sigara alayım, öbür mahalledeki arkadaşıma da bir el sallayayım” deme şansınız yoktur. Çünkü arkanızdaki insanlar sizin kadar hızlı viraj alamayabilir. Geçen yıl sizin gözünüzde “âlim bir insan olan” o şahsın ilmi hüviyeti nasıl kayboluverdi de onun o eski kararı şimdi çok büyük bir hataya dönüştü? “Ben ilim ve fikirlerimin kölesi değilim” diye sürekli yeni şeyler söylemeniz ve daha değişik kesimlerin yanında saf tutmanız ne zamana kadar devam edecek?

Dün okuduğunuz, sizin için aksi düşünülemez olan ve bunu defalarca hem de binlerce insana dillendirdiğiniz konuların doğruluğu bugün nasıl değişti? Konu ve eserler değişmediğine göre değişen sizsiniz. Yarın daha başka bir şey söyleyip yeni bir limana yönelmeyeceğinizi nereden bileyim? Bugün içinizde kök salan şüphe tohumları yarın nereye kıvrılacak? Sorun buradaki şahsi şüpheler de değildir. Yıllardır “ilim ve hikmet” konuşan diller birden neler söylemeye başlıyor. Siz onu değil de yeni şeyler söylemeye başlayınca içinizde hissettiklerinizden ve yeni hayat tarzınızın, yeni dostlarınınız(!) size kazandırdıklarından bahsedin. İnanın bunu anlamak daha kolay olacak.

750x329-4-uluslararasi-turkiye-arapca-kitap-ve-kultur-gunleri-yarin-basliyor-1550753478808.jpg

Siyasi bir konuda birisine kızabilirsiniz. Onun bazı söylem ve davranışlarını eleştirmenizi anlarım. Müslüman emme basma tulumba gibi sadece kafa sallama huyuna sahip olamaz. Ama siz onu veya sözlerini / davranışlarını eleştirin. Biraz dikkatli savrulmakta fayda var. Zira sonra duracak yer bulmakta zorlanırız.

Eskiden büyükler, hep “son nefes” endişesi taşırlarmış. Bugün bulunduğum Burkina Faso’da benim aldığım en ilginç dualardan biri de yaşlı bir amcanın “son nefesine kadar Müslüman kalasın ve Müslüman olarak ölesin” duasıydı. Ben bu duaya kendi adıma bir cümle daha ilave ediyorum. “Allah’ım beni son nefesime kadar Müslümanları seven ve onlara kin gütmeyen, onların kalbini kırmaktan korkan bir Müslüman olarak yaşat!”

Neyse siz benim beşer cümlesiyle dizilmiş duam yerine Kur’an-ı Kerim’in duasına kulak verin.

“Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!” (Haşr -10)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum