İbrahim DANACILAR

İbrahim DANACILAR

Onlar Yok Olmayan Hazineler!

Bugün içimden Yüce yaratıcımızın özel olarak yarattığı kendi menfaatlerinin dışında ümmetin menfaatlerini düşünen hiç bir zaman yok olmayacak, Allahın hazinelerinden bizim için çok değerli bir hazine olan, ve maalesef günümüzde pek az kişinin sahip olduğu bu hazinelerden seçilmiş, nadide insanların yaşayışlarını, amaçlarını ve nasıl istifade etmemiz gerektiğini acizane yazmak geldi.

Bu güzel ahlak'a sahip insanları anlamamız için önce sevmemiz gerekmektedir. Allah'ın dostlarını Sevmek,  Allah Sevgisine Ulaşmaktır.

Ehlullah Allah'ın ehli ve dostu demektir. Ehlullah, Allah’u Teala'nın şahitleridir. Onları gören Allah'ı hatırlar. Meclislerinde oturan samimi Kullar ilahi kokular koklar. Gerçekten tanınmaya ve sevilmeye layıktır bu müstesna ve nadide kullar.

Zira bir kulu âlemlerin sahibi sevmiş ise o kimse sevimlidir ve sevilmeye layıktır. Kalbinde Zerre kadar imanı olan herkes için Allah ve Rasulünün sevdiği, aynı zamanda sevmeyi emrettiği Salihleri sevip onlara kıymet vermesi, sohbetlerine girmesi ve hürmet göstermesi gerekir. Allah'ın dostu bir yönüyle herkes gibi insandır. Öte yandan apayrı bir kimliğe, yetkiye ve sevgiye sahiptir.

Bu özel yaratılmış insanlar, âlemlerin sahibi Yüce Allah'ın dostudur. Dolayısıyla Allah'ın dostu olan bir kimse, her mümin için büyük önem taşır. Zira o, Yüce Rabbi tarafından seçilmiş, sevilmiş bir kuldur. Bu özel bir makamdır. O makamda bulunan kimse kâmil insandır. Bu velâyet,  Hz. Peygamber'in s.a.v. ümmeti terbiye işine Varis olmaktır. VERASET bu ise,  insanların irşadını üstlenmek,  kalpleri manevi kirlerden temizlemek ve azgın nefisleri terbiye etmektir.

Bu müstesna insanlar genelde makamını ve yetkilerini gizler. Sayılarını ancak Allah bilir. Cenabı Hak Kur'an-ı Hâkim’de bize, dostlarının isimlerini değil, sıfatlarını zikretmiştir. Bu sıfatlar kimde mevcutsa, o kimse Allah'ın dostudur. Bir mümin olarak bize de onu dost etmek ve sevmek düşer. Ancak Cenâbı Hak, Müminler içinden bir grubu özel olarak yakınlığına seçmiştir. Onlar gerçek takva'ya Ulaşan ve ''mukarrabûn'' makamına çıkan Salihlerdir. İşte bu kullar insanları irşat etmekle görevlidir. Ümmetin terbiye edilmesi görevini onlar üstlenmişlerdir. Kalpleri tedavi ile memurdurlar. Hidayet yolunda rehberlik, takva işinde önderlik yaparlar.

Onlar gerçekten Yüce Allah'ı hatırlatan canlı şahitlerdir. Onları gören göz, seven gönül, kendilerinde Allah'ın bahşettiği Dostlarına çok güzel halleri görebilir. Yeter ki insan, benlik ve büyüklük taslamasın. Aslında, gerçek velilerin üzerinde bulunan ilahi edep kendilerinin Yüce Allah'ın dostu olduğunu gün gibi ortaya koyar. Çünkü onların gözlerinden, özlerindeki ilahi nur dışarıya yansır.

Allahu Teala'nın dostluğundan nasibi olan kimseler, onları görünce Allahu Teala'yı hatırlar. Allah'a aşık olan ruhlar Allah dostlarını görünce sevinir: heyecanlanır, manevi bir haz alır. Çünkü karşısında Yüce Yaratıcının dostu durmaktadır. 

Allahu Teala'nın bu nimetlere vesile ettiği veliler bütün zaman ve devirlerde olmuştur. Resulullah Efendimiz'in (sav) göre kıyamete kadar da bulunacaklardır müjdesine. Onlar İslam dinini en güzel şekilde Yaşayarak Tebliğ etmektedirler. Bunu yaparken Allahu Teala'dan başka hiç kimseden korkmazlar. Durum böyle olunca, insanın onlardan istifade etmesine engel olan Husus sadece nefsi, kibri ve kendisini yeterli görmesidir. Başka bir engel yoktur. Ayeti kerimenin ifadesine göre Kibirli insanlar, Allahu Teala'nın ayetlerini Görmekten ve hikmetlerini müşahede edemezler. Demek ki, yeryüzünde Yüce Allah'ın varlığına en büyük bir ayet ve en açık alamet olan bir velinin, anlaşılması, sevilmesi ve kendisinden istifade edilmesi için, kalbin açılması ve onlara yönelmesi gerekiyor.

İlahi sevgiyi tatmak ve Allah dostlarını tanımak için özel olarak dua edip, Yüce Allah'tan yardım istemeli. Allah dostlarının sevgisinin kazanılması sadece akıl ve ilim ile olmaz. Akıllıyım diyen nice insanlar, Yüce Allah'ı tanımadan gitmişlerdir. Dünyadaki keskin zekâları, ahrette kendilerine bir Fayda kazandırmamıştır. Onlar sert bir ağacı ateşte ısıtarak yumuşatarak ona istediği şekli verecek olan ustadır. Ağacı ateşte fazla tutup yakmamak ve şekil verirken de kırmamak mecburiyetindedir. Hüner esasen buradadır. Bu güzel nadide insanların ümmete karşı asıl görevi de budur işte. Onlara önce sevgi, muhabbet beslemeliyiz ve sonrasında tıpkı ölü'nün yıkayıcısına teslim olduğu gibi teslim olmalıyız ki, işte bizim nefsimize şekil vererek Allahın c.c. istikametine izni ile çevirebilsinler.

Bu nadide dostların meclisinde kibir, gurur, nifak ve haset yoktur. Onun içindir ki, onların meclisi ve o mecliste oturanlar ömürlerini boşa geçirmeyerek alıp verecekleri her nefesi süslemesini, ihya etmesini, ganimet bilenlerle doludur. Uyanık gönüllüler onların sohbetleri ile dirilirler. Dostumuzu bu nadide kullardan seçelim. Kimseden fayda olmadığını bilelim. O’na dost kim ise O kime “dost” demiş ise ona sarılalım. Ömür kısadır o kadar kısadır ki; göz açıp kapama zamanı ondan uzundur. Kim bir dakika sonrasından emindir? Şu pek kısa hayatımızda manevi saadetimizi takviye için hakiki hak dostları edinmeye muhtaç ve mecburuz...

Bize dost olacak insan; Allah (c.c) sevgisi ve korkusu olan kimsedir. Bunu böyle bilmeliyiz ve yaşam tarzımız haline getirmeliyiz.

Peygamberimiz varisleri olan bu seçilmişlerden birini bulmalıyız. Ona müdavim ve teslim olmalıyız Hayat ve ruh dolu yüzüne bakmalıyız. O yüze baktıkça letafetini yansıtır. Sözlerini can kesilerek dinlemeliyiz. Muhtaç ve kurak gönlüğümüzü o ehl-i dilin diriltici kelamı ile gıdalındır malıyız. Kalp yumuşamadıkça insan fazilete kemale vasıl olamaz. İlahi sevgiyi duyamaz. Muhammedi sevgiye ulaşamaz. Gözü bu tatlı haller ile yaş dökemez. Ey aziz dostlarım durmamalıyız... Bize hayat verecek olan bu saadetli hali elimize geçirebilmemiz için, ehl-i zikrin sohbetlerine  kendimize adet edinmeliyiz. Onların mahremi olmalıyız...

Kalbimizi yumuşatacak onlar ki ; nazargah-ı ilahi olacak gıdayı oradan almalıyız...

Ey Rabbimiz...!  Bizi kendine dost kıldıklarına ulaştır. Onların sohbetleri ve nazarları ile dirilt. Lütf edip getirdiğin şu alemde seni düşünmeden ve anmadan nefes aldırma. Gözünde sen, sözünde sen, özünde sen olan o ehl-i derdin hali ile hallendir ve emanetini bu hal içinde iken al bizlerden Rabbimiz... 

Allah’ım...! Dostların şerefine, saygı değer kimselerin hürmetine hakkın da (elem neşrah leke sadrake) buyurduğun çok şerefli Peygamberin hürmetine, göğsümüzü hidayet ve imanla aç tıpkı onun göğsünü açtığın gibi. İşimizi onun işini kolaylaştırdığın gibi kolaylaştır.

Bizi sana götüren itaat yolunu kolaylaştır. Bizi gafletimizden dolayı sorumlu tutma. Günlerimizi sana yaklaştıracak itaatlerle değerlendirmeye de bizleri muvaffak kıl. Allah’ım dua'larımızı bu müstesna insanların hatırına kabul eyle...! 

Ey Rabbimiz.! Efendimiz Hz. Muhammed s.a.v.'me Âline, Eshabına ve ilahi katında ki, tüm dostlarına kaniattaki kum zerrecikleri adedince salât ve selam eyle...!  Amin...

 

Ves Selam..

İbrahim DANACILAR

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.