Engin YİĞİTOĞLU

Engin YİĞİTOĞLU

ÖZGÜRLÜK MÜ ÇILDIRIŞ MI?

Özgürlük Kavramı Hakkında

Özgürlük kavramı, görünüş itibariyle oldukça sade ve basit, iç yüzü itibariyle ise çok derin ve karmaşık bir kavramdır. Karmaşık yönü, yeryüzündeki milyarlarca insanın kafasında ve gönlündeki özgürlük anlayışlarının birbirlerinden farklı oluşundan ileri gelir. Yine de genel olarak kabul görmüş manasıyla özgürlük, bir insanın birlikte yaşamak zorunda olduğu diğer insanların sınırlarını ihlal etmeksizin kendisine oluşturmuş olduğu konfor alanında kendi hür iradesiyle karar alabilme ve uygulayabilme rahatlığı, serbestliğidir.

Özgürlük denince ilk olarak 1789 Fransız Devrimi'nin "liberity" sloganı akla gelir. Fransız Devrimi'nin ve liberal düşüncenin fikir babalarından Jhon Locke, "toplumsal bir varlık olan insan, doğal olarak eşit ve özgürdür. Tüm insanlar doğal yaşam (ilkel toplum) döneminde eşit ve özgür bir şekilde hayatlarını sürdürmüşlerdir. Bu anlamda başkalarından izin alma, başkalarının boyunduruğu altına girme gereği duymamışlardır." der.

Fransız Devrimi'nin ve liberal-özgürlükçü düşüncenin bir diğer fikir babası J. J. Rousseau da tıpkı Locke gibi gerçek özgürce yaşamın, basit hayat süren bu eski çağ insanlarının döneminde olduğunu savunmuştur. Yine Rousseau'ya göre, ne zamanki insanlar, böyle bireysel ve doğal yaşantıdan toplu yaşama geçiş yapmışlar, tüm eşitsizlikler, insanın insanı kullanması, köleleştirmesi, sömürmesi faaliyetleri de baş gösterir olmuştur.

Buradan da anlayacağımız gibi, özgürlük fikrinin ilk savunucuları her ne kadar "Toplumsal Sözleşme" ile modern devlet-toplum örgüsünü sağlamış olsalar da bir bakıma bireysel özgürlükleri de henüz kundağındayken bizzat kendi elleriyle boğmuşlardır. Aslında bu kadarı bile özgürlük denilen şeyin gerçekliğin dışında, bir paradokstan ibaret olduğunun göstergesidir. Keza, "liberity" kavramını icad eden Batı, bugün özgürlük adına ilkel-vahşi kabile yaşantısını bile aşmış, marjinallik uğuruna tam bir anarşizm, kaos ve ahlaki çürüme çağına doğru sürüklenir hale gelmiştir. Öyle ki, Batı artık Sodom ve Gomore'yi belki de geride bırakmış durumdadır.

Batı'nın Özgür Çocuğu Nereye Gidiyor?

Aslında amacım kuru bir Batı hamaseti yapmak değil. Zira maddi güç ve teknik gelişimde eriştikleri nokta ortada. Ancak bu ilerlemenin bile altında yatan sömürgecilik ruhunu unutmamak gerekir. Buna paralel gönlünü ve ruhunu kaybeden Batı'nın içine düştüğü çukuru buyurun, siz değerlendirin ve neticeye yine siz karar verin.

Sözün burasında rahmetli Alev Alatlı'ya biraz kulak verelim. Sayın Alatlı vefatına yakın çıkardığı Nasihatname II-Hafazanallah isimli eserinde şöyle anlatıyor:

"Hollanda'ya birden fazla gitmişliğim var. Konya'dan biraz büyük bir ülke, görmediğim şehri kalmadı desem yeri. Size Pin Fortuyn'u ("ata" yerine koydukları sapkın bir siyasetçi) yazarken, Hollanda'dan bende ne kaldı diye düşünmeye durdum. Zihnimdeki hakim imaj camekanlardaki kadınlar... Sonra beyaz söveli, küçük pencereleri, parlak yeşil, mavi, kırmızı boyalı kapıları ile cicili bicili çocuksu Hollanda mimarisinin bitişik nizam evlerinin fuhuş dükkanlarınadönüştürülmüş zemin katları. Fuhuş dükkanı, pastacı dükkanı, tuhafiyeci dükkanı, fuhuş dükkanı, sonra yine bir fuhuş dükkanı, bir tane daha, sonra bir "smart shop", sonra tekrar bir fuhuş dükkanı, bir tane daha, bir tane daha. Başkent Amsterdam'da, "De Wallen'deki caddelerden biri. Pastacının vitrininde pasta, tuhafiyecinin vitrininde envaiçeşit yapay penis, genelev vitrinlerinin geniş koltuklarına yayılmış kollarını bacaklarını esneten, müşteri sezinlediklerinde daha bir hareketlenen yarı çıplak, yarıdan fazlası çıplak, sarışını, esmeri, kumralı onlarca, yüzlerce kadın. Amsterdam nizamnamesi AB standartlarında sıkıdır, fiyat listesi gözle görünür bir yerde asılı olmalı... şu atraksiyon €20, şöylesinitercih ederseniz €50.

Kadının bedenini istediği gibi istimal etme hakkı, çalışma özgürlüğü, serbest dolaşım, devlet güvencesinde AIDS'siz, frengisiz, "safe" seks hakkı vs. entelektüel lafazanlık. Kadının metalaşmasına göz yumandan Marksist, komünist olmaz. Hele de "profesör", hiç olmaz."

Renkten renge girip, iğrendiğinizi tahayyül eder gibiyim. Lütfen af buyurun ama çağımızın hakikatlerinden kaça kaçasığınacak bir Hira'mız neredeyse kalmadı. Ne kadar görmek ve duymak istemesek de kadın-reality programlarından ana haber programlarına sıçrayan-taşan akla, mantığa, vicdana sığmaz derecede vahşiyane ve iğrenç vakalar da özenti hastalığı pençesinde can çekişen ve değerlerini yitirmiş özbeöz kendi toplumumuzun aynaya(ekrana) vuran acı bir yansımasıdır.

Müsadenizle Alev Alatlı'nın Nasihatname'sine devam edelim:

"Demokrasi, özgürlük, insan hakları kavramlarının "sübyancılık"ı dahi mazur gösterebilecek şekilde esnetebildiklerini gözden kaçırmayın. Şöyle ki, 2018 itibariyle dokuz AB ülkesinde kısaca "IPCE" olarak tanınan "Uluslararası Sübyancılık ve Çocuk Serbestleşmesi" (International Pedophile and Child Emancipation" federasyonun şemsiyesi altında faaliyet gösteren pedofilidestekçisi 34 sivil toplum kuruluşu var. Bunların en eskilerinden biri 1982 Hollanda Kuruluşu "VerenigingMartijn". Martijn derneğinin kuruluşunda Katolik SalesianTarikatı'na mensup Herman Spronck adındaki Başpapaz (Supreme Father), "her iki tarafın da rızası ve çocuğun ilişkiye son verme özgürlüğünün olması kaydıyla, çocuk-yetişkin arasındaki cinsel ilişkinin toplum genelinde ve bireysel anlamda kabul edilmesi için mücadele" ettiğini beyan etmektedir."

Sayın Alatlı, pedofilinin Hollanda dışında en yaygın olduğu ülkenin Almanya olduğunu söylüyor. Hatta yasalarında, bu tarz çocuk istismarcıları için hadım cezası bile varmış. Ancak burada da yakından tanıdığımız! Cem Özdemir ve ClaudiaRoth gibi Alman Yeşiller (liberal-sol) Partisi'nin önde gelen siyasetçileri tarafından yürütülen-idare edilen "Eşcinseller, Oğlancılar ve Transeksüeller" çalışma grubu tarafından bu hadım cezasının anayasadan kaldırılması talep edilmiş. Özdemir-Rorh ikilisinin anayasal olarak destekledikleri bir diğer konu ise, uyuşturucu serbestisi konusu. Şaşırdık mı? Elbette hayır. Kısaca yine Alev Alatlı'ya göre, Avrupa genelinde STKların dışında pedofiliye sıcak bakan Yeşil etiketli en az 35 siyasi parti olduğu söylenmekte.

Kendi Deneyimlerim ve Bazı Haber Kaynakları

● ABD'ye yüksek lisans eğitimim sırasında liderlik dersinde tartışma konumuz, 'Eşcinsel çalışanınız olsa kendisine nasıl davranırdınız?" sorusuydu. Mesele, "eşcinsellik hakkında ne düşünüyorsunuz?"a geldi. Amerikalı bir bayan-genç kız desteklediğini açıkladı. Pakistanlı arkadaş İslami yönden uygun olmadığından karşı olduğunu açıkladı. Ben de kendisine destek olarak, bizim toplumumuzda aile kavramının çok önemli olduğunu, eşcinselliğin ise özellikle çocuk yönünden aile kurumunu temelinden sarstığını hatta yok ettiğini ifade ettim. Ben bu sözü söyler söylemez, ilk olarak söz almış olan Amerikalı bayan tekrar söz istedi ve amcasının eşcinsel olduğunu, eski evliliğinden ise bir çocuğunun olduğunu söyledi.

Peki hani bu illet bir hastalıktı?

● Geçtiğimiz gün haberlerde Kanada'da birlikte yaşayan 3 gay'in küçük bir kız çocuğunu evlatlık aldıkları bilgisi geçmiştir.

● Bir gazete haberine göre, Hollanda'da ehliyet sahibi olan bir kadın, ehliyet ücretini cinsel ilişki yoluyla ödemiş, hukuki olarak da "karşılıklı rıza" denilerek olaya resmiyet kazandırılmıştır.

● Gazete haberlerine göre İngiltere ve Almanya'da anne ve öz oğlu evlenmiş. Hukuki olarak, "iki tarafın da karşılıklı rızası" denilerek resmiyete dökülmüştür. Anne öź evladından hamile kalmıştır.

● Son Paris Olimpiyatları'ndaki LGBTİ sapkın ve satanizm temalı açılış hala herkesin gözlerinin önünde. Yine hastanelerde çocuk yaşta cinsiyet değiştirme ameliyatı için sırada bekleyenlerin sayısı vahim oranlara yükselmiş durumda.

● Almanya'da yerel haber kaynaklarına göre, Türk ailenin lgbtkarşıtı çocuğu okul idaresinin şikayeti üzerine "lgbtye karşı öğretiler" gerekçesiyle zorla ailenin elinden alınmış.

Sonuç Değerlendirmesi

Yinelemek isterim ki, niyetim kuru bir Batı hamaseti yapmak değildir. Hatta özellikle son dönemde Batı halklarının Filistin için yaptıklarını asla ama asla unutacak da değilim. Öyle ki, bizim bile yapamadıklarımızı, cesaret edemediklerimizi yaptılar belki de. Hatta, Gazzeli kardeşlerimizin tüm zulüm ve katliamlara karşı boyun eğmez imanları ve teslimiyetleri karşısında akın akın İslam'a koşuşlarına herkes gibi ben de şahidim. Yine içlerinde anlattığım rezilliklerden hicap duyanları ve ailelerine-evlatlarına sahip çıkmaya çalışanları da var. Ancak her şeye rağmen tüm bu zehirli mantarların türeyip yayıldığı ve yine tüm dünyanın başına bela olduğu iklim ve toprak tam da burası. Hatta şöyle söyleyelim, böylesine bir çağda dünyanın vicdanı olan Sumud Filosu'nda bulunan Yeşil-liberal solun meşhur aktivisti Greta nasıl ki Gazzelikardeşlerimizin haklarını savundu hatta bedel ödedi (sağ olsun, var olsun), söz konusu yukarıdaki sapkınlıklar olunca da "bireysel özgürlükler" diyerek tıpkı bu şekil cansiperane öne atlayacaktır. Bunu da unutmayalım.

Alev Alatlı'ya rahmetle,

Tüm dostlara selam ve dua ile...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum