Mehmet Y. ULUTAŞ

Mehmet Y. ULUTAŞ

Pırpır Uçak Maceram

Beni tanıyanlar ve yazılarımı okuyanlar bilir ki benim asıl mesleğim makina mühendisliği. Uzmanlık alanım ise havalimanları ve uçaklara yer desteği sağlayan sistemlerin dizaynı. Gazetecilik ve yazarlık benim hobi olarak yaptığım bir iş. Mesleğim icabı bazen Chicago, Dubai veya Los Angeles’taki devasa havalimanlarına proje yaptığım gibi genel havacılık yapılan küçük havalimanlarına da proje yaptığım oluyor.

Salı günü Kuzey Karolina eyaletinin en büyük şehri olan Charlotte’ın atardamarı konumundaki havalimanına yaptığım projenin teftişi için gitmiştim. İşimi bitirdikten sonra da Çarşamba sabahı Virginia eyaletinin güneyindeki 40 bin nüfuslu Danville şehrinin genel havacılık havalimanına yeni bir yakıt tankı projesi için kiralık arabayla günü birlik gidip gelecektim.

Projeyi beraber yapacağımız müşterime seyahat planımı anlattım. O da bana “arabayla gitmek zahmetli olur, git-gel 6 saatini alır, Miami’ye dönüş uçağına yetişemeyebilirsin, uçakla git” dedi. Ben de olur dedim. Aklıma tarifeli uçak geldi tabii ki. Ama müşterim ekledi: “Brian ile konuştum. Seni uçakla götürecek” dedi. Ben bozuntuya vermedim tabii “hayatımda daha önce hiç özel uçağa binmedim” diye!

Neyse bir süre sonra Brian geldi. Öğlen Charlotte’ın kuzeyinde bulunan Lincolnton şehrinin (nüfüsu 11 bin) yerel havalimanında buluşmak üzere anlaştık. Sabahki toplantımı bitirdikten sonra Lincolnton havalimanına geldim. Brian uçuş planını yapmış, gerekli otoritelere bildirmiş, yakıtı almış, uçağı hazırlamış ve apronda beni bekliyordu. Bundan sonrasını sizlere asağıdaki notlar, fotoğraflar ve videolar ile anlatayım.

  • Uçağımız 1972 yapımı Piper Arrow II idi. Brian’a “benden bile yaşlı” diyerek gülünce o da bana “Uçaklar ev gibidir. Bakımını iyi yaparsan ve ekipmanlarını güncellersen 60-70 sene sorunsuz uçabilirsin” dedi.
  • Biner binmez kemerlerimizi bağladık ve Brian bana uçağın özelliklerine ve tehlike anında nasıl çıkılacağına dair kısa bir brifing verdi.
  • Uçak 4 kişilik, sadece tek kapısı var ve o da sağ tarafta.
  • “Cep telefonumu kapatayım mı” diye sordum. “Gerek yok” dedi. Zaten tecrübe ettim ki telefon seyir irtifasında çekmiyor. Sinyal sadece büyük şehirlerin üzerinden geçerken çok kısa süreliğine gelip gidiyor.
  • Brian ilk olarak bindiğimiz uçağa özel olarak düzenlenmiş ve PVC kaplı “kontrol listesini”ni eline aldı ve listede yazan her adımı harfiyen uyguladı. Havalanmadan önce, hala pistteyken, devri arttırarak motoru denedi. Neticede tek motorlu uçak, bozulacaksa yerdeyken bozulsun değil mi?
  • Seyahat boyunca güzergah üzerindeki tüm havalimanlarının kontrol kuleleriyle temasta kaldı ve bilgi alışverişi yaptılar. Hava trafik kontrol kulelerinin verdiği önemli bilgiler arasında rüzgar durumu ve etrafımızda uçan diğer uçakların rotaları vardı.
  • Toplam 48 galon (yaklaşık 180 litre) uçak benzini almış Brian. Aslında 38 galon yetiyormuş ama 10 galon daha ekstra koydurmuş ne olur ne olmaz diye. Turbo olmayan pervaneli uçaklarda pistonlu motorlar var ve yakıt olarak 100 oktanlı benzin kullanılıyor.
  • Kuş uçuşu yaklaşık 150 mil (280 km) olan mesafeyi giderken 60 dakikada gittik, 50 dakikada geri döndük. Dönüşte daha hızlı geldik çünkü arkadan esen rüzgarlar hızımızı arttırdı. Giderken saatte 110 mil (180 km/saat) olan seyir hızımız dönüşte 156 mil (250 km/saat) sürati buldu.
  • Giderken seyir irtifamız 5.000 feet (1.500 m) iken dönüşte 6.000 feet (1.800 m) oldu. Neden farklı irtifalarda uçtuğumuzu merak ettim. Meğerse bir kural varmış. Doğuya doğru giderken tek sayı (3, 5, 7 gibi), batıya doğru giderken ise çift sayı (4, 6, 8 gibi) irtifalarda gidilirmiş.
  • İçinizde “ya bu pilotlar otomatik pilota bağlayıp yatıyorlar” diyenleriniz varsa yanılıyorlar. Çünkü yol boyunca kulelerle irtibatta olma, irtifa dengeleme, türbülansa girince yön ve irtifa düzeltme, devamlı olarak göstergeleri kontrol etme derken boş vakitleri pek olmuyor pilotların. Unutmayalım ki onlarınki de can! O yüzden disiplinli olmak, işi kitabına göre yapmak ve devamlı dikkatli olmak bu işin olmazsa olmazı. Nitekim Brian tam da böyle disiplinli ve yaptığı işin hakkını veren birisi.
  • Yerdeyken uçağın içi çok sıcak oluyor çünkü küçük uçakta klima yok. Yüksek irtifalarda ise hem dışarıdaki hava serinlediği ve hem de uçak gövdesinin altındaki hava ızgaralarından hava girdiği için serinliyorsunuz.
  • Küçük havalimanlarında uçak sahiplerinin şehirdeki ihtiyaçlarını karşılaması için “nezaket” araçları var. Nitekim bize ücretsiz olarak bir araç verdiler, onunla bir restorana gittik ve yemek yiyip geri geldik.
  • Amerika’daki küçük bir havalimanında konuşlandırdığınız bir uçağınız var ve pilotunuz önceden gidip hazırlıkları yapmış ise, arabanızı park ettikten 5-10 dakika sonra havada olabilirsiniz.
  • Dünyada ilk motorlu uçağı icat eden ve uçuran Wright Kardeşler bunu Kuzey Karolina eyaletinde yaptılar. O yüzden bu eyalette havacılığın ayrı bir önemi var.
  • Kuzey Karolina’nın doğal güzelliklerini kuşbakışı görmek de oldukça keyifliydi.

Neticede arabayla gitsem toplam 8 saatten fazla sürebilecek olan işi sadece 4 saatte halletmiş olduk. Aslında başka ilginçlik detaylar da var ama uzatarak sizleri sıkmak istemiyorum. Havacılık ve uçmak çok zevkli bir şey ve ayrıca gelişmişliğin çok ciddi bir göstergesi. Bu vesile ile Türkiye’deki hemen her şehre bir havalimanı kazandıran hükümeti gönülden kutluyorum. Sivil havacılığın Türkiye’de de giderek yaygınlaşması, uçak pilotu lisansı alanların ve bizzat uçanların sayısının artması dileklerimle.

piper-1.jpg

piper-2.jpg

piper-3.jpg

piper-4.jpg

piper-6.jpg

Pırpır Uçak Maceram - 1 - YouTube

Pırpır Uçak Maceram - 2 - YouTube

Pırpır Uçak Maceram - 3 - YouTube

Pırpır Uçak Maceram - 4 - YouTube

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum