PKK üzerinden Türkiye vuruluyor

Hakkari Çukurca'da Cumhurbaşkanı Gül'ün ziyaretinin hemen ardından sekiz koldan düzenlenen bir operasyonla 24 askerimizin şehit edilmesi, bugüne kadar maruz kaldığımız herhangi bir terör hâdisesinden her bakımdan farklı bir durumla karşı karşıya kaldığımızı gösteriyor.

Çukurca'daki son hâdise, bir terör hâdisesi değildir: Türkiye'nin son 3-4 yıldan bu yana gerçekleştirdiği bölgesel ve küresel yükseliş trendini durdurmak amacıyla başlatılan, adı konulmamış, çok aktörlü, çok faktörlü bir "savaş"tır.

***

Türkiye, sadece içeride/n terörle vurulmak istenmiyor; aynı zamanda, dışarıda/n, başlattığı açılımların hesabı da soruluyor Türkiye'den. Temel hedef, Türkiye'ye "ders vermek"tir; Türkiye'nin parlayan yıldızını söndürmektir. Son seçimlerden bu yana tırmanan ve kontrolden çıktığı gözlenen, adı konulmamış bir savaşı andıran "terör hâdiseleri"yle, Türkiye'ye, "sen kim oluyorsun da, bölgeyi yeniden dizayn edecek bölgesel ve küresel güç olmaya kalkışıyorsun?" demek istiyorlar.

Bunu aslâ unutmamak gerekiyor: Artık karşımızda tanıyabileceğimiz, tanımlayabileceğimiz bir örgüt yok: Türkiye'nin estirdiği bölgesel barış ve kardeşlik havasını bulandırmaya, Türkiye'nin bu süreçte üstlendiği "küresel rol"ü yok etmeye, böylesi bir rolü oynamaya kalkışmasından ötürü Türkiye'yi cezalandırmaya çalışan birkaç aktörün işin içinde olduğu Türkiye'ye karşı başlatılan küresel ölçekli bir savaş var karşımızda. Bazı Batılı ülkelerle, onların bekçisi İsrail'in bölgeyi diktatörlüklere mahkûm ederek bölge üzerinde kurdukları hegemonyayı sona erdirmekle sonuçlanacağını çok iyi bildikleri Türkiye'nin başlattığı çok yönlü açılım stratejilerini ve atılım politikalarını etkisiz hâle getirmeye dönük bir savaştır bu.

***

Artık PKK terör örgütü, bildiğimiz terör örgütü değildir: Sözkonusu aktörlerin taşeron olarak kullandıkları, Türkiye'yle "tavşan kaç tazı tut" oyunu oynamaya son derece müsait bir "oyuncak"tır, "maşa"dır; tek kelimeyle istenildiği zaman Türkiye'yi vurmak, Türkiye'nin bölgesel ve küresel yürüyüşünü durdurmak için manipüle edilen, kullanılan bir "silah"tır artık.

Bu gerçeği, öncelikle BDP'lilerin, bölge halkının ve tabiî Türkiye'deki bütün çevrelerin görebilmesi gerekiyor artık. BDP, PKK üzerinden Türkiye'ye karşı yürütülen bir örtük savaşla karşı karşıya olduğumuzu görmüyor olamaz.

Bu mesele, "Kürt meselesi" olmaktan çıkmıştır. Türkiye'nin derin devletinin 1990'lı yıllardan itibaren bölgede estirdiği terör havası, bölge insanına yaptığı işkenceler, zulümler artık geride kalmıştır. Türkiye'deki bütün çevreler, sivil ve askerî aktörler, "dün" / geçmişte yapılanların, son derece ilkel, son derece barbar ve Türkiye'yi büyük bir felâketin eşiğine sürükleyen, bu ülkeye yakışmayan, bu ülkenin geçmişinde benzerlerine pek rastlanmayan bir cinayet olduğu gerçeğini görmüş durumdalar ve bu tür cinayetlerin bir daha tekrarlanmaması konusunda da gerekli fiîlî adımları atmaktan geri durmuyorlar.

***

Bütün bunlara rağmen, terör olaylarının hızla artması, Türkiye'nin yürüyüşünü durdurmaya dönük adı konulmamış bir savaşta Türkiye'nin büyümesinden, artan gücünden kaygı duyan, çıkarlarının alt üst olacağını düşünen küresel egemenler tarafından PKK'nın taşeron olarak kullanıldığı gerçeğini BDP'lilere gösteriyor olmalı artık.

Türkiye'nin bu noktada, Irak ve İran'la ilişkilerini artırması, istihbarî, askerî ve siyasî alanlarda yakın işbirliği projeleri geliştirmesi gerekiyor. Bu arada, Türkiye ile İran arasındaki ilişkileri bozmaya dönük bütün girişimlere karşı da müteyakkız olunması şart. İran'la geliştirilecek istihbarî, askerî ve stratejik işbirliği projeleri, PKK'nın Suriye tarafından kullanılması girişimlerini de minimize ederek etkisiz hâle getirecektir.

Özetle, PKK terörünü aşan, Türkiye'nin bölgede artan ve belirleyici rolünü engellemeye dönük adı konulmamış bir savaşla karşı karşıyayız. Türkiye'deki bütün tarafların, bu gerçeği görerek hareket etmeleri, hem PKK terörünün bitirilmesi, hem de Türkiye'nin artan bölgesel ve küresel rolünü sürdürebilmesi açısından hayatî önem arzediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar