Şaşkınlar mahallesi

'Biat kültürü' diyor ve “Hele birisi çizgi dışı lâf etsin, alimallah mahalle onu yerin dibine batırır” iddiasını seslendiriyorlardı. Hepsinin ağabeyi, koruyucusu, mentoru ve meseni olan dümencibaşı, gazetedeki köşesinde, “İyi ki bizim mahalledesin Hadi, hoşgörümüz seni korur” diye şefkat kanatlarını eleştirilen bir yazarına uzatmıştı.

Ağır ağabeyin şimdilerde heyheyi üstünde, koridorlarda “Ya o, ya ben” diye bağırıp “Atın bunu patron” diye yazar fitliyor; aykırı bir tavır sergileyen mahalle sâkinlerine köşelerde olmadık hakaretler ediliyor... Dün birisi şunu yazabildi: “Seni gerçekten sevmiştim Mustafa Abi! / Hani Erdoğan için, 'Hayatımı bile veririm' diyorsun ya... / Verdin zaten! / Çünkü sen benim için dün saat 13.30'da öldün!”

Hoşgörü... Tahammül... Bu hisler 'out'... 'Mahalle baskısı'nın daniskası sergileniyor, ölüm fetvaları veriliyor ne yapacağını şaşırmışların mahallesi olan şaşkın medyada...

Yiğit Bulut ülkemizin en büyük medya patronu Aydın Doğan'ın 'gözde' gazetecilerinden... CNN-Türk'te hafta içi her sabah piyasaları yorumluyor, Vatan gazetesinde ve Referans'ta ekonomik gelişmeler üzerine fikirlerini yazıyor. Onun tablolu anlatımları birçok yatırımcı için ufuk açıcı...

Geçen hafta burada değinmiştim; Vatan'daki köşesinde içinde yer aldığı yayın grubuyla ilgili 'farklı' görüşlerini dile getirmekten çekinmeyen bir kişi Yiğit Bulut... Orada şunları yazmıştı: "Halktan bu kadar koparsan, zırhlı arabandan inip Kadıköy'de çarşıda bir 'kahvecik' içemezsen, Mecidiyeköy'deki viyadüğün altından koşarak geçmeyeli en az 15 yıl olmuşsa, sokakta yürümeyi 'insanların sana ellerini uzatmasını' unutmuşsan; istediğin kadar 'Halkın şarkıcısıyım, yazarıyım, sanatçısıyım' de! Senin 'artık ömrün' dolmuştur! / AKP'nin 'nasıl iktidara' geldiğini anlayamaz, 'Nereden çıktı bu adamlar' der durursun! Bunları anlayamadığın için de 'ya uzaylı görürsün, ya da Türk karasularında balina avına' çıkarsın!"

Bu paragraftaki şifre sözcük 'balina' idi; çünkü grubun amiral gemisinin dümeninde bulunan kişi, o hafta, “Fethiye'de balina gördüm” iddiasını yazı konusu yapmıştı. Fethiye'de balina ne arar? Olsa olsa biraz büyükçe bir yunus balığıdır gördüğü... Nitekim, benim burada Bulut'un yazısını altıntılamamdan sonra “Ya o, ya ben” restini çeken balina görmüş yazar, iddiasını bir kez daha tekrarladı. Yiğit Bulut'a “Gömleği kara, ruhu ondan da kara kafa” diye hakaret etmeyi ve “Hımhımların, kara gömleklilerin, kara ruhların mevsimi kapanıyor” tehdidinde bulunmayı da unutmayarak...

Mahallede isyana tahammülsüzlüğü ve kendisine meydan okuyanı yaşatmama kararlılığı elle tutulur halde. “Gelin, bizim mahalleye sığının, 'biat kültürü' ile yetişenler tahammülsüz” tezinin sahibi olan yazar gitmiş, onun yerini elinde mitralyoz tutan başka biri almış...

Gücü CNN-Türk'e ve Vatan'a yetmiyor olmalı, Yiğit Bulut oralarda yorumlamaya ve yazmaya devam ediyor, ayrıca başka gazetelere de görüş açıklıyor; ancak Referans'taki yazılarını 27 Mayıs tarihinden beri ara da bulasın! Belli ki, aynı çatı altındaki Referans'ın yönetimine “Yazılarını basma” talimatı verilmiş...

Talimatı veren sansürcübaşı kim acaba?

Mahalle baskısının ilginç bir başka örneğine, dizilerden de tanıdığınız tiyatro sanatçısı Mustafa Alabora muhatap. Geçen gün star gazetesinde kendisiyle yapılmış bir mülâkat yayımlanmıştı, orada Ergenekon davasının önemine işaret ediyor, Ak Parti'nin kadınları çarşafa sokacağına inanmadığını belirtip “Altı buçuk sene oldu kardeşim. Ne oldu? Adamlar hayal bile edemediğimiz demokratikleşme yasalarını çıkardı” diyordu.

Vatan'ın bir yazarı öldürüverdi Mustafa Alabora'yı... “Erdoğan'ın fikrini savunması için hayatımı veririm” demesine, “Sen zaten benim için öldün” diye mukabele ederek...

Ne tahammülsüz bir mahalleymiş bu! Kendi içlerinden ikisine bu hafta gösterdikleri hiddet ve öfke beni müthiş korkuttu, inanın... Demek ki, ellerine kendi mahallelerinden olmayan biri geçecek olsa... Kimbilir ne yapar bu tipler...

Yiğit Bulut ve Mustafa Alabora'nın kendi mahallelilerinden bu tepkiyi gördükleri hafta, 'biat medyası' diye andıkları gazetelerde, çok sayıda köşe yazarı, Ak Parti hükümeti ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ın bazı söylem ve eylemlerini kıyasıya eleştiriyorlardı.

Bu durumda “Kim 'biat medyası', hangi 'mahalle' daha tahammülsüz?” diye sorarsam, garip kaçar mı? Hiç sanmıyorum.

Geçmişte, işler tıkırında iken, dümencibaşının kurduğu 'dehşet dengesi' lehlerine çalışırken kurum kurum kurulup “Sizin mahalle pis, bizim mahalle cici” muhabbeti yapanların dengeleri son zamanlarda fena bozuldu.

Şaşkınları oyunuyorlar şimdi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.