Sayın Bakan, kaçta kalkarsınız?

Bugün hafta başı...

“Bismillah” demeden güne ve haftaya yeniden “Kürt Sorunu” ile başlayacağız. Üstelik tartışma muhtemelen hafta boyunca da sürecek.

Çünkü Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Cuma günü açıkladığı gibi, bugün demokratik açılım konusunda bu işin koordinasyonunu yürüten İçişleri Bakanı Beşir Atalay geniş bir basın toplantısı düzenleyecek, şu ana kadar yapılan çalışmalar ile süreci anlatacak.

İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın basın toplantısı saat 10’da...

Beşir Atalay, Başbakan’ın da vurguladığı gibi düzenleyeceği basın toplantısıyla yapılan görüşmeler ve gelinen son noktayı basınla paylaşacak.

Medya, Atalay’ın toplantıda ayrıca hükümetin kırmızı çizgilerini de açıklamasının...

Ve demokratik açılım paketinde yer alan “kısa, orta ve uzun” vadeli çözüm önerilerinden, kısa vadede gerçekleşmesi mümkün olan çözüm önerilerini kamuoyu ile paylaşmasının muhtemel olduğunu belirtmekte.

Bakalım ne diyecek?

***

İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın söyleyecekleri kadar, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere konuyla ilgili görüş serdeden hiçbir yetkilinin AB’ye vurgu yapmaması, Türkiye’nin demokratikleşmesini gerçekleştiren bu uyum sürecine değinmemesi dikkatimi çekiyor.

Hâlbuki ister “Kürt açılımı”, ister “demokratikleşme açılımı” deyin, bunların Ankara Kriterleri ile olmayacağını en iyi siyasal iktidarın anlamış olması gerek.

Daha doğrusu, mevcut açılımın öncelikle “Ankara Kriterleri’ne” karşı olması halinde başarılı olacağı da ortada...

***

Muhalefetimiz ve medyamız da...

Ya uyuduklarından ya da AB sürecine pek de aldırmadıklarından...

Başbakan Erdoğan’ın 22 Haziran 2009 Pazartesi günü Resmi Konutu’ndaki AB büyükelçileriyle yenen ve yaklaşık iki saat süren yemek sırasında verdiği sözün peşini kovalamadı.

Hâlbuki Erdoğan, uyum yasaları tamamlanana kadar Meclis’in tatile girmeyeceği sözünü vermişti.

Unutulup gitti...

Başbakan’ın sözüne rağmen ne uyum yasaları tamamlandı, ne de Meclis çalıştı...

***

Sayın Bakan...

Bugün kaçta kalkar, basın toplantısına kadar neler yaparsınız, bilemiyorum.

Ama vaktiniz olursa, daha önce sağlıklı görüş alış verişine uygun bir ortama denk gelemediğimiz için aktaramadığım bir önerim var:

“Türkiye 2008 İlerleme Raporu”nun hemen ilk başındaki “siyasi kriterler” kısmına hızlıca bir göz atmanız...

Bildiğiniz gibi, “İlerleme Raporu”, Türkiye’nin “insan odaklı” özgür, zengin ve mutlu bir ülke olabilmesi için gidermesi gereken eksiklikleri...

AB standartlarına ulaşması için yapması gereken reformları madde madde sıralıyor.

***

“Siyasi kriterler” bölümüne gelince...

Avrupa cihetinden bugüne kadar Türkiye’ye çalınan “reform, reform” davullarının özünü bu “siyasi kriterler” bölümü oluşturmakta.

Çünkü bu ilk bölümü içeren reformları yapmadan, ülke sağlam ve sağlıklı bir iskelete kavuşamıyor.

AB’ye girmeye aday ülkelerin:

- istikrarlı ve kurumsallaşmış bir demokrasi,

- hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü,

- insan haklarına saygı,

- azınlıkların korunması konusunda “hangi aşamada” olduklarını, biz bu bölümdeki değerlendirmeden öğreniyoruz. Kısaca, Kopenhag Kriterleri açısından toplumsal fotoğrafı görüyoruz.

***

Zaten...

İlerleme Raporu’nun “siyasi kriterler” bölümünün hemen başında da “Türkiye’nin demokrasiyi güvence altına alan kurumların istikrarı, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve azınlıkların korunması konularını içeren Kopenhag Siyasi Kriterleri’nin karşılamaya yönelik ilerlemesinin” değerlendirildiği vurgulanmakta. 1993 yılında eski sosyalist ülkeler için belirlenen “Kopenhag Kriterleri” açısından biz neredeyiz?

Maalesef hala Kopenhag Kriterleri’nin eşiğindeyiz. Ve bu nedenle İlerleme Raporu’nun “siyasi kriterler” bölümü tam yirmi dört sayfa sürmekte...

***

Sizden basın toplantısı öncesinde bu bölüme bakmanızı rica ediyorum...

Çünkü hala Kopenhag Kriterleri’nin eşiğinde olan bir ülkenin nasıl “demokratik açılım” yapacağının somut haritası da, pusulası da, adresi de orada var.

Yoksa...

AB sürecini yok sayarak, Kopenhag Kriterleri’nin tümünü toplumsal olarak içselleştirmeden, İlerleme Raporu’na aldırmadan, “demokratik açılım” yapabileceğimize mi inanıyorsunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar