Sayın Başbakan, yoksa teslim olma sırası sizde mi?

Hiç değişmiyor, yine eski plak çalıyor, deniyor ki:   PKK ve terörle mücadelede yeni yetkilere ihtiyaç var.
Deniyor ki:
'AB yasaları'yla bu iş gitmiyor.
Deniyor ki:
Yasal düzenlemeler şart!
Deniyor ki:
Gözaltı süresini uzatmak lazım.
Olabilir.
Ama bana hiç ama hiç inandırıcı gelmiyor bütün bunlar.
Yasaların Türkiye'de, hele özellikle Güneydoğu, PKK ve terörle mücadele söz konusu olduğunda, bugüne kadar herhangi bir engel oluşturduğuna, engel oluşturabileceğine hiç ihtimal vermedim, vermiyorum da.
Güneydoğu'da yasalar, çat kapı bir haneye girilmesine, pat diye bir eve baskın yapılmasına engel olabilir mi?
Güneydoğu'da yasalar, araç kontrollerinde engel oluşturabilir mi?
Güneydoğu'da yasalar, vatandaşların üzerlerinin istenildiği gibi aranmasına engel olabilir mi?
Güneydoğu'da yasalar, vatandaşların pat diye karakola çekilmesine engel olabilir mi?
Güneydoğu'da yasalar, dağ başında neye engel olabilir ki?
Güneydoğu'yu bilen, o bölgede kelle koltukta görev yapan askeri de, polisi de elini şöyle bir vicdanına koyup bu soruların karşılıklarını düşünsün.
Geçmişte de yasalar vardı.
Ama o yasalar, örneğin 1990'larda Güneydoğu'da faili meçhullere mi engel oluşturdu?
İşkencelere mi engel olabildi?
Yargısız infazları mı önledi?
Ev baskınlarını, köy baskınlarını mı engelledi?
Hiçbiri olmadı.
Onun içindir ki:
Çalınan eski plak çok itici!
Yeni yetkilere, yeni yasal düzenlemelere, gözaltı sürelerine, sorguda avukata, yani 'AB koşulları'na ilişkin istek ve yakınmalar bana pek öyle inandırıcı gelmiyor.
Terörle mücadele konusunda eğer Ankara'da gerçekten 'yeni bir yol haritası' çizilmek isteniyorsa, 'eski plaklar'ın kaldırılıp atılması lazım.
Bunlar çok dinlendi.
Artık yeni bir şeyler çalma zamanı!
'Eskiler'den gına geldi.
Hatırlayın:
Demirel 'Kürt realitesi' demişti.
Çiller 'Bask modeli' demişti.
Yılmaz 'AB yolu Diyarbakır'dan geçer' demişti.
Dediler de ne oldu?
Ne değişti? Hiçbir şey!
Siz, Sayın Başbakan;
2005'de 'Kürt sorunu' dediniz Diyarbakır'da. Yani meselenin adını koyma cesaretini gösterdiniz.
Bununla yetinmediniz.
"Bu sorun bizim de sorunumuz" dediniz.
Yetinmediniz.
"Devletin de hataları oldu" dediniz.
Yürekli bir çıkıştı.
Üç yıl geçti aradan.
Değişen bir şey var mı?..
Yoksa teslim olma sırası sizde mi?
Bilemiyorum.
Türkiye'nin yetiştirdiği en seçkin diplomatlardan biri olan, eski dışişleri bakanlarımızdan Büyükelçi İlter Türkmen bakın ne diyor 'yeni yol haritası'yla ilgili olarak:
"İşin esasını ele alırsak, terörle mücadelenin devam etmesi lazım. Askerlerin istediği hukuki tedbirleri de vermek gerekecek. Fakat mesele bu şekilde çözülmüyor. Otuz senedir bu işle meşgul olunuyor. Ama olmuyor işte. Bu işin esası, toplumu bir barış projesi etrafında birleştirmektir.
Bu nasıl yapılır?
Öyle bir atmosfer geliştirmek lazım ki, ülkede Türk-Kürt çatışması olmasın. Hükümet bu konuda net bir tutum almalı. Başbakan, 'TRT'nin bir kanalı Kürtçe yayın yapacak' dedi. Ama nerede o kanal? Göremiyoruz hâlâ.
Zaman çok kıymetli.
DTP de bu zamanı iyi kullanmalı. DTP, PKK ile arasına mesafe koyamıyor. Ama neticede oranın halkını temsil eden bir parti. Bu partiyi kapatmak çok büyük bir hata olur. Okullarda seçmeli ders olarak Kürtçe dersinin olması gerekir."(*)
İyi pazarlar!

Önceki ve Sonraki Yazılar