Seyahat ya Rasulallah mı desek!

Kısa sayılmayacak bir zamandan sonra tekrar siz kıymetli okurlarımla buluşmanın hazzını yaşadığımı ifade etmeliyim. İnsan yazmanın zorluğunu, yazmak zorunda kalınca anlıyor.

 

Geçen zaman içinde kendimce, nice konuları yazılarıma döker okuyucularımla paylaşırım diye düşünmüş olmama rağmen, tuşlara basmak durumunda kalınca ne kadar zorlandığımı aynel yakin bir daha görüyor ve her gün bizleri güzel fikirleri ile aydınlatan yazarlarımızı burada saygıyla anmak istiyorum.

 

Aslında izin öncesi yazılan özür yazımı kaleme alıyor gibiyim. Macaristan, Sırbistan ve Bulgaristan üstü İstanbul'a yaptığım yaz izni bana birkaç yazılık malzeme verdi gibi.

Her iznin kendine göre güzel hatıralar bıraktığı da bir hakikat.

 

Özellikle çocuklar için izin unutulmaz bir anı oluyor. Döner dönmez gelecek yaz için hemen gidiş planları yapılmaya başlanıyor. Ben de çocuklarımla izne gitmeye başladım başlayalı hep aynı duyguları taşıyorum. Daha dönerken, gelecek yıl hangi güzergahı seçelim, nasıl, ne zaman gidelim demeye başladım bile.

 

Bu sene daha önce görmek imkanı bulamadığım bir iki vilayetimizi görme fırsatım da oldu. Bu seyahatin beni yorduğunu da burada çekinmeden söylemeliyim.Yolculuk aslında meşekkatlerle dolu. Namazların belki de kısa kılınmaları bundan olsa gerek.

 

Macaristan, Avrupa Birliğinin gerçek bir üyesi konumuna geldiğini her hali ile gösteriyor.

Sırbistan da transit yolcular için fena sayılmayacak bir alt yapı arzediyor. Diğer taraflarındaki durum nedir tam olarak söyleyemem.

 

Yaptığımız yolculuğun en garip ülkesi Bulgaristan. Henüz komunizmin izlerini üzerinden atamadığı maalesef apaçık ortada. İyileşme yok dersek yalan olur. Daha önceleri görmek şöyle dursun, hayal bile etmediğimiz bir nezaketle karşılaşıyoruz ve hyretimizi gizleyemiyoruz. Birliğin üyesi olmak hasebiyle buna biraz da zorunlu gibi.

 

Fakat insan sormadan edemiyor. Bizim memleketimiz Bulgaristan kadar da mı değil de, Avrupa Birliğine alınması bu kadar büyük sorun teşkil ediyor diye. Hemen, bunun ardında mutlaka bir art niyet vardır sonucuna varıyorsunuz. Bir taraftan da iyileştirmeler olsun diye mı üyelik hususunda ısrar ediliyor diye de sormadan edemiyorsunuz.Ama önemi yok. Biz memleketimizi AB nin üyesi olmasa da çok seviyoruz ve sevmeye de devam edeceğiz. İnsanımızın en iyisine layık olduğu düşüncemizi pekiştirerek.

 

Genel anlamı ile giderken pek sıkıntı yaşamasakta, yaz dönemlerinde insanımızın yolculuk güzergahı olarak kullandıkları ülke idarecileri ile devlet büyüklerimizin ikili anlaşmalar yaparak sınırlarda yaşanan sorunları ve beklemeleri azaltmalarının, izne gitmek isteyen ve böylece memleketimize milyonlarca euro bırakan insanımıza her yıl izin için motivasyon olacağını bilmelerini isterim. Cebinde taşıdığı T.C. pasaportuyla bütün kapıların kendine açıldığını görmek, onları gururlandıracaktır.

 

Kendi sınır kapımızda halletmek zorunda olduğumuz işlemlerin de aslında bir kalemlik hal alması ve sadece pasaport göstererek yurda giriş yapılması arzu ettiğimiz noktadır.

Medeni batı memleketleri arasında (Schengen Anlaşmasını imzalayan ülkeler) sınır kontrölleri kalkmış ve durum iki vilayet arası seyahat halini almış bile.

 

Ben de kendi ülke insanımızın aynı kolaylıkları hakettiği kanaatindeyim.

 

Memleketin havası insana bir başka haz veriyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar