“Sıbğetullah” (Allah’ın boyası) ile boyanmak /3

    Müslümanlar Allah’ın boyasıyla boyanmıştır; onlar gibi yalancı bir suya da, sudan bir imana da ihtiyaçları yoktur..

Bakara Sûresi, 138. âyetden bahsederken tefsirine de gireceğiz demiştik. Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsirine bakıyoruz şimdi:

   “Hıristiyanlar çocuklarını Ma’mudiye dedikleri sarımtırak bir suya daldırırlar ve buna ta’mid, «vaftiz» derler ve bunun bir tahtir (temizlenme) olduğunu söylerler ve ne zaman birisi çocuğunu böyle vaftiz ederse «işte şimdi hakkile Hıristiyan oldu» derler.

   Buna karşı Cenabı Allah müslümanlara buyuruyor ki «siz böyle bervechibâlâ (yukarıda geçtiği, anlatıldığı gibi) tevhid ile bilâ tefrik iman ettiğinizi söyledikten sonra şunu da ilâve ediniz: biz Allah boyası olan imanı fıtrî ile iman ettik, sudan imana, sun’î boyaya tenezzül etmeyiz, (haydi) Allah boyasına, Allah boyasına...»

   Zira Allah boyasından daha güzel kimin boyası vardır? Maddiyatta bütün kâinata bir göz geçirseniz, eşcar-ü nebatata (ağaçlar ve bitkilere), bütün çiçeklere bilhassa insanların simalarına bir atfı nazar etseniz onlardaki fıtrî elvan (renkler, muhtelif görünüşler) ile, insanların sürdüğü sun’î boylar arasında kıymet ve hüsn-ü beha (güzellik değeri) cihetinden ne kadar büyük fark görürsünüz...

   Bilhassa insan bedenlerine sürülen ve fıtrati tağyir eden (bünyenin sağlığını bozan) sun’î boyalar ne çirkin, ne mülevves (kirli, iğrenç, bulaşık), ne a’rázî (hastalıklı, mikroplu) şeylerdir? (Hastalık hem de alâsı... Kansere bile yol açan ve birçoğunun yapımında -ucuz olduğu için- domuz yağı tercih edilen bu tür; ruj, parfüm, ve sair pis kozmetikler için yurt dışına milyarlarca liramız gidiyor....REB)

   İşte manevîyatta din ve ahlâkta dahi böyledir. Din, din-i fıtrî: iman, iman-ı fıtrî; taharet, taharet-i fıtriye; cemal, cemal-i fıtrîdir. (Dinin hakikisi yaratılışa uygun olan, imanın hakikisi insana ters, mantıksız gelmeyen yani aklî yaratılışa uygun olan, temizliğin hakikisi ve güzeli; yaratılışı bozmayan, sağlığa faydalı olan, güzelliğin iyisi de tabiî olandır..)

   İnsanları bir paçavra boyar gibi bulaşık bir suya sokup çıkarmaktan ibaret sudan bir din-ü imanın ne kıymeti olur! Din-ü imanı bir boyaya teşbih etmek lâzımgelirse biz Allah boyası olan bir imanı fıtrî ile iman ederiz. Ve bu suretle biz ancak Allaha ibadet ve kulluk ederiz. O’nun (c.c) âbidleri ve O'nun (c.c) abidleriyiz (kulları ve ibadet edicileriyiz).

   Bütün Peygamberlere imanımız O’nun (c.c) hak Resûlleri oldukları ve O’nun (c.c) emrini tebliğ ettikleri içindir. Yoksa onları (peygamberleri) ma’bud tanımayız (sizin yaptığınız gibi; Allah’ın kulu peygamberleri ilah, tanrı gibi saymayız), Nasaranın İsaya yaptıkları gibi şirke sapmayız, hattâ Hatemül’enbiyaya (bile) tapmayız. (...)

   Sevgili okurlarım, Allah’ın boyasıyla boyanmak budur işte. Bir müslüman için Yahudi ve Hristiyanlar, Allah’ın boyası ile boyanmaları için dâvet edilmeleri gereken insanlardır. İslâm ıstılahında, ehl-i dâvet (Ümmet-i dâvet) diye bir kavram var. Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) devrinden kıyamete kadar gelecek (henüz İslâm dinine girmemiş) insanlardır bunlar...

   Ehl-i icabet (Ümmet-i icabet) ise, onun (s.a.v) tebliğ buyurduğu dine (İslâm) inanmış müslümanlardır. Ne yüce dinimizde, ne de bu dinin halis hadimlerinde (alimlerin eserlerinde ve sözlerinde) asla “diyalog” türü bir bidat-ı cahiliyyeye rastlayamazsınız... (BİTTİ) 23 Mart 2009

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.