Sora sora...

Böyle bir soru hiç soruldu mu, tam hatırlamıyorum.
Böyle bir araştırma hiç yapıldı mı; sanmıyorum.
Beni o dönem bu konulara "biraz içeriden yakın" bir kişi henüz yeni dürttü.
Dediği şu: Eğer bu konu araştırılırsa, yıllar sonra, belki bir tuğlaya ulaşılır.
Bunun araştırılması zor.
Ancak o dönem için bu sorular tekrarlanır.
Ve bu dönemde görev yapanlar ile "o dönemde" görev yapmış olanlar belki bir şey der.
Belki demez.
Uğur Mumcu suikastının hemen ardından hiç Özel Kuvvetler elindeki C 3 ve C 4 patlayıcıların envanterine bakıldı mı?
Soru bu.
Savcılık ve Emniyet bu soruyu hiç sordu mu?
Kendine yahut ilgilisine. Bilgilisine.
Çünkü; daha o günden birçoğumuz şunu yazıp haber yapıyordu:
Bu patlayıcılar ya NATO malıdır; kayıtlıdır... Yahut Çek yapımı. O da muhtemelen kayıtlı.
Tabii ki dünyanın herhangi bir yerinden de getirip sınırın herhangi bir yerinden de sokabilirdiniz bunları.
Ama bir de "sınır içindekiler" mevcuttu.
Bunların da "olağan şüpheli" olması gerekirdi. Gerekebilirdi yani.
Belki Mehmet Ağar'ın, o gün Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu'ya söylediği "Bir tuğla çekerseniz..." hikâyesi böyle bir şeydi.
Belki dünkü Sabah'ta Erhan Öztürk'ün haberinde eski Meclis Araştırma Komisyonu Başkanı Avundukluoğlu'nun aktardığı üzre, "Mumcu'nun katillerini gören kişiyle konuşmak istiyoruz" dediğinde, İçişleri Bakanı Menteşe' nin "Karıştırma bu işleri" demesi böyle bir şeydi.
Bir soru şu:
Suikastın hemen öncesinde herhangi bir görevli yahut bir ekip Özel Kuvvetler elindeki bu tür patlayıcılardan aldı mı?
Belki olmamıştır böyle bir şey; belki de...
"Mumcu'ya suikast" günlerinin Özel Kuvvetler Komutanı, lakabını ben bilmiyordum, "Tilki Kemal" namıyla da anıldığı söylenen Tuğgeneral Kemal Yılmaz.
Yılmaz, 1990'da, tam da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay istifa ettiği sırada, "Özel Harp Dairesi" üstüne basına ilk brifingi vermekte olan iki komutandan biri.
Brifingin ana fikri, "Özel Harp Dairesi'nin ordu içinde gizli bir ordu olarak askerler ve vatansever kişilerden oluştuğu, bir Komünist işgale karşı örgütlendiği" idi.
12 Eylül darbesinden önce, kendisi de suikast girişimleri ve ihbarlarına maruz kalmış, "Kontrgerilla" varlığından söz etmiş Bülent Ecevit de, daha sonra susmasına rağmen yine de "ABD bu birliği finanse etmiş. Milliyetçileri görevlendiriyorlarmış" demişti.
General Yılmaz, o günlerde bir plastik patlayıcı sayımı yaptırtmış mıydı?
Burada da yazmıştım geçen gün.
O suikast günlerinin "Özel Harekâtçı Polis Amiri" İbrahim Şahin de, sadece Emniyet mensubu değil, daha Polis Akademisi mezuniyetinden beri ilginç görev yerlerinde bulunmuş ve sonra "Özel Harp... Özel Kuvvetler" tarafından yetiştirilmiş bir kişiydi.
Onda bulunduğu söylenen belgelerden hem polis hem asker kişilerin isimlerine ulaşılması, bunların şimdi tutuklanması, Şahin'in kendini alamayıp "Benden daha yeni 300 kişilik bir ekip oluşturmam isteniyordu" demesi hep bir nevi "tuğla" kokulu hareketler.
Esas soruya gelirsek;
Sadece Savcılık'ta değil, Meclis'te de (tabii medyada da) bu soru belki sorulabilir:
Uğur Mumcu suikastının hemen ardından hiç Özel Kuvvetler elindeki C 3 ve C 4 patlayıcıların envanterine bakıldı mı?
Bunu Güldal Mumcu'nun mensup olduğu CHP de sorabilir!

Önceki ve Sonraki Yazılar