Atila ALTUNTAŞ

Atila ALTUNTAŞ

Soykırım Tasarısı ve Türklerin durumu!

İsveç parlamentosunda kabul edilen Ermeni tasarısını bir Türk olarak kabul etmem mümkün değil. İsveç parlamentosunun kararı gülünç ve gayriciddî. Çünkü birbirinden alakasız bir çok konu araştırma yapılmadan belgeye ve ispata dayanmadan, tarihte 16 medeniyet kurmuş tek millet olan Türk milletini idam sehpasına oturtmak, İsveç parlamentosunun haddi değildir. Burada açık şekilde Türkiye'den intikam almak isteyen hayatları boyunca Türkiye düşmanlığı ile büyümüş, yetişmiş hiç biz vizyonu olmayan iki kelimeyi bir araya getiremeyen İsveç parlamentosuna girmiş birkaç yabancı asıllı milletvekili ve çevrelerin provokasyonu söz konusudur.

Bu vahim ve kabul edilmez kararın ardından hemen Türk milleti olarak suçluyu bulup, yargılayıp asmakta da üstümüze yoktur. Hiç kendimize suç bulmayız üzerimize toz kondurmayız. Tasarının arka yüzünü bilmeden araştırmadan bu olayın tek suçlusu olarak Hasan Dölek ve Mehmet Kaplan olarak ilan ettik ve acımasızca saldırıya başladık.

Öncelilikle şunu söyleyim İsveç ve Avrupa’da yaşayan Türkler olarak şapkamızı önümüze koyup öyle düşünmemiz gerek ve başkalarını suçlamadan kendimizi bir muhasebeden geçirmemiz lazım. Bende içinde olmak üzere İsveç’te yaşayan Türkler olarak tek hedefimiz para. Gece gündüz işten başka gözümüz bir şey görmüyor. Çoğumuz ‘’Lokanta nasıl alırım varsa ikinciyi nasıl alırım ‘’ ve ya, günde en az 10 saat çalışır oda yetmez ikinci işi ararız. O kadar para hastası ve iş kolik olmuşuz ki bırakın siyasetle ilgilenme ve seçimlerde oy vermeye gitmek bir tarafa dursun ailemize ve çocuklarımıza bile vakit ayıramıyoruz.

Yani İsveç’teki sosyal ve siyasi hayattan kopuk yaşıyoruz, hiçbir etkinliğe katılmıyoruz ama beğenelim beğenmeyelim Hasan Dölek ve Mehmet Kaplan gibi birkaç siyasetle uğraşan insanımız var. Bunlara destek verip güçlendireceğimize en çok biz köstek oluyoruz.

Eğer İsveç meclisinden tasarının geçmesinde bir suçlu varsa oda başta ben olmak üzere İsveç’te yaşayan Türklerdir. Yani demek istediğim şu: İsveç seçimlerinde oy vermeye gitme (Türklerin oy verme oranı % 13 iken Süryani ve Ermenilerin %90) siyasi ve sosyal hayatta hiçbir rol alma Para ve işten ve başka gözümüz hiçbir şey görmesin ondan sonra vur abalının sırtına.

OYLAMANIN PERDE ARKASI

Oylama 131- 130 aleyhimize çıktı. Tabi doğal olarak herkes,Yeşiller ve Çevre partisi Türk asıllı milletvekili ’’ Mehmet Kaplan oylamaya girseydi sonuç 131- 131 olacaktı ve belki de bu tasarı meclisten geçmeyecekti’’ diye düşünüyor. Ama olayın perde arkası farklı, oylamayı baştan sona kadar takip ettim ve zaman zaman Hasan Dölek ve Mehmet Kaplan’la istişarelerimiz oldu. Oylamadan önce Yeşiller partisinin ikinci başkanı " sen oylamaya girmezsen bizde girmeyeceğiz" dediler. Dengeler hayır lehine gelişsin. Hem de hep beraber parti gurubu ve muhalefet ittifakını bozmamış olalım demiş gibi oldular.

Böylece Mehmet Kaplan girip soykırıma hayır oyu verse sağlayacağı  etkiyi, diğer taraftan oylamaya katılıp evet verecek olan Çevre ve yeşiller Partisinin eş başkanları Peter (hatta o anda meclisteydi) ve Maria oyalamaya katılmadılar. (Böylece soykırıma karşı bir oy eksik çıkarken, soykırımı destekleyen iki oy az çıktı.)

Yani Mehmet sen hayır deme bizde evet demeyelim demiş gibi oldular. Daha yumuşak bir müşterek tavır geliştirdiler. Böylece 133 evet 131 Hayır olacak olan sonuç 131 evet 130 hayır olarak cıktı. (Bir oya karşı iki oy)Böylece Partisi hem Mehmet Kaplana sahip çıkmış ve hem de grup kararını bozmamış oldu. Seçim ittifakı da zarar görmedi.
Şunu da belirtiyim bu olaylar olurken Mehmet, dışişleri bakanı Davutoğlu ile telefonda, İsveç Türkiye büyük elçisi Zennur Korutürk’le de salonda istişarelerde bulunarak bu karara vardı.

Bir başka hususta zaten siyasete, oy kullanmaya ve siyasetçi olmaya ilgi bu kadar az iken; ince diplomasiyle aynı etkiyi sağladığı halde sırf duygusal sebeplerle Mehmet Kaplan'a yüklenmek sizce haksızlık olmaz mı?
Bizim tek; ilk ve son sorunumuz "soykırım sorunumu" daha sonrada bu insanların çalışmalarına yine ihtiyacımız yok mu? Şüphesiz ki var ve bu arkadaşlar tepkisel ve duygusal tepkiler vererek hareket etmektense pozisyon ve etkilerini yükselterek çok daha uzun nefesli ve faydalı olmaları gerekmezmi?

Bizim en kısa sürede yaşadığımız ülkedeki siyasetle ilgilenmemiz. Müteessir olmaktan çıkıp müessir olmak için en beğendiğimiz partiye üye olup etkili olmamız gerekir. Bizim yeni yeni gençlerimiz siyasete girmeli ve üst noktalara gelmeli. Yaşadığımız hayatı ve toplumu istediğimiz şekilde etkilemek için çalışmaya acilen başlamamız gerekir. Ve hepimiz mutlaka seçimlerde katılarak doğru bulmadıklarımızı ve bulduklarımızı göstermemiz gerekir. Yani oy kullanmamız gerek.

Oylama bitip sonuç aleyhimize çıkınca göz ucuyla Mehmet ve Hasan’ın durumuna baktım. Suratları simsiyah geçmişti, o gün orda onlardan daha fazla üzülen kimse yoktu. Hâşâ mucize yaratamazlardı ya, ellerinden geleni yaptılar. Belki orda 4-5 tane Türk asıllı milletvekili olsaydı sonuç böyle olmazdı…Bu da gösteriyor ki, artık biz Türk vatandaşları olarak yol ayrımındayız herkesin düşünüp taşınıp bir karar vermesi lazım… Ya eskisi gibi ‘’para ve iş’’ diyeceğiz aynı şekil yolumuza devam edeceğiz… Yâda Yahudi, Ermeni, Süryani lobilerini örnek alarak İsveç, Avrupa ve Amerika’da güçlü Türk lobisini oluşturacağız…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
14 Yorum