Söylenecek sözleri suya yazıyorum...

"Dedim ya...
Bazı eşikler atlanır hayatta.
Eşik önünüzdedir.
Geriye bakamazsınız.
Aşarsanız o eşiği, ki aşmak zorundasınızdır, bir daha hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını da bilirsiniz.
Bile bile aşarsınız o eşiği...
Sonra birden bire değişir dünyanız.
Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz..." (*)

 

 ***************************************************

Suskunum evet, susmak zorundayım... Konuş demeyin bana, susma demeyin... Kışkırtmayın n’olur… Kendimi kaybetmişim zaten ruhsuz bedenimde… Siz konuşun, siz susmayın... Vurun beni sözlerinizle… Alıştım ben kalbimin içinde gezinen başıboş kurşunlara…

************

Susmak zordur… İçinizi kemirir söyleyemedikleriniz… Anlatamadıklarınız… Kendinizi karanlık bir odada, karanlık bir cama dokunuyor gibi hissedersiniz… Sessizsinizdir, ama içiniz her an fırtınalı bir gün gibidir... İçinizden coşkun sular akar... Söyleyemediklerinizle kalırsınız. Bir gün ışıkların size de yanacağı günün özlemiyle yaşarsınız.

Susarsınız, susmak da zorundasınızdır. Çünkü konuşursanız; her şey biter! Her ne varsa biter... Yok olur. Buna cesaret edemezsiniz. Kendiniz susmakla kalmaz, birilerinin de susması, susabilmesi için dualar edersiniz gece gündüz... Dayanılamaz olur kelimeler... Kişinin yaptıklarından ne kadar nefret etseniz de, ne kadar nefret edilecek şey yapsanız da, ne yaptıklarınızı, ne yapılanları söyleyebilirsiniz... Karşınızdaki yakınlaştıkça söylenemez olur sözler. Zaten söylerseniz de, yine üzülen siz olursunuz, sevinen o... Susarak üzülmeyi, acı çekmeyi yeğlersiniz... Sırtınıza her gün daha büyük bir bıçak saplanıyor. Nasıl acı çekmezsiniz ki, nasıl üzülmezsiniz? Acı çektirmişsinizdir bir kere…

Susmak beni üzse de, acı verse de, zalim darbeler indirse de, susuyorum, mecburum!

***********************

“Dilim seni dilim dilim dileyim; Başıma ne gelse kötü, senden bileyim…”

Neden beceremeyiz susmayı, neden “kıllet-i kelâm, kıllet-i menâm ve kıllet-i taâm” yok hayatımızda?!

Neden bazen toplanıp dostlar ile bir saatlik susmayız, susabilemeyiz?!

Susmak, asil insanlara mahsus erdemli bir davranış biçimidir.

Sebebi her ne olursa olsun anlamlıdır. Bazen olanca gücümüzle haykırmaktır.

Bazen sev(me)diklerimizi kırmamak adına söylenecek sözleri suya yazmaktır, yutkunmaktır.

Susmayı becerebilmek gerçekten zordur. Çünkü susmak, sabır işidir, sanattır.

Oysa birileri, bir zamanlar bir okurumun da ifade ettiği gibi, nezaket ve asâlet makâmındaki susmayı, cesaretsizlik ve acizlik olarak algılarlar. Salyaları daha da akar, suskunluğunuz karşısında…

Susmak; verilecek cevabı olmadığından değildir…

Susmak, susabilmek;

Asalettir…

Aile terbiyesidir…

Vicdandır…

Anlayana harfsiz, kelimesiz, cümlesiz en ustaca cevaptır…

Her şeyden önemlisi de akıl işidir.

Ünlü bilgeye sormuşlar;

Bir insanın zekâsını nerden anlarsınız?

- Konuşmasından.

- Ya hiç konuşmazsa…

- O kadar akıllı insan yoktur dünyada…

************************

“Suskunluğum asaletimdendir

Her lafa verilecek bir cevabım var.

Lakin bir lafa bakarım laf mı diye.

Bir de söyleyene bakarım adam mı diye? (Mevlâna)

******************

Ama susmak zorunda iseniz, o başka! Bambaşka…

***************

"Bile bile aşarsınız o eşiği...
Sonra birden bire değişir dünyanız.
Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz..."

**************

Rabbim bana geçemediğime inandığım imtihanlarım için tekrar şans verir misin?.. Bu kez seni üzmek istemiyor ve söz veriyorum...  

********

Rabbim dünya'da ve âhirette rızâsından ayırmasın...

Artık yazmayacağım, elveda...

 

(*) Asım YILDIRIM

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
12 Yorum