Tarihin mecburiyetine karşı iradenin ıslah gücü

 

 

12 Eylül'de gerçekleşecek anayasa değişikliği referandumu daha şimdiden siyasetin geometrisine yansıyacak etkilerin ipuçlarını görebileceğimiz bir tablo yarattı. 'Hayır' cephesi ile 'evet' cephesinin oluşma biçimi adeta tarihin mecburiyeti (determinizm) gibi tahakkuk ediyor ve tam da AK Partililerin (ve onların sivil toplumunun) istediği şekilde “demokratikleşmeye hayır veya evet” karşıtlığına oturuyor. CHP ve onun sivil toplumu ile MHP 'hayır' cephesini; AK Parti ve onun sivil toplumu ile SP, BBP ve bağımsız STK'lar (bazı sosyalist ve liberal inisyatif, dernek ve sendikalar ile İslami kesimin bağımsız birkaç STK'sı) ise 'evet' cephesini oluşturuyor.

Kuşkusuz bu kutuplaşmanın referandumu ilgilendirdiği kadarıyla anlam taşıdığı düşünülebilir ve başka bir zamanda (mesela milletvekili genel seçimlerinde) yeni bir siyasi dağılıma tanık olacağımız öne sürülebilir. Fakat referandumun konusu, değişim sınırlı bile olsa, hatta hiç ilkesel bulunmasa ve niyeti sorgulansa dahi mevcut haliyle müesses nizamın eski usülle yerinde kalması veya kıyısından köşesinden de olsa değişmesi arasındaki tercihle ilişkilendirildiğinde taktik gibi görülen halihazırdaki kutuplaşma ya da siyasi dağılımın kalıcı olma ihtimali artmaktadır. Demokratikleşme iradesine destek niyetiyle referanduma bu kompozisyonla giden siyaset, demokratikleşmenin kemale erdirilmesi amacıyla milletvekili genel seçimlerine de aynı yanaşık düzende gidebilir.

Bu satırların yazarı, referandum için oluşan ittifak sisteminin genel seçimlerde de devam edebileceği varsayımına dayanarak iktidarın derin meşruiyet ve destek ihtiyacına olumlu cevap veren siyasi partiler (SP ve BBP) ile sivil toplum kuruluşlarının, tarihin mecburiyetine itiraz etmeseler dahi ona teslim olmadan ellerindeki ıslah gücünü 10 yıla yaklaşan iktidar tecrübesini terbiye etmek ve milletin gerçekten yararına sahih mecraya çekmek üzere esaslı biçimde kullanmaları gereğine dikkat çekmektedir. Özellikle SP, iktidarın gem vurulamaz gibi görünen taşkınlıklarını ve sapma açısının kontrol dışına çıkarak büyümesini sokakların duyarlılığını harekete geçirerek nasıl dizginleyebileceğini mükerrer örneklerde göstermişti. Asıl görevi iktidarı terbiye etmek, ehlileştirmek ve halkın yararına olmayan işlere bulaşmasını engellemek olması gereken iktidarın sivil toplumunu da sahih mecrada kendi işini yapar hale getirme ödevi yine SP'nin omuzlarında gözüküyor.

Referandumda, iktidarın çekingen, ürkek ve yasak savma kabilinden değişiklik paketine sırf demokratikleşme iradesine destek vermiş olmak için 'evet' diyecek (içinde bendenizin de yeraldığı cephe) asıl bu işbirliğinden itibaren, önce iktidarın normalleşmesi, ardından da Türkiye'yi normalleştirmeye başlaması için irade ve ıslah gücünü son haddine kadar göstermelidir.

AK Parti iktidarının referandum için vazgeçilmez ihtiyaç duyduğu bu siyasi destek koalisyonu, milletvekili genel seçimlerinde de mecbur olduğu zeminin adıdır aynı zamanda. Aksi takdirde, bütün kamuoyu araştırmalarının gösterdiği müstakbel CHP-MHP koalisyonu halen birkaç puanla iktidarı geçmiş durumdadır. Zaten Ekim 2007'de cumhurbaşkanlığı referandumunda ve sonrasındaki kamuoyu araştırmalarında tercihi bilinen tabanının eğilimlerine rağmen MHP yönetimini CHP ile aynı cephede yeralmak zorunda bırakan reel siyaset seçeneği de MHP yönetiminin davranışını açıklamaktadır.

Her ne kadar AK Parti iktidarının bileşenleri arasındaki kimi unsurlar (Gülen Hareketi bunların başında geliyor) CHP-MHP seçeneğine karşı kendi hazırlıklarını yapıyor görünseler de Erdoğan-Davutoğlu dinamiğinin dışpolitika kaynaklı iç politika dizaynında radikal ve dramatik bir değişime kolay teslim olmayacağı tahmin edilmelidir. Bu nedenledir ki Erdoğan'sız bir AK Parti ve iktidar geometrisine göre vaziyet ayarı yapabileceklerini hissettiren çevrelere duyulacak ihtiyacı en aza indirme, mümkünse sıfırlama hesap kitabı için referandumda test sürüşü yapılacak ve karşılıklı memnuniyet durumunda da yola devam edilecek yeni bir ittifak sistemi lüzumlu gözükmektedir.

SP (ve BPP ile diğer güçler) iktidarın kendilerine duyduğu desteğin sadece aritmetik olmadığını, bundan da önemlisi, sürdürülemez ve aşınmış bir iktidarın yola devam etmesini sağlayacak boyutta gerekli meşruiyet için olduğunu mutlaka biliyorlardır. Meşruiyet desteğinin aritmetik destekle kıyaslanmayacak güç sağladığını da görebiliyorlardır. Öyleyse referandumdan itibaren muhalif güçler koalisyonunun, AK Parti iktidarını tarihsel ve kültürel gerçekliğimizin sahici parçası olmaya, yerliliğe ve milli reflekse göre hareket etmeye zorlayacak gücü kullanıp kullanmadıklarını da sorgulayacağız.

Bu çerçevede SP liderinin yönelttiği hiçbir eleştirinin siyaseten olmadığına inanıyor ve bu ilkesel tenkitlerin mutlaka yerini bulmasını sağlayacak ısrar ve kararlılığın gösterilmesini umuyoruz. İktidara tutunmuş hiçbir kişi, kesim veya grubun haksız, adaletsiz, ahlaksız ve illegal rant mekanizmasının devamına hiçbir siyasi veya başka menfaatler karşılığında göz yumulmayacağına, böyle kirli ilişki ve işbirliklerinin siyasi iktidar pazarlıkları içinde masaya konmasına asla izin verilmeyeceğine güveniyoruz.

Tarihin mecburiyeti, adalet ve özgürlük şiarlarını siyasetinin odağına yerleştirmiş tüm farklılıkları ve muhalifleri, tarihin bu anında demokratikleşme iradesine destek vermeye zorlasa da, bu desteğin sahip olduğu irade ve ıslah gücü amansızca iktidarın karşısına çıkartılmadığı sürece, bunun gerekçesi ne olursa olsun, vicdanlar bir kez daha aldatılmış olma kaygısından asla emniyette ve müsterih olmayacaklardır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar