Telefondaki Kız

Çarpık  Toplumdan, Çarpık bir tablo

TELEFONDAKİ KIZ

 

Mübarek Ramazan ayının 27.ci günüydü. Bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi'ni de bu gece karşılayacaktık. Saat 17 suları gibi birşeydi. İşten çıkmama yarım saat kadar bir zaman vardı. Ben çalıştığım büroda oturmuş, mesainin bitmesini bekliyordum. Birden telefon zili ile irkildim. Bir-iki çalıştıktan sonra ahizeyi kaldırdım. Karşımda neş'eli gibi gözüken bir ses;

 

-         Alo kiminle görüşüyorum? Dedi. Tanımadık bir genç kız sesiydi.

-         Burası Vefa Yayıncılık Fatih Bürosu,

-         Siz kimsiniz?

-         Ben Furkan, ama ben sizi tanıyamadım,

-         Boşverin konuşuyoruz yaa.

 

Anlamıştım ki, telefon tuşlarıyla oynayan bir kız. Bir an kapatmayı düşündüm. Ancak bu işi niye yaptığını öğrenmek istedim.

 

-         Fakat bu yaptığınız iyi değil galiba. Evde kim var şu anda?

-         Hiç kimse. Siz kaç yaşındasınız?

-         Benim yaşım o kadar önemli değil. Ben merak ettim niye böyle bilmediğiniz telefonları arıyorsunuz?

-         Stres atmak ve de sorunlarımı geçiştirmek için.

-         Başka yolları yok mu?

-         İşte biz de bunla idare ediyoruz.

-         Galiba sizin sorununuz olsa gerek. Ne gibi sorununuz var?

-         Çok önemli bir sorunum var. Fakat aklınızın ucundan dahi geçmez.

-         Allah Allah merak ettim şimdi. Söyler misiniz lütfen?

-         Biraz düşün....

 

Ben kızcağızın ne gibi sorunu olduğunu iyiden iyiye merak ettim. Aklımdan ailesinin ve kendisinin durumunu öğrenmek geçti;

 

-         Haa bu arada isminizi öğrenebilir miyim?

-         İsmimi boşverin.

-         O zaman ne iş yapıyorsunuz, okuyor musunuz?

-         Evet Ticaret Lisesinde 1.ci sınıfta okuyorum.

-         Biraz ailenizden bahsetseniz...

-         Bakıyorum da gazeteci gibi sorguluyorsunuz.

-         Konuşmak için telefon açmadınız mı? Önce siz kendinizle ilgili soruları cevaplayın sonra da ben kendimi tanıtırım.

-         Pekala. Biz Karagümrük'te P..................... (unuttum) sokakta oturuyoruz. Babam geceleri Galeria'da çalışıyor. Annem ise evimize yakın bir konfeksiyon atelyesinde çalışıyor. Bir de erkek kardeşim var. O da ortaokul 1'de okuyor.

-         Anneniz niye çalışma ihtiyacı duyuyor? Yoksa ekonomik sorununuz mu var?

-         Yoooo. Hiç parasal sorunumuz yok. İşte bilmiyorum, çalışıyor.

-         Acaba o önemli sorununuz ailenizden mi kaynaklanıyor?

-         Ne gibi?

-         İşte aile içinde kavgalar. Yani anneniz – babanız birbirleriyle geçinemiyorlar mı?

-         Hayır, hayır. Bu arada zahmet olmazsa biz de sizi tanıyalım.

-         Aaaaa evet haklısınız. İsmim Furkan Koç, işte bir yayınevinin Fatih Bürosunda çalışıyorum. Ayrıca üniversite sınavlarını da hazırlanıyorum. Yeter mi?

-         Yok hiç ailenden bahsetmedin.

-         Ailem; işte 4 erkek kardeşin sonuncusuyum. Bütün ağabeylerim evli. Annem ve babam Giresun'da ikamet ediyorlar. Ben burada bir ağabeyimin yanında kalıyorum.

-         Yaşınızı öğrenebilir miyim?

-         Evet, 20. Beni epey öğrendiniz. Şimdi gelelim sizin meselenize. Evlilikle ilgili olarak sizi istemediğiniz birisine mi veriyorlar?

-         Yok, yok. Dedim ya aklınızın ucundan dahi geçmez.

-         Tamam, tamam bir atış hakkı daha verin.

-         Kabul.

-         Manevi yaşantınız nasıl?

-         Bu soruya hem hayır hem de evet diyeceğim. Hayır sorunumun cevabı değil, evet manevi yaşantım istenilen gibi değil.

-         Size bunu sormamdaki gaye manevi eksiklik hissedip hissetmediğiniz. Hiç oruç tutuyor musunuz?

-         Ramazanın ilk haftası tutmadım ama diğer günler hep tuttum.

-         Şimdi bu kadar adamı meraklandırmanız yeter. İsterseniz sorununuzu söyleyin.

-         Tamam. Ama sıkı durun, hiç beklemediğiniz bir cevap olacak. Bir gün okula gidecektim. Eve babam işten gelmişti. Yatacaktı ama bana hiç ummadık bir muamelede bulundu. Yani anlayacağınız bana saldırmak istedi.

-         Yaaaa....

 

Benim ya çekişimden sonra 5 – 10 saniye kadar müddet geçti. Birden kendimi toparladım;

 

-         Vallahi hiç ummuyordum. Cidden sizin adınıza çok üzüldüm. Sizin bu öz babanız mı?

-         Maalesef, öz babam. Ama ben bunu uzun süredir bekliyordum. Ben şahsen kişilerin psikolojilerinden anlarım.

-         Siz o anda ne yaptınız?

-         Hemen avazım çıktığı kadar bağırdım. Elinden kurtulduktan sonra koşarak annemin çalıştığı yere gittim. Anneme durumu anlattım.

-         Annenizin tavrı ne oldur?

-         Babama bağırdı, çağırdı.

-         Şu anda babanızla ilişkiniz nasıl?

-         Babam benden özürdiledi. Bana 'erkeklerin bazı zayıf yanları vardır. Benim zayıf yanım da bu işte' dedi.

-         Konuşuyor musunuz?

-         Eskisi kadar olmasa da işte öylesine konuşuyoruz.

-         Babanız bu işi niye yaptı sizce?

-         Bilemem.

-         Şimdi bu olayı bizden başka bilen var mı?

 

O an kızcağızda bir duraklama helezonu oluştu. Ve ardından bir dolu gözyaşların hıçkırıklarla boşalışı başladı. Uzun bir müddet geçti. Ben sorumu tekrarlamak zorunda kaldım;

 

-         Acaba bilen var mı?

-         (Ağlayarak) Evet, bir erkek arkadaşıma anlatmıştım. Dün de onu başka bir kızla gördüm. Bana hiç pas vermedi.

-         Esasen ben buna üzülmedim. Erkeklerin çoğu kızların derdinden anlamazlar.

-         Yoo bu böyle değildi.

-         O zaman sizi niye bıraktı? Sizden bazı şeyler bekledi ama olmadı öyle sanırım ki....

-         Ne gibi?

-         Pekala anlamanız lazım. Biraz düşünün, akıl muhakemesi yapın.

 

Bu sözler üzerine kızcağız kısa bir süre bekledi. Öyle sanıyorum ki düşünüyordu. Derin bir nefes aldı ve;

-         Galiba haklısınız. Onu gözümde çok büyüttüm.

-         Şimdi size yardımcı olmak isterim.

-         Nasıl olacaksınız?

-         Tanıdığımız bayanlar var. Sizinle konuşsunlar.

 

Tam bu sırada telefon ahizesinden kapı zilinin acı acı çalındığı duyuluyordu. Ayrıca “Abla, abla!” diye de bağırış vardı. Telefondaki kız bu sesle irkildi;

 

-         Kardeşim okuldan geldi, kapatmak zorundayım.

-         Ama size yardımcı olamadık. Telefon numaramızı biliyor musunuz?

-         Hayır ben rastgele tuşlara bastımdı.

-         İstersem vereyim sonra açarsınız.

-         Teşekkür ederim, gerekmez. Ben kapatıyorum.

-         Bari siz telefon numaranızı veriniz.

-         Olmaz olmaz. Hadi ben kapatıyorum.

 

Bir anda telefon kapandı. Acımıştım kıza. Hayat oyununda bir tokat yemiş kızcağız. Darbeleri biribir ardına sinesinde hissetmiş kızcağız. Bu çarpık toplum düzeninde kendini yalnız hisseden, dertlerini telefon telleriyle ötelere götüren kızcağız.

 

Bu olayı hayal mahsulü sanacaksınız.  Fakat ne yazık ki her noktasına kadar doğru. Gönül isterdi bu olayı duymayalım. Biz bu olayı duyduk ama duymadığımız bu ve bu gibi nice olaylar var. Yaşadığımız düzenin getirdiği bu sonuçlar bize ders olmalı. Kendini tatmin edemeyen nice kişiler, bu kişilerin başvurduğu iğrenç yollar ve sonuçta çıkmaza giren kişiler

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
19 Yorum