Toplumu Beğenmiyorum

Toplumun durumunu beğenmiyorum. Beğenen varmış, bu onun hakkıdır. Benim de beğenmemek hakkım...

Niçin beğenmiyorum? Gerekçelerimi sayayım:

1. Okuma yazma ve lisan meselesi. Bir toplum, bin yıldan fazla kullanılmış millî yazısını bilmezse, okuyamazsa, anlayamazsa cahilleşir. Cahillik birçok büyük fenalığın sebebidir.

2. Kültürsüzlük. Bu ülkede birkaç bin kişi dışında yeterli millî ve genel kültür sahibi insan yoktur diyorum.

3. Mantıksızlık. Liselerinde doğru dürüst ve yeterli mantık okutulmayan bir toplum iyi düşünemez, iyi ile kötüyü birbirinden ayırt edemez. Yanılır durur.

4. Mürüvvetsizlik. Bir ülkede, yeterli sayıda mürüvvetli insan olmalıdır. Bizde mürüvvetin mânâsını bilen kaç kişi çıkar?

5. Fütüvvet ahlâkı da yok. Fütüvvet nedir? Bir örnekle anlatayım: Sabahleyin kahvaltılık almak için yan yana, karşı karşıya dükkânların bulunduğu bir çarşıya gittiniz. Bir dükkândan peynir aldınız. Zeytin de istediniz. Dükkâncı lütfen zeytini karşı komşumdan almanızı rica ederim, ben sizinle siftah ettim, o henüz etmedi der.

6. Görgüsüzlük. Bir toplumda yeterli sayıda görgülü, şehir kültür ve zihniyetine sahip, kibar, nazik, efendi, edepli, iffetli, faziletli vatandaş olmalıdır. Görgüsüzlük ve kabalık hakim olursa toplum bozulur.

7. Merhametsizlik. Ülkemizde çok şükür hâlâ çok merhametli insanlar bulunmaktadır ama merhametsizlik de son haddindedir. Bu kadar merhametsiz bir toplumun geleceği parlak, sonu iyi olmaz.

8. Cinsellik patlaması. Müstehcenlik bütün ülkeyi baştan başa sarmıştır. Seks manyağı haline gelen kitleler azmıştır.

9. Dinsizlik. Dinsizliğin tarifi şudur: Mensup olduğu din ile mütedeyyin olmayan kimse.

10. Lisansızlık. Türkiye'nin büyük çoğunluğu birkaç yüz kelimelik bir sokak, çarşı, pazar, günlük iletişim dili, telgraf Türkçesi ile konuşuyor ve anlaşıyor. Edebî, yazılı, kültür Türkçesi sizlere ömür.

11. Ünlemler dili iyice yaygınlaştı. Aha moha yuha!.. Yuf be!.. Ha ha ha!.. Ho ho ho!.. Hi hi hi!..He he he!.. Amma da kral be!.. Homurtular, iniltiler, böğürtüler...

12. Bayağılığın, âdiliğin, pespayeliğin saltanatı...

13. Paranın ana ve temel değer olması, putlaşması, Altın Buzağı dini...

14. Dinî kültürün çöküşü. Din sömürüsünün patlaması. Arivizm, aktivizm, bedevîlik, bid'at cereyanları, bozuk fırkalar ve hizipler, dinî hizmet ve faaliyetlerde geri zekalılık ve istismar...

15. Tasavvuf ve tarikat hayatında tedenni. Dev holdingler haline gelen ve milyarlarca dolarla oynayan bazı cemaatler...

16. Üzerinde yolculuk ettiği gemiyi batırmak isteyen beyinsizlerin çoğalması.

17. Yakın tarihin bir yalanlar dolanlar kumkuması haline gelmesi. Sahte kahramanlar kültü.

18. (İstanbul için söylüyorum) Aşırı kalabalık, izdiham, yollar, sokaklar, caddeler, meydanlar insan selleriyle dolu. Milyonlarca otomobil. Bu kadar kalabalığa tahammül etmek zor.

19. Riyâkârlık, vefasızlık, hoşgörüsüzlük, fitne fesat, nifak şikak, isyan tuğyan...

20. Toplumsal ve millî barış ve uzlaşmanın olmaması.

İşte bu sıraladığım sebepler yüzünden toplumun halini beğenmiyorum. Bunlardan tedirgin oluyorum.

Bazıları "Durumumuz çok parlaktır...Geleceğimiz pespembedir... Nurlu ufuklara dört nala koşuyoruz... Türkiye'yi artık hiçbir güç durduramaz. Çılgın gibi kalkınıyoruz ve yüceliyoruz..." edebiyatı yapıyor. Hürriyet var, elbette onlar da böyle düşünebilir. Lakin uyarıyorum: Durum parlak değildir, bu gidişin sonu kötüdür.

(İnternet sitelerinde fotoğrafını gördüm. Güneyde bir ilimizde bir kısım vatandaşlar kocaman bir pankart asmışlar.Üzerinde şu yazı var: "İşkalci TCdefol git!.." Bir yanlışlarını düzeltmek isterim: İşkalci değil, işgalci yazmaları gerekirdi...)

* (İkinci yazı)

Ucuzluk çılgınlığı

Edirne'de büyük bir mobilya mağazası ilan etmiş: "Kapatıyoruz!.. Her şey üçte bir fiyatına!.." Ucuz satışların başlayacağı gün otoyollar tıkanmış, binlerce otomobil, on binlerce vatandaş akın etmiş... Kapılar açılınca kalabalık çılgın gibi mağazaya dalmış...Ayılanlar, bayılanlar, ezilenler olmuş...

Polisler düdük çalmışlar, ilgililer haykırmışlar, müşteriler deliler gibi sağdan sola koşuşmuşlar. Dükkân sahipleri ellerini ovuşturmuşlar.

Ucuzluk, mal, eşya...

Yatak odası takımları... Oturma odası takımları...Çocuk odası takımları...

Koltuklar, kanapeler, masalar, sandalyeler, büfeler, vitrinler, sehpalar...

Mal, mobilya, ucuz, kelepir...

Tıkanan otoyollar... Polisler, düdükler, çılgın gibi koşuşan vatandaşlar, izdiham izdiham izdiham, ayılanlar bayılanlar, merdivenden düşenler... Fincan gibi açılmış gözler... Ucuz ucuz ucuz... Kelepir kelepir kelepir... Aman kaçırmayalım...

Başka büyük bir mağaza 100 liraya dizüstü bilgisayar, 10 liraya cep telefonu, 110 liraya buzdolabı, 125 liraya çamaşır makinesi, 7 liraya altın kaplamalı çakmak satacağını ilan etse ne olur acaba?..İki yüz bin kişi gelir, mağaza yıkılır, çok ölen ve yaralanan olur. Ölenler dizüstü bilgisayar şehidi mi olur acaba?

* (Üçüncü yazı)

Alamamışalmış...

Herifin korkunç bir serveti var. Haram helâl dememiş köşeyi dönmüş...

Parayla ilim satın almak istemiş, alamamış.

İrfan satın almak istemiş, alamamış.

Kültür ve medeniyet satın almak istemiş, alamamış.

Görgü satın almak istemiş, alamamış.

Kibarlık ve zarafet satın almak istemiş, alamamış.

Beyefendilik satın almak istemiş, alamamış.

Karısına hanımefendilik satın almak istemiş, alamamış.

Çocuklarını küçük beyefendiler, küçük hanımefendiler yapmak istemiş, bunları satın alamamış.

Mürüvvet diye bir şey duymuş, parayla ondan satın almak istemiş alamamış.

Ahlâk, fazilet satın almak istemiş, alamamış.

Namus, şeref, vicdan, haysiyet, doğruluk, dürüstlük satın almak istemiş, alamamış.

Sanat ruhu satın almak istemiş, alamamış.

Mantık satın almak istemiş, alamamış.

Bilgelik satın almak istemiş, alamamış.

Çünkü bütün bunlar çarşıda pazarda parayla satın alınabilecek şeyler değilmiş...

Canına yandığımın dünyası demiş... Çarşıyı pazarı, bütün piyasayı aradım bulamadım demiş. Bulsaydım, pahalı da olsa her birinden birkaç kilo alacaktım diye söylenmiş.

Önceki ve Sonraki Yazılar