
Sebahattin BİLGİÇ
TOPRAK SENDEN İNCİNMESİN
Bu günlerde yakinen tanıştığımız, muhabbetimizin olduğu, beraber seyahat ettiğimiz, aynı meclisleri paylaştığımız büyüklerimizden aramızdan ayrılanlar oldu. Elbet dünya bir geçit yeri. Bir olarak geliriz, birken çok oluruz, en nihayetinde yine bir olarak ayrılırız bu fani âlemden.
Ölüm hayatın en büyük gerçeği. Kimileri için düğün günü, buluşma zamanı, çok kişi için ise ayrılık, acı, hüzün hiç istenmeyen muhakkak bir gerçek. Musalla taşında hoca efendiler bazen şöyle hatırlatma yaparlar; “burada musallada yatan bu kardeşimiz bizim de gideceğimiz yere bizden biraz önce gitti.” Eh peygamberler de gittiğine göre bu fani dünya kimseye mülk değil elbet.
Üniversite yıllarımızda arkadaşlarımla bir planlama yapmıştık. Rahmetli Hocamız Esad Coşan Hazretlerini salon konuşması için davet edecektik. Hocamıza daveti iletmek üzere ben gittim. Hüsnü kabul buyurdular ve konu olarak neden bahsetmemi istersiniz dediler. Ben de gençliğimizin verdiği enerjiyle olsa gerek “ efendim güncel konulardan bahsedebilir misiniz” diye talebimizi ilettim. Tebessüm ettiğini hatırlıyorum.
Salonu gençlerle tıklım tıklım doldurduk. Hocamız vakur bir şekilde kürsüye geldiler ve sözlerine başladılar. “ Benden güncel konularda konuşma yapmamı istediler. Gençler size hayatın en güncel, en gerçek konusundan bahsedeceğim. Gençler iyi bilin ki hayatın en gerçek ve en güncel konusu ölümdür.”
Rahmetli hocamız ne gence, ne yaşlıya, ne erkek veya kadına hiç uzak olmayan ve sıra gözetmeyen ölümü, bizim beyinlerimize nakşetti o gün. Biz güncel siyaseti, gelişen olayları beklerken siyasetçiyi de, yönetenleri de, yönetilenleri de kısaca herkesi, her kesimi öldüren ölüm gerçeğini kavrattı. Zira ölümü iki gözünün arasından ayırmayan insan siyasette de, ticarette de, evinde de, sokakta da, görev başında da, yalnızken de en değerli insandır.
Bu toprak bağrına düşenleri hiç geri çevirmedi, çevirmez de. Erdem Bayazıd bu gerçeği “Ölüm Risalesi”nde son derece etkileyici dizelere dökmüş.
Toprak
Ölüme aç
Ölüme muhtaç
Hayat
Ölüm muhakkak
Ve ölüm mutlak…
Ölüm gerçeği, ölümden sonrasının hesabını yapanlar için uykuları kaçıran, iştahı azaltan, dünya ve dünyalıklardan soğutan bir gerçek olduğundan olsa gerek, Hz Ömer yerden bir saman çöpü almış da şöyle demiş. “Ne olurdu şu saman çöpü olsaydım. Keşke annem beni doğurmayaydı. Keşke tamamıyla unutulmuş bir hiç olsaydım.”
Şimdi artık herkes ölümden kaçar gibi yaşıyor. Cenaze namazı kılanlar kadar, hatta bazen daha çok seyredenler de cenazenin başında bulunuyor. Mezarlıklarda defin esnasında gruplar halinde şakalaşmalar, konuşmalar almış başını gidiyor. Hâlbuki Efendimize “en üstün mü’min hangisidir”diye sorulmuş ta “ahlakça en güzel olandır“ buyurmuş. “Hangi mü’min en zekidir” diye sorulmuş , “ ölümü en çok anan ve ona en güzel hazırlanandır” buyurmuş.
Ölüme hazırlanmak hiç şüphesiz birçok kitaba sığmayacak bir konu. Yunusun şu dizelerini şiar edinmek ve çok müşkül olan hadisi şerifin de ifadesiyle “ölmeden önce ölmek” hazırlığın özeti olsa gerek.
Yunus gerçek aşık isen mülke suret bezeme gil
Mülke suret bezeyenler kara toprak olmuş yatar.
Okuduğum bir kitaptan cennetle müjdelenen büyük sahabe Hz Ömer’in son demleriyle ilgili bir not çıkarmış, altına da “Ne ibretlik, senden sonraya çok ağır bir örnek bıraktın” diye not düşmüşüm. Hz Ömer, Oğlu Abdullah’a derki; “ Oğulcuğum! Yüzümü yere koy, olur ki Allah bana merhamet eder”ve iki yanağını toprağa sürdü. Sonra şiddetli bir baygınlık geldi. İbni Ömer anlatmaya devam ediyor. Başını kaldırdım, kucağıma koydum. Ayıldı ve: “Yüzümü toprağa koy, olur ki Allah bana merhamet eder” buyurdu. Sonra: “Yazık Ömer’e, annesine de yazık, eğer mağfiret olunmazsa”…
Toprağa girmek mukadder olduğuna göre A. Karakoç’un dizeleriyle verdiği vazifeyi buraya koyarak noktalayalım satırlarımızı.
Temizlen de gir mezara
Toprak senden incinmesin
Tabutuna sararlarsa
Bayrak senden incinmesin.
Sebahattin BİLGİÇ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.