Türkçe Olimpiyatlarının Demokratikleşme Çabamıza Katkısı

Ülkelerarası ilişkilerin yayılıp gelişmesi, ideolojik ayrımlara dayalı kutuplaşmanın çözülmeye başlaması, farklı toplumsal kültürlerin, inanç ve beklentilerin milli sınırları aşarak dünya çapında yayılması olarak tanımlayabileceğimiz küreselleşme süreci tüm hızıyla devam ediyor.

Küreselleşmenin farklı boyutları arasında sosyo-kültürel küreselleşme yani bir kültürün diğer bir kültürle girdiği ilişkiler,  diğer boyutları olan siyasal, teknolojik ve finansal – ekonomik-  küreselleşme kadar önem arz etmektedir. Ülkemiz pratiğinde sosyo- kültürel boyutuyla yaşanan bazı örnekler oldukça endişe verici diyebiliriz. Toplumda yaşayan bir insan, gün içinde farkında olmadan yeme ve içmedeki tercihleriyle,  giyimi ve davranışlarıyla batılıların yaptıklarını yapıyor, kendi milli ve manevi değerleriyle barışık insanların tercihleri ise bu resimde silik kalıyor. Bu gelecek adına diğer kültürlerin kendi öz kültür değerlerini aciz bırakması olarak ortaya çıkıyor.

Siyasi boyutta ele alındığında dünyanın bazı coğrafyalarında görülen değişimler gelecek adına bizleri endişeden çok umutlandırıyor. Sosyo- kültürel olarak bir takım travmalar yaşasak da - zaman içinde çözümler üretilecektir- siyasi olarak bazı toplumlar kendini yenileyerek, ideolojik ayrımlarla kendi içinde yaşadıkları kutuplaşmaları, bölünmüşlükleri, hak-hukuk, özgürlüklere olan hasretlerini giderip, tüm bu değerlerin simgesi olan demokrasi adına birçok kazanımlara ulaşmaktalar.

Bu umut ve beklentiler içinde olan ülkelerden biri de biziz. Bu durumda insanın aklına şu sorular gelebiliyor:

Tahmini olarak on yılı geçen küreselleşme sürecinde biz neredeyiz?

Dünya ile entegrasyon isteğimiz hangi aşamada? Hangi boyutlarında bizler de varız? 

Genel olarak bakıldığında ülkemiz izlediği dış politikalar ve ekonomik alandaki başarılarla hatta bir model olarak dünyada kendini ispatlamış görünüyor. Şimdilerde gerek kamuda gerekse özel sektörde faaliyet gösteren şirketlerle bu süreçte entegre olmayı başarmıştır. Sürekli ivme kazanarak kendi markalarıyla dünya marketlerinde yerini almaya devam etmektedir, yaşanan krize rağmen.

Diğer yandan sosyo- kültürel olarak,  öncelikle ata yurdumuz Orta Asya’dan başlayan bu boyut, küreselleşme süreci öncesinde başladığından daha köklü ve yapısal bir şekilde devam etmektedir.

Tüm bu gayretlerin ülkemizdeki ilk örneklerinden biri de  “Uluslararası Türkçe Olimpiyatları” ve bu organizasyonun alt yapısını destekleyen Türk okullarıdır. Bir Mayıs - Haziran ayı organizasyonu olan ve dünya üzerinde ülkemizi temsil eden bir kültür ihraç markası olarak değerlendirilen olimpiyatların belki de bugüne kadar az değinilmiş bir özelliğine vurgu yapmak istedim:

"Acaba organizasyonun siyasi açıdan beklentimiz olan yapısal değişimlere –demokrasi adına-  ne tür bir  katkısı var?"

Olimpiyatlar, başladığı tarihten itibaren toplumumuzda geniş bir kitlenin takdirine mazhar olmakla birlikte, fikir dünyamızın temsilcisi bazı entellektüeller tarafından getirilen eleştiriler üzerine tartışmaların başlangıcı olmuş, milliyetçi, şovenist, Türkiye merkezli gibi yakıştırmalar dili getirilmişti.

Genel resme bakıldığında bunun böyle olmadığı, eleştirilerin aksine bu organizasyonun, Türkiye’nin demokratikleşmesine, sivilleşmesine katkıda bulunan, Türk insanının, diğer dünya toplum ve medeniyetleriyle entegre  olmasını, ilişkiler kurmasını ve medeniyetinden doğan değerlerini, misyonunu ( barış, uzlaşı, hoşgörü v. b) onlara aktarma adına büyük bir adım olduğu görülmektedir. Türkçe olimpiyatları, Türkiye insanını daha bir dünyalı yapmış, küreselleşen dünyada bizlerin de paylaşacağı çok ve güzel şeylerin olduğunu dünya halklarına duyurmuştur.  

Türkiye yakın geçmişine kadar uluslararası kamuoyunda kendi ufuksuzluğunun neticesi olarak  “gelişememiş bir ülke” statüsünde siyasi darbelerin, yolsuzlukların önünü alamamış bir ülkeydi. Dünya siyasi müvazenesinde söz sahibi de değildi. Şimdilerde dünyanın köşe bucak birçok yerinde hayallerini süsleyen yeni bir dünyanın kuruluşu için çaba içerisinde bulunanlar eliyle Türkiye tabiri caizce daha sıkı küresel takip altındadır. Yani kendisiyle ilgilenen, tanımak istenilen bir ülke pozisyonunda.

Bu büyük ve geniş katılımlı organizasyon, bu noktada ülkemizi dünya kamuoyunda, uluslararası kültür vitrininde daha da görünür ve bilinir kılmaktadır. Bunun sonucu olarak da kendi ayıplarını veya eksikliklerini kendi ulusal devlet sınırları içinde örtemeyen bir ülke haline gelmiştir. Bu ise bu ülkeyi seven, terakkisini isteyen samimi insanlarımızın veya hükümetiyle muhalefetiyle siyasilerimizin başlarını öne eğip bir “öz eleştiri “ geliştirmesine kaynaklık edecektir. Eğer bu gelişim sağlanırsa bunun Türkiye için uzun vadeli demokratikleşmesi açısından büyük bir şans olacağını düşünmekteyim.

Türkçe olimpiyatlarıyla sembolize edilen bu misyon, Türkiye’yi daha sosyolojik bir ağ ile her geçen gün ivme kazanan dünya ile entegre olma isteğine desteğini sürdürmektedir.

Türkiye gibi demokrasi yolunda çaba gösteren bir ülkenin dünya ile irtibatı son derece gereklidir.

Aşırı milliyetçi, şovenist  temelli bir düşüncenin eseri organizasyon diyenlere şunu söylemek istiyorum; öncelikle bu çizgide bir ideolojiye sahip kesimler, hiçbir zaman küreselleşme veya dünyaya entegre olmayı düşünmemektedirler. Nedendir bilinmez ama bir türlü kendilerini yenileyip, çağın gereklerini hissederek  değerlerini ulusal sınırların dışına ulaştıramamışlardır. Buna da hiç niyetleri yok gibi.

Bu iddialar bu resme hiç mi hiç uymuyor…

Siyaset bir neticedir. Demokrasi yolculuğunda ülkemize en yüksek ivmeyi kazandıracak olanlar yine bu ülkenin insanları olacaktır.

Sosyal sorumluluğumuzun bir gereği bu tür gayretlerin oranı, ülkemizin demokratikleşme oranının göstergesi olacaktır.

 

ulvi_sevecen@hotmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.