Vasıflı Müslüman ve Vasıflı Dinsiz

Bakıyorum da bu ülkede akıl, fikir, iz'an, insaf, mantık ve daha bir sürü çok önemli, çok zarurî ve lüzumlu değer, her geçen gün biraz daha azalıyor, zayıflıyor, yıpratılıyor.

Bu saydıklarım olmadan bir toplum sağlıklı ve dengeli şekilde var olamaz, ayakta duramaz.

Eksilenler sadece bunlar değil.

Bizim sosyal barışa ve uzlaşıya da büyük ihtiyacımız var.

Bu değerleri nasıl ayakta tutacağız, güçlendireceğiz?

Güçlü bir azınlığın din gibi benimsediği Kemalizm ile bu değerleri ayakta tutmak mümkün müdür?

Türkiye'nin Müslüman bir ülke olması buna imkân vermez. Çünkü ülke Müslüman, halkın büyük çoğunluğu Müslüman, millî kültür ve kimlik Müslümanlık üzerine kurulu; M. Kemal Paşa'nın ölümünden sonra çıkartılmış Kemalist ideoloji ise İslam ile uyuşmuyor, bağdaşmıyor.

Yapılacak en doğru iş, Müslümanlarla İslam karşıtlarının ortak değerler üzerinde birleşmeleridir.

Mesela temel insan hakları esas alınmalıdır.

Herkese, İngiltere'de, Norveç'te, Finlandiya'da, Avusturya'da ve diğer ileri ve medenî ülkelerde olduğu gibi/kadar insan hakları tanınır ve verilirse sıkıntıların yüzde 90'ını üzerimizden atabiliriz.

Bizdeki kavgaların, sıkıntıların, çekişme ve tepişmelerin asıl büyük sebebi şudur:

Kemalistler vasıflı Kemalist değil. (Kemalistin vasıflısı olur mu, o da ayrı mesela ya...)

Müslümanlar da genelde vasıflı Müslüman değil.

Türkiye'nin etnik ve kültürel yapısı homojen değildir. Türk, Kürt ve büyük küçük 78 çeşit halkımız var...

Sünnî var, Alevî var...

Sayılarının bir buçuk milyon olduğu söylenen Kripto Yahudi var.

Yine tahminen bir buçuk milyon Kripto Hıristiyan var.

Kemalistlerin hepsi, bir tarafın dişleri gibi aynı mıdır?.. Hayır, onların da çeşitleri var.

Alevîlerin içinde de çeşitlilik var.

Sünnî Müslümanlar tek çeşit midir?.. Ne gezer!.. Onlar da muhtelif...

Yapılacak ilk iş, Türkiye'deki bütün çeşitliliklerin (hiç olmazsa yeterli miktarının) vasıflı olmasıdır.

Dindar vasıflı olacak, dinsiz vasıflı olacak.

Samimiyetle söyleyeyim: Ben bir Müslüman olarak bir dinsizin müsbet manada vasıflılığı kabul edemem ama negatif manada vasıflı olabilir.

Sünnî Alevî, Türk Kürt Çerkez, dindar dinsiz, laik dindar bunlar vasıflı Türkiyeliler olursa en azından gemiyi batıracak aşırılıklardan kaçınırlar ve şöyle de olsa böyle de olsa barış içinde yaşamaya çalışırlar.

Türkiye'de, birtakım egemen azınlıklar için dinsizlik hürriyeti var mı?.. Var, hem de haddinden fazla. Peki çoğunluğu oluşturan Müslümanların yeteri kadar din, inanç, inandığı gibi yaşamak, çocuklarını Müslüman yetiştirmek, dinî kıyafetlerle gezebilmek, dinlerine göre hafta tatili yapabilmek, anadillerini koruyabilmek, Türkçeyi istedikleri alfabe ile yazabilmek, tekkelerde toplanıp zikrullah yapabilmek hürriyetleri var mı?... Yok yok yok...

İşte kavga bu yüzden.

Egemen azınlıklar resmî ideolojiyi Müslümanları ezmek, onların temel hak ve hürriyetlerini kısıtlamak için bir baskı vasıtası, bir silah olarak kullanıyor.

Halkın kendisine vekil olarak seçtiği Merve Kavakçı'nın Meclis'e sokulmaması rezalet ve cinayetini unutmadık.

Dünyanın bütün medenî ülkelerinde (Fransa dahil), başörtülü Müslüman kızlar üniversitelerde serbestçe okuyabilirken, bizde on binlerce kıza zulm edildi, okuma hakları engellendi.

Bu zorbalıklar, bu engelleme ve kısıtlamalar, bu insan hakları ihlalleri hep resmî ideoloji ve vesayet rejimi adına yapıldı.

Vasıflı Müslümanlar, vasıflı din karşıtları, vasıflı Türkler, vasıflı Kürtler, vasıflı Sünnîler, vasıflı Alevîler velhasıl her çeşitten ve her kesimden vasıflı Türkiyeliler bir araya gelirler ve temel insan haklarını esas alırlarsa iç barışı ve sosyal mutabakatı kurabilirler, koruyabilirler, güçlendirebilirler.

Dinsizler, İslam karşıtları bu ülkede çoğunluğu oluşturmadıkları için egemen azınlık olma statüsünden vaz geçmeleri gerekir.

Haklarını ve hürriyetlerini istesinler ama egemenlikten, çoğunluktan daha fazla eşit olmaktan vaz geçsinler.

Laiklik ortak değer olabilir mi?

Kesinlikle olamaz. Çünkü laiklik temel bir insan hakkı ve değeri değildir. Din hürriyeti evrenseldir, laiklik hürriyeti diye bir hürriyet yoktur.

Yooo kimse suratını asmasın, kaşlarını çatmasın... Soruyorum: Temel insan haklarıyla ilgili hangi uluslararası metinde ve sözleşmede laiklik lafı geçmektedir?

Bu memlekette insan haklarına saygılı, Müslüman çoğunluğun hukukunu ve hürriyetlerini korumaya çalışan medenî ve vasıflı dinsizler, ateistler var mıdır? Elbette vardır. Yakın tarihte, başörtülü kızlarla birlikte yürüyüş yapan ateist bir hanım gazeteciyi unutmadık.

İşte bütün laikler, bütün ateistler onun gibi olursa bu memlekete huzur, birlik, barış, mutabakat gelir.

Gelelim Müslüman kesimin vasıflılık meselesine...

Maalesef Kemalistler ve laikçiler Müslüman halkı kasıtlı olarak cahil bırakmışlardır. Müslüman çoğunluğu cehaletle terbiye etmeye kalkmışlardır.

Müslümanları ayakta tutan medâris-i islamiyeyi, tasavvuf tarikatlerini, ahîlik ve fütüvvet ahlakını yıkmışlardır.

Diktatörlük devirlerinde, Sovyetler birliğinde Bezbojnik teşkilatının yaptığı gibi bizde de dinsizlik propagandası yapılmıştır.

Müslümanlar o kadar cahil bırakılmıştır ki, atalarının Türkçe mezar taşlarını bile okuyamayacak kadar zavallı duruma düşmüşlerdir.

Fransızlar, Almanlar, İngilizler ve diğer medenî halklar bundan yüz sene önce yazılmış ve yayınlanmış romanları kolayca görül gürül manasını anlayarak okuyabiliyorlar ama Müslüman Türkler Ahmed Midhat Efendinin, Hüseyin Rahmi'nin kitaplarını ne okuyabiliyor, ne de doğru dürüst manasını anlayabiliyor.

Sözü uzatmayayım:

Temel insan hakları İngiltere'de, Norveç'te, İsviçre'de, Avusturya'da olduğu gibi samimiyetli ve bütün olarak uygulanacak.

Müslümanlar vasıflı olacak.

İslam karşıtları vasıflı olacak.

Hiçbir kesim gemiyi batırma cinnet ve cesaretine yeltenmeyecek.

Bu söylediklerimi hayata geçirmek mümkün müdür?

İnşaallah mümkün olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar