Vatana dönmek güzel bir duygudur

Vatana dönmek güzel bir duygudur. Bu duyguyu her yurt dışı geziden dönüşümde yaşarım. Özellikle de gezi belli bir süre için planlanmış olmasına rağmen bir takım sebepler dolayısıyla uzamış ise bu duygu ülkeye kavuşmanın heyecanına dönüşür. Normal yurt dışı çıkışlarında yaşanan bu duygu gittiğiniz yerden mecburi ayrılışa dönüşmüş, bulunduğunuz ülke yaşanmaz hale gelmişse sanıyorum ülkeye kavuşmak çok daha heyecan verici olur. Bu sebeple Libya'dan gemilerle Marmaris'e ya da uçaklarla İstanbul ve Ankara'ya getirilen vatandaşlarımızın sevincini ve ülkesine kavuşmanın mutluğunu dillendirmelerini hissetmek gerekiyor. Bu sebeple insanımızı ekmek parasını yurt dışında kazanmak mecburiyetinden biran evvel kurtarmamız gerekiyor. Bunu söylerken sürdürülen Libya'daki vatandaşlarımızı tahliye çalışmalarının önemini görmezden geliyor değilim. Başarılı bir kurtarma faaliyeti sürdürülmektedir. Bunun sonucu olarak ülkeye dönenlerin sevinç çığlıkları da bu başarının bir ifadesidir.

Kendi kendine yeterli hale gelmiş ve insanının her türlü insan haklarına sahip olduğu bir Türkiye insanları için bir mutluluk kaynağıdır. Elbette dışarıdan hiçbir şey almayan, kendi yağı ile kavrulan bir Türkiye'den söz etmiyorum. Geliri ile giderini dengeleyebilmiş, kürsel sermayeye ihtiyaç duymayan bir ülkeden söz ediyorum. Ülkemizin bu güce ulaşması, hatta lokomotif görevi üstlenmesinin mümkün olduğuna yürekten inananlardanım. Ne var ki içeride bir takım kesimler bu güzel ülkeyi yaşanmaz hale getirmenin gayreti içindeler. Bunu bir de vatan kurtarıcılığı kisvesine bürünerek yapmazlar mı insanı çıldırtıyorlar.

Toplumun büyük bir kesimini bu ülkenin düşmanı ilan ederek, hatta onların vatan sevgisini bile sorgulamak gibi yanlış yollara saparak, kendilerinden başkalarını tembel, hain, çağdışı gibi kavramlarla suçlayanların bugün suçladıkları vasıflara sahip oldukları ortaya çıkmaya baladı. Yani gerçek yüzleri ortaya çıkmaya başladı. Bu sevindirici bir gelişme. Ancak, bazı siyaset erbabının da ülkenin gelişmesi ve kalkınması için proje üretmek yerine kısır çekişmelerle toplumun sempatisini kazanmaya çalışmaları ne yazık ki ülkemizin yer yüzünde layık olduğu yeri almasını geciktiriyor.

İslam Dünyası'ndaki son gelişmeler ister istemez petrol fiyatlarına zam olarak yansır yeni bir ekonomik krizin patlak verip vermeyeceği tartışılırken  CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun medyada, "Hedefim yüzde 40, bunu alamazsam da istifa etmem, Erdoğan yüzde 50 alamazsa istifa etsin" sözleriyle yer alıyordu. Sanki genel başkanı olduğu partiyi iktidar yapmak için değil de iktidar partisinin seçimlerden daha güçlü çıkması için çalışıyor görüntüsü veriyordu. Erdoğan, "Partisi seçimlerden ikinci olarak çıkarsa genel başkanlıktan istifa edeceğini ama siyaseti bırakmayıp halkın arasına karışacağını söylemişti. Bu arada CHP'yi hedef alarak seçimden ikinci olarak çıkarlarsa Kılıçdaroğlu istifa edecek mi? diye sormuştu. Ülkenin içinde bulunduğu şu ortamda karşılıklı gereksiz, incir çekirdeğini doldurmayan, sadece toplumu oyalayama yönelik kısır bir çekişme sergileniyor.

Butür anlamsız ve bir taktım laf yetiştirmelerle ülkeye bir şey kazandırılamayacağını söylemeye bile gerek yok. Ancak, bu güzel vatanın insanlarını bu kısır çekişmeler sebebiyle yıllardan beri gurbet ellerde ekmek parasını kazanmak zorunda bıraktığımızı unutmamak gerekiyor. Bugün iç çatışma sebebiyle Libya'dan yurda getirdiğimiz vatandaşlarımızı görüyoruz. Halbuki    5 milyonu aşkın insanımız Avrupa'da 60 yıldan beri hayat mücadelesi veriyor. Bugün siyasilerimiz yurt dışındaki insanlarımızın ülkelerinde hayatlarını sürdürmelerinin programlarını sunmak, buna karşılık içerideki insanlarımızın da hayat seviyesini yükseltmenin gayreti içinde olmaları gerekmez mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar