Yardım çok yönlü olmalı

Yardımın en çok konuşulduğu ve yapıldığı Mübarek Ramazan ayının son haftasına girdik. Yardımla doğrudan ilgili olmayan çok sayıda ünlü marka son yıllarda Ramazanda reklam filmi hazırlamayı adet haline getirdi. O firmalar Ramazan vesilesiyle paylaşmayı, sevgiyi, aile olmanın önemini hatırlatan reklam filmleriyle izleyicinin en hassas noktalarına dokunuyorlar.

Ramazan oruç tutanıyla, tutmayanıyla hemen herkesin fayda gördüğü bir özel mevsimin adı. Geçtiğimiz Ramazan’a Somali’deki açlık konusu damgasını vurmuştu. Bu Ramazan ise Arakan Müslümanlarının dramı gündemimize oturdu.

Çevremizde, Arakan Müslümanlarını ilk defa duyduğunu söyleyenlerimiz maalesef az değil. Arakan Müslümanlarının neden o büyük acıları yaşadıklarını, neden yerlerinden yurtlarından sürüldüklerini, öldürüldüklerini, dünyanın bu zulme seyirci kaldığını soranlarımıza, “Arakan Müslümanları da kimlermiş, ilk defa duyuyorum?” diyenlerin varlığı en kestirme cevaptır esasen.

1983 yılı Eylül ayında yayın hayatına başlayan ve 15 yıl kesintisiz neşredilen İslâm Mecmuasını takip edenler arasında Arakan’ı ilk defa duyan yoktur şüphesiz. İslam Mecmuası, dünyanın bütün bölgelerindeki mazlum ve mağdur Müslümanların durumlarını ve mücadelelerini okuyucularının dikkatine sundu sürekli. Arakan Müslümanları da mücadeleleriyle tanıtılmış kardeşlerimizdi.

Geçen yıl Başbakan Erdoğan bütün güvenlik risklerini göğüsleyerek Somali’ye gitmiş, oradaki acıklı tabloyu dünyanın gözünün içine sokmuştu adeta. Sonrasında hem ülkemizden hem de dünyanın dört bir yanından yardımlar ulaştı Somali’ye. Orada bir şeyler değişmeye başladı.

Bu yıl da Başbakanlık tarafından açılan Arakan hesabı, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bir ekiple Myanmar’a, hassaten Arakan Bölgesine gidişi büyük önem taşıyor.

Davutoğlu’nun ekibinde Başbakan Erdoğan’ın Eşi Emine Hanım ve Deniz Feneri Derneği, İHH, Yeryüzü Doktorları, Kimse Yok mu gibi yardım kuruluşlarından yetkililerin bulunması da sevindiricidir.

Deniz Feneri ilk etapta 10 bin kişinin yaklaşık bir aylık ihtiyacını karşılayan ve 100 bin TL değerindeki gıda yardımını dağıtıp döndü. Dernek yetkilileri açtıkları Arakan’a yardım kampanyasına gelen bütün bağışları yerine ulaştırmanı hazırlıklarını yürütüyorlar.

Yardımı gündemimize almışken Mahmut Toptaş Hoca’nın geçtiğimiz günlerde yayınlanan ve okunmasında yarar umduğum, “Yardım çok yönlü olmalı” başlıklı yazısını dikkatinize sunuyorum;

“İnsanın doyan yeri yalnız midesi değildir.

Gözümüzün doyması, burnumuzun güzel kokuya doyması, gönlümüzün güzel sohbetlerde hikmete doyması gibi her organımızın doyumu vardır.

Hatta hayvanlar bile karnını doyuran sahibinin sevgisini beklemektedir.

At ve katırlarımız, biz ahıra indiğimizde doğrudan elimizdeki yeme bakmadan önce gelenin gözlerine bakarlardı.

Yalnız paraya, yemeğe, kürke, arabaya, makam ve rütbeye bakan insanlar ayetin ifadesiyle hayvanların mertebesinden aşağıya düşmüş insanlardırlar.

Bugünlerde yardım ettiğiniz insanlara söz, göz, kaş, el işaretiyle dahi olsa eziyet etmemeye dikkat edilsin.

Sonra sizin ona verdiğiniz şey, onun hakkıdır.

Rabbimiz: "Onların malında dilenme durumunda olan fakir ve mahrumların hakkı vardır" buyurmuş.

Yalnız sevgi yetmediği gibi, yalnız karın doyumu da yetmez.

Yanlış yapan eşini, çocuğunu, çalışanını, memurunu tenkit eden kişiler "aç bırakmadım, susuz, bırakmadım, harçlıksız bırakmadım. Bunu bana neden yaptı?" diye şikayette bulunurlarken aslında kendi eksiklerini de ortaya koymuş olurlar.

Önce Müslüman kardeşinizi seveceksiniz.

O kadar seveceksiniz ki, dünyanın bütün dolarları, Euro'ları, altınları, petrolleri, yerüstü ve yer altı servetleri size verilse karşılığında bir damla kanını akıtman istense vermeyecek kadar seveceksin.

Bu isteği siyaset adına, hizmet adına, gelecekteki çıkarlar adına gibi şeytani vesveselere kurban etmeyeceksin.

Kardeşinin kanını akıtmak isteyenlere karşı kendi kanın akıyormuş gibi tavır koyacaksın.

Açlığını midenin en derin yerinde hissedecek ve ona göre hareket edeceksin.

Kendi sağlığına verdiğin önemin aynı gücün oranında kardeşin için de vereceksin.

Kendin, eşin ve çocukların cehenneme gitmemesi için nasıl gönüllerinin en derin yerine Kur'an'ın bildirdiği imanın yerleşmesini istiyorsan kardeşlerinin gönüllerine de yerleşen imanın sarsılmaması için gerekeni yapacaksın.

Onun için yurt içi ve yurt dışı mülteci kamplarına yardım için giden her kuruluşun yanında yiyecek, giyecek, içecek, barınak, ilaç, doktor olduğu gibi en başta İslam dinini öğretecek tedbirler mutlaka alınmalıdır.

Çünkü dünyanın geliştirdiği her türlü silahın yok edici gücü bir araya getirilse cehennemin bir kıvılcımına denk değildir.

Biz, yedi milyar insanın hem bu dünyada yanmasını, hem ahrette yanmasını engellemek için gönderilmiş bir ümmetiz.

Bizi yakanların bile ahirette yanmaması için bu dünyada onları kurtarmak için kendimizi ateşin içine atanlardanız.

Kapitalizmin kıskacında kıvranan modern dünyada mülteci kampında doğup orada ölen insanların sayısı çoğalmaya başladı.

Mülteci kamplarında yalnız yiyeceği sağlanan insanlar,  bu dünyanın tadına varamadıkları gibi ahiretin de tadına varamazlar.

Değerli hocalarımız, "Mülteci Kampları İçin Din Dersleri" konusunda kafa yormalı ve bu konuda yardım kuruluşlarının ellerine yiyecek, giyecek, ilaçların baş tarafına koyulmalıdır.

Bundan yirmi yıl önce, bir yardım kuruluşu, benim "İmanın Altı Esası" isimli eserimin Rusça tercemesinden üç bin adedini Çeçen mücahitlere götürmüş.

Komutanlara teslim etmiş.

Altı ay sonra tekrar yardım için gittiğinde komutan: "Tırlarla silah yardımından daha iyi geldi bu kitap bize" demiş.” (Milli Gazete, 31 Temmuz 2012)

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum