DİKKAT! BU YAZI YAPAY ZEKÂ TARAFINDAN REDAKTE EDİLMİŞTİR

Yürü bre yalan dünya,
Sana konan göçer bir gün.
İnsan bir ekin misali,
Seni eken biçer bir gün.

Son günlerde güftesi Karacaoğlan’a ait olan bu şiirle bestelenmiş şarkıyı sıkça dinliyorum. Dünya hayatının geçiciliğini hem söz hem duygu olarak ne güzel anlatıyor! (YouTube’da dinlemenizi tavsiye ederim. Yer üstünde yeşil Yaprak yazınca çıkar)

Her yeni icat, toplum tarafından fark edilsin diye öne çıkarılmıştır. Renkli televizyon çıktığında, uzaktan kumanda icat edildiğinde, sinemaskop filmler vizyona girdiğinde, otobüslere klima veya elektronik sistemler takıldığında, hep aynı yöntem izlendi: Dikkat çek, tanıt, yaygınlaştır.

Bugün geldiğimiz noktada bilim ve teknolojinin en dikkat çeken gelişmesi: Yapay Zekâ. Bu yenilik; birçok alanda iş süreçlerini kolaylaştırmakta, hatta bazı meslek gruplarının geleceğini tehdit edecek düzeye ulaşmaktadır.

Özellikle yazılı içerik üretimi ve düzenlemede yapay zekâ oldukça etkili. Ben de bu yazımı yapay zekâ ile redakte ettirdim. (Bu konuyu Güldür Güldür Show çok güzel işlemişti: YouTube’da “Yapma Zekâ – 367. Bölüm” yazarak izleyebilirsiniz.)

⏳ EBEDÎ MUTLULUĞU KAZANMAK İÇİN

İnsanoğlunun ezelde başlayan yolculuğunun nihai durağı ebediyettir. Ebed, trilyonlarla ölçülemeyecek kadar uzun, sonsuz bir zaman dilimidir. Ve biz, bu sonsuz hayatımızı belirleyecek yeri, işte bu kısa dünya hayatında kazanacağız.

İnancımız, amellerimiz, ahlâkımız ve insanlarla ilişkilerimiz, ahiretteki konumumuzu belirleyecek. Bu yüzden zamanımız az ama çok kıymetlidir.

YARATILMIŞIZ VE YOL GÖSTERİLMİŞ

Bizi ve tüm kâinatı yoktan var eden Yüce Rabbimiz; sadece görünen âlemi değil, mahiyetini tam kavrayamadığımız başka bir âlemi de yaratmıştır. Bize akıl vermiş, bizi diğer varlıklardan farklı ve üstün kılmıştır.

İnsanlığa kurtuluş yolunu ise peygamberler ve kutsal kitaplar aracılığıyla göstermiştir. Çünkü Rabbimiz ister ki insan doğru yolu bulsun, kendini tanısın ve böylece Yaradan’ını da tanıyabilsin.

Nitekim denilmiştir ki:

“Kendini bilen, Rabbini bilir.”

KENDİNİ BİLMEK NE DEMEKTİR?

Kendini bilmek; bedenini, organlarını ve ruhunu tanımak ve onları yaratılış gayesine uygun şekilde kullanmaktır. Kendi hakikatini tanıyan kişi, evrenin sırlarına da daha derinlemesine vâkıf olur.

Ve şu gerçeği fark eder:
Biz yoktuk, hiçbir şey yoktu. O vardı. “Ol” dedi ve her şey O’nun emriyle var oldu. Bizi yokluktan alıp ruhlar âlemine, oradan babalarımızın sulbüne, annelerimizin rahmine ve en nihayetinde bu fâni dünya durağına getirdi.

Şimdi sekiz milyar insan bu dünyada bekliyor. Vakti gelen sırayla kabir durağına geçecek. Ama yolculuk orada da bitmeyecek. Sırada haşir, mizan, sırat var... Son durak ya Cennet ya da –Allah korusun– Cehennem olacak.

CENNETİ İSTİYORSAK…

Ahiretteki ebedî yurdumuzun Cennet olmasını istiyorsak; sağlam bir inanç, ihlaslı ibadetler, kuşatıcı bir ahlâk ve ölçülü, adil ilişkiler içinde yaşamalıyız. Bu güzel ahlâkın temel taşlarından biri de şükürdür.

NİÇİN ŞÜKRETMELİYİZ?

İnsan olarak yaratılmış olmak:
Bir taş, böcek ya da ağaç olabilirdik. Rabbimiz bize insan olma şerefini lütfetti.
Varlığımızda hiçbir payımız yok:
Ne var olmayı biz istedik ne nasıl biri olacağımıza biz karar verdik. Her şey lütuf, her şey emanet…
Farkındalıkla dua edebilmek:
Ağzımızdan çıkan her şükür kelimesi bilinçli bir duaya dönüşmeli:
“Ey Rabbim! Yürümem için ayak, tutmam için el, görmem için göz, düşünmem için akıl, hissetmem için gönül verdin. Bunların hiçbirine sahip olmak için bir çaba sarf etmedim. Hepsi Sen’in lütfun. Şükürler olsun!”
✅ SONUÇ: KENDİNİ TANIYAN, RABBİNİ TANIR

Hayat geçici, yolculuk uzun... Bu dünyada kendimizi ne kadar tanırsak, ahiretteki konumumuzu da o kadar iyi belirlemiş oluruz.

Yazımı girişte yer verdiğim şiirin son dörtlüğüyle noktalıyorum:

Yer üstünde yeşil yaprak,
Yer altında kefen yırtmak.
Yattığımız kara toprak,
O da bizi atar bir gün.