ZAMAN SİZİ TÜKETİYOR

Vay be…
Yine bir gün, yine bir ay ve yine bir yıl daha bitti.
Yine bir nefesi daha tükettik.
Yani;
Meçhul sona bir adım daha yaklaştık…
Her nefes alış, bitişin de habercisi.
Tıpkı her doğumun ölümü daveti gibi

Şu an Türkiye’nin dört bir yanında son kutlanıyor. Özür diliyorum.
Yeni başlangıç kutlanıyor.
Hep bir avuntudur dillerde; “yeni yıla nasıl girersen sonunu da öyle getirirmişsin” diye.
Koca bir avuntu.
Koca bir kandırmaca.

Sokaklarda birazdan fink atacak, kendini kaybetmeye ayarlamış kimseler.
Saatler 00.00’ı gösterdiğinde çığlık çığlığa haykıracak birileri.
Ellerindekini havalara fırlatacak, belki de bulamayacağını bile bile.
Belki de yanında duran, hiç tanımadığı birine sarılacak farkında olmadan.
Kutlama mesajları çekecek tanıdıklarına, gelenleri de okuyacak.
Ölçüsü olmayanlar demlenecek şişe şişe.
Kendinden geçecek kim bilir?
Ölçüyü kaçıranlar ise “bir kere geliyoruz dünyaya” diyerek tokuşturacak ellerindekileri.
Yanındakileri fark etmeyip, önemsemeyip, kıymet bilmeyip, yeni merhabaların peşinde koşacak kendine yabancı tipler.
Ölçüsü olmayanlar;
Ya da ölçü derdi olmayanlar, yeni başlayan bir yıla uyuşuk bir bedenle, kokuşmuş nefeslerle, saçların diplerine kadar sinmiş tiksintiyle ve belki de öğürerek başlayacak.
Tıpkı birazdan bitirecek olduğumuz yıla başlarken yaptıkları gibi yapacak ve umarsızca yenisini selamlayacak birçokları.
Sanki geçenin kıymeti bilinmişçesine.
Sanki gidenin vergisi verilmişçesine.
Sanki tükenenin hakkı ödenmişçesine.
Hiç pişmanlık duymadan, tüketilen senenin ardından yenisi karşılanacak.
Sanki bunu iyi harcamak nasip olacakmışçasına.

Ya ölçüsü olanlar?
Huzurlu geçmişse geçen dilim, bir kere daha el açılacak Yaradan’a ve hamd edilecek.
Sırf farklılık olsun diye, öncekilerden ayrı olsun diye, alınlar seccadeyle daha fazla buluşacak ve eller açılacak göklere.
Gecenin, öncekilerden farkı olduğunu bilerek daha bir özenle harcanacak saniyeler.
Geçen koca bir yılın ardından heba edilmeyen günlerin şükrü eda edilecek ve başlayacak yeni günlere bu inanmışlıkla selam durulacak.
Tutulmuşsa hesaplar, yazılmışsa akıl defterine yaşanmışlıklar;
“tüh” denilecek… dizler dövülecek… “n’aptım ben Allah’ım” denilecek.
Aklın emriyle hatırlanıp, geçerken bir bir kusurlar gözler önünden;
O gören gözler ıslanacak, ıslatacak, yıkayacak ve;
“af Allah’ım, n’olur aaf Allah’ım” denilecek.

Beyazı sever bilinçli insan.
Beyaz temizdir, temizliktir çünkü.
Kısmetse, önümüzde birkaç dakika sonra, tıpkı dün olduğu gibi, tıpkı bu senenin başında olduğu gibi, tıpkı ondan önceliklerde olduğu gibi, tıpkı doğduğumuzdaki gibi bembeyaz bir sayfa uzanacak.
Güzel şeyler yapabilmemiz için;
Güzel şeyler başarabilmemiz için;
Güzel şeylere başlayabilmemiz için;
Güzel şeyler söyleyebilmemiz için;
Güzel şeyler görebilmemiz için.
O zaman neden lakaydilik, neden bu aldırmazlık, neden bu vurdumduymazlık ve neden bu aymazlık!?
Hadi durmayın, el açın, af dileyin, şans isteyin, “bir kere daha Allah’ım” deyin, bir kere daha söz verin. Ama n’olur söz dinleyin.
Sizin tükettiğinizi sandığınız zaman, erittiğiniz günler, bitirdiğiniz takvimler asıl Sizi tüketiyor.
Görün gerçeği.
Zaman aleyhinize akıyor. Zaman Sizi eskitiyor. Zaman Sizi “son”a biraz daha taşıyor.
Görün gerçeği.
Yormayın kendinizi yarına çıkmak isteme telaşıyla. Senedinizin olmadığını bile bile heba etmeyin kendinizi ve “an”ı yaşayın.
Görün gerçeği.
Hayatınız gidiyor. Ömrünüz tükeniyor. Gündüzleri geceler, geceleri gündüzler kovalıyor ve asıl Sizi, bizi tüketiyor.
Görün gerçeği.
Hadi durmayın, el açın, af dileyin, şans isteyin, “bir kere daha Allah’ım” deyin, bir kere daha söz verin. Ama n’olur söz dinleyin.
Takvim yaprakları tükenmişken…
2010 sermayesi bitmişken…
Koca bir yıl harcanmışken…
Bir kere daha “bismallah” deyin.
“Bu defa söz Allah’ım; bu defa ahdimden dönmek yok Allah’ım; bu defa Sana yamuk yapmak yok Allah’ım; bana verdiklerini şuursuzca bitirmek yok Allah’ım” deyin…
Unutmayın, zaman Sizi tüketiyor ve her nefesle Sizi “son”a yaklaştırıyor.
Haydi şimdi varın “an”ın kıymetini bilin.

Önceki ve Sonraki Yazılar