ABD'nin tercihi ve bizim tercihlerimiz

ABD'de seçmenlerin, zihinlerindeki tarihî blokajı kaldırıp Barack Obama gibi 'aykırı' birini başkan seçmeleri her yerde benzer tepkilere yol açtı. ABD'de bugüne kadar farklı partilerden, farklı eğilimlerden, hatta farklı mezheplerden kişiler Beyaz Saray'a yerleşmişti; ancak sadece Barack Obama ABD toplumunun ortak paydasını tanımlarken kullanılan 'WASP' (Beyaz, Anglo-Sakson, Protestan) belirlemesine neredeyse bütünüyle aykırı biri...

Beyaz değil, Anglo-Sakson kökenden gelmiyor ve seçim kampanyası sırasında hakiki 'Protestan' olup olmadığı da çok sorgulandı.

Acaba böylesine 'aykırı' bir figür bizde de aynı kabulü görür müydü?

Dün biri bu soruyu “Bir Kürt'ü seçer miydiniz?” kabalığıyla sordu. Soru, ilginç olsa bile, 11 cumhurbaşkanından üçünde 'Kürt' kökenlilik özelliği bulunan bir ülkede hiçbir anlam taşımıyor. TBMM'ye değişik illerden seçilen milletvekilleri arasında hayli 'Kürt kökenli' var ve seçmenler onlara oy verirken hiçbir kaygı duymuyorlar...

12. Cumhurbaşkanı halkoyuyla seçilecek, Kürt kökenli biri de aday olabilir ve pekâlâ o makama seçilebilir. Soru sahibinin düşüncesinin aksine, bizim toplumumuzun politik hafızasında, ırk temelli bir ayrımcılık fazla belirleyici bir yer işgal etmiyor.

Bizi zihnen bölen ve siyasi davranışlarımızı da etkileyen başka bir 'unsur' var ve devletin en kritik koltuklarında oturanların özelliklerine baktığımızda, bizim toplumumuzun yakın tarihte o sınavdan başarıyla geçtiği hemen anlaşılıyor.

Türkiye'de Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı ve başbakan koltuklarında oturmaları, herhalde unutmuş olamazsınız, ABD'de seçmenlerin Barack Obama'ya oy vermelerinden daha az sıkıntılı bir süreç ve keskin tercihler sonucu gerçekleşmedi.

Ak Parti lideri Tayyip Erdoğan'ın, önüne çıkartılan suni 'siyasî yasak' engelini aşması, Abdullah Gül'ün ise hem e-muhtırayı hem de Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararını işlevsiz bırakacak bir erken seçim süreci yaşatması gerekti.

Bazılarının sandığının aksine, bizdeki temel ayrışma, 'ırk' veya 'etnik köken' konusunda saplantılardan kaynaklanmıyor. Bir zencinin bir beyazla evlenmesi hâlâ nadir yaşanan bir sosyal olay ABD'de, oysa bizde aileler -Allah'a şükür ki öyle- ırkçı ayrımcılığa paye kazandırmayan tercihlerle oluşuyor. Kürtler ve Türkler aynı mahallelerde, aynı apartmanlarda yaşıyor bizde; Amerika'da zengin bir zenci ezkaza zengin beyazların oturduğu bir semte taşınınca kaçan kaçana hali yaşanıyor...

Sosyal geçişliliğin az yaşandığı alan 'etnik köken' değil bizde, 'Türk' kanı taşımayan biri 'aykırı' sayılmıyor. Bizde 'WASP' kavramının karşılığı sayılacak 'ortak payda' Cumhuriyet ile irtibatlı değerler sistemidir. Atatürk'ü nasıl değerlendirdiğiniz, Cumhuriyet'in nitelikleri arasında da yer alan 'demokrasi', 'hukukun üstünlüğü', 'insan haklarına saygı' ve 'lâiklik' gibi kavramları hangi sırayla benimsediğiniz, hangi etnik kökenden olduğunuzdan çok daha önemli bizde.

Herhalde anladınız: Türkiye ABD'nin bu son seçimde yaşadığı ve başarıyla geride bıraktığı 'travmatik tercihi' 2002 genel ve 2007 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yaşadı ve sıkıntısını hâlâ geride bırakmış da sayılmaz...

Son aylardaki tartışma konularımıza bakılırsa, bu gidişle türbülanstan hiç mi hiç kurtulamayacağa benziyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar