Acil ihtiyacımız merhamet

Ramazan Bayramında akraba, arkadaş ve dostlarımızı aradık, sorduk, ziyaret ettik. Bazılarıyla iletişimimiz hayli zayıflamıştı, bayramı vesile bilip güçlendirdik. Bazılarıyla bağlantımız tamamen kopmuştu, yeniden tesis ettik.

Bayramlar yılda iki defa tam da bunun için imdadımıza yetişir. Birbirimizi sevdikçe, büyüklerimize saygı duyduğumuz müddetçe ve tüm yaratılanlara Yaradan’dan ötürü merhamet ettikçe insanlık yolunda bir nebze osun ilerlemiş oluruz.

Dünyanın ne kadar çok noktasında insanlar terör ve çatışmaların kurbanı oluyor, canlar ölüyor, yürekler yanıyor. İnsanlığın acil ihtiyacı havadan, sudan ve ekmekten de önce merhamet olsa gerek. İnsanların birbirine acımasına, merhamet etmesine acil ihtiyacımız var. O zaman bayramlar bayram olur.

Birkaç yıl önce gittiğim Denizli’de bir kültürel etkinliğe katılmıştım. Orada Deniz Feneri, Verenel Derneği gibi kuruluşların tanıtım stantları açılmıştı. Verenel Derneği’nin standından “Hak Dostlarından Hatıralar” kitabını satın aldım. Mavi Yayıncılık bünyesinden

Kitapta son devre mührünü vurmuş Hak dostlarından kısa kesitler, hatıralar ve onların yolumuzu aydınlatan mübarek sözlerinden bir demet buldum. Kitaptan iki hatırayı paylaşmak istiyorum.

Kitabın Mehmet Zahid Kotku (R.Aleyh) Hocaefendi (1897-1980) ile ilgili sayfalarında, daha önceden de dinlediğim ve okuduğum çok etkileyici bir hatıra vardı.

Server İletişim’in “Mehmet Zahid Kotku (Hayatı)” adıyla neşrettiği ve Merhum Prof. Dr. M. Es’ad Coşan Hocaefendi’nin imzasını taşıyan eserde de yer alan hatıra şöyledir:

“İstemeden ihtiyaç sahibinin muhtaç olduğu şeyi ona bahşederdi. Vefat ettiği zaman postaneden posta evrakını getirip götüren posta memuru söylemiş: Bir kış günü, evde kömür yok... Para da yok, çoluk çocuk soğukta... Hocamız'a da bir yerden havale gelmiş. Hocamız postaneye zahmet etmesin diye, posta memuru havaleyi postaneden almış, getirmiş. Hocamız mütebessim; “Gel bu parayı seninle ikiye bölüşelim!” demiş.

Gelen paranın yarısını posta memuruna vermiş. Posta memurunun ifadesi: “Ne bir kuruş az, ne bir kuruş fazla, ihtiyacım olan kömürün parası kadar... Tamı tamına... İstemeden verirdi dediğimin, buna benzer misalleri çok...”

 

Gazetelerin üçüncü sayfa haberleri, televizyonların ana haber bültenlerinin önemli bir kısmı cinnet haberleriyle dolu. Okudukça, izledikçe, “İnsan bu kadar nasıl alçalabilir!” demekten kendimizi alamadığımız malum haberlerin kahramanlarının ortak özelliklerini araştırsak, elde edeceğimiz uzun listenin ilk sıralarına, merhametten yeteri kadar nasiplenmemiş olmalarını koymak zorunda kalırız.

Merhamet, Allahu Teala Hazretlerinin Esmâü’l Hüsna’sı arasında en çok er- Rahîm ismi ile ilgili olsa gerek.  

Ebu Hureyre (r.a)'den naklen Peygamberimiz s.a.s  şöyle buyurdu:"Allah rahmeti yüz parçaya böldü. Bundan 99 parçayı kendine ayırdı. Yeryüzüne geri kalan bir cüzü (parçayı) indirdi. (Bunu da cin, insan ve hayvan mahlûkatı arasında taksim etti.) Bu tek cüzden nasibine düşen pay sebebiyledir ki mahlûkat (yaradılmışlar) birbirlerine karşı merhametli davranır. At, yavrusuna basmamak için ayağını bu sayede kaldırır."

Hak Dostlarından Hatıralar isimli kitabın Mahmud Sami Ramazanoğlu (R. Aleyh) (1892-1984) merhumla ilgili bölümünde damadı merhum Ömer Kirazoğlu’nun aktardığı bir hatıraya yer verilmiş:

"Bir gün muhterem kayınpederim Mahmud Sami merhum ile birlikte, evimizin önündeki bahçede idik. Bir köpek topallayarak geldi. Ayağı kırılmıştı. Kırık ayağını muhterem pederimin yüzüne bakarak gösteriyordu. Merhum kayınpederim buyurdular ki: "Ömer ufak tahta parçası, bez, ip ve merhem getir." Hemen koşup getirdim. Mübarek efendim elleri ile hayvanın ayağını yıkayıp güzelce sardılar.

Bahçede bir gölgelik yapıp, hayvanı oraya yerleştirdik, "Şu kadar gün dursun, sonra ayağını çözün" buyurdular. Her gün bakımına devam ediyorduk. Söylediği güne kadar baktık. Nihayet günü gelince, hayvanın ayağını çözdük. Ayağı iyi olmuştu. Yere basıyordu ve artık aksaması kalmamıştı. Daha sonra o hayvan kayboldu gitti.

Aradan bir zaman geçtikten sonra yine merhum Üstadımızla birlikte bahçede bulunuyorduk. Baktık ki, aynı köpek yine bahçemize girmiş. Yanında da ayağı kırılmış başka bir köpek var. O hayvanı tedaviye getirmiş. Ayağı kırık köpek de kırık ayağını merhum Üstadımıza gösteriyordu. Üstadım Sami Efendi, o köpeğin de ayağını mübarek elleri ile sardılar. Yaptığımız gölgelikte onun da bakımını yaptık."

Güzel ve yaşanabilir bir dünya için Hak Dostları’nın sözlerine ve hayat hikâyelerine dikkat kesilmeliyiz. Zira ehl-i sünnet âlimlerinin, Allah dostlarının hayatlarında Kur’an-ı Kerim’in temel mesajı ve Hz. Peygamber s.a.s’in sünnetinin tatbikatından başka bir şey bulamayız.  Onların söz, fiil ve uygulamalarının tamamında, nezih bir dünya hayatı ve kazanılmış bir ebedi âlem için çok önemli ipuçları, adeta âb-ı hayat iksiri değerinde düsturlar ve şahane örnekler vardır.

Merhamet duygusu Allah sevgisi ile gelişir, güçlenir. “Attığımız her adım, yaptığımız her iş, kazandığımız ya da kırdığımız her gönül sahibi bir gün karşımıza çıkacak, tamamının hesabı görülecek” diye düşünmeye başladığımızda her şey farklı olacaktır.

O’nun yarattıklarının tamamını; insanı, hayvanı, bitkiyi; karıncayı, kuşu, fili, çiçeği, böceği denizlerin derinliklerindeki adını bile bilmediğimiz tüm mahlûkatı sevmeye başladığımızda dünyamız güzelleşmeye başlayacaktır.

Bir kum tanesinden, gölgesinden istifade ettiğimiz ya da yağmur halinde yeryüzüne indiğinde serinliğini yüreğimizde hissettiğimiz bir buluta kadar varlık âlemindeki her şeyi, “bir hikmetle yaratılmış” ve O’ndan bir eser olarak görme bilicine eriştiğimizde dünyamızı saran karanlık atmosfer dağılacak, yerine diriltici meltemler esecektir.

Temiz, yeşil ve yaşanabilir bir çevre için çıktığımız yolculuklarda iç dünyamız için de “merhamet”in yeşereceği bir büyük değişimin adımlarını atmayı da ihmal etmemeliyiz.

Geçmiş kavimlerde büyük günahlar işlemiş ve ümitsizlik içinde kıvranan bir adamın, çöldeki bir kuyunun başında susuzluktan dili sarkmış bir köpeğe su çıkarıp verdiği için affedildiğini unutmayalım.

Çok güzel bir ömür sürdüğü halde, bir kediye işkence ettiği, bir canı haksız yere öldürdüğü için cehennemlikler arasına yuvarlanan kişinin hikâyesinde de merhametten nasipsizliğin nasıl büyük felaketlere sebep olduğu anlatılır.

Allah bize ve neslimize merhametlileri dost, arkadaş ve yoldaş eylesin. Bizi, merhametten nasibi bol kulları arasına dâhil etsin.

Bize, merhametli kullarının sevgisini nasip etsin.

 

recep.kocakk@gmail.com

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.