Artık birbirimize sahip çıkma zamanı…

Her dönem, darbeleri savunan ve bunun gerekliliğine inanan insanlar çıkacaktır. Bunları ikna edemezsiniz. Bana kalırsa bu vakitten sonra bizler kendi insanlık projelerimizi, herkesi eşitleyen demokratik bakış açımızı, herkesin bir diğerinin hak ve hukukunu gözettiği bir zihniyeti kendi çabalarımızla hayata geçirebilmenin yollarını aramalıyız. Bunu gerçekleştirdiğimizde inanın hiçbir güç bundan böyle bizi insanlık dışına atamayacaktır. Yıllardır çeşitli gerekçelerle daha doğrusu sudan sebeplerle yapılmış olan birçok antidemokratik müdahalelere maruz kaldık. Ancak bu antidemokratik, yasakçı ve baskıcı kesimlere karşı olanlar eğer bundan böyle herkesimin özgürlüğünü de garanti altına alacak esaslı bir manifesto ortaya koyamadıkları sürece bu ülkede normal, insani, hukuki ve ahlaki bir yaşam anlayışının/bilincin oluşması daha uzun yıllar mümkün olmayacaktır.  Bu ülkenin kimyasını değiştirebilecek olan tek gerçek var o da; herkesimin bir diğerinin hak ve özgürlüklerini sahiplenmesidir. Bu ülkenin demokrasisinin insani ihtiyaçları karşılamakta yetersiz olduğuna inananlar, demokrasinin ahlaki bir bilinçle felsefesinin yeniden üretilmesini ve pratiğinin evrensel kavramlar ölçeğinde denetlenebilir bir hale getirilmesini en azından içlerinden geçirenler, mutlaka ortak bir duyguda birleşmek zorundadırlar. Aksi takdirde her gün küçük bir çay kaşığıyla kendi mezarımızı kazmaya devam edeceğiz.

Ülkemizin sosyal, siyasal ve ekonomik imkânlarından yeterince faydalanmadığını iddia eden, talepleri olan, sorunlar yaşayan, mutsuz olan kesimlerin öncelikle “ben merkezli” bir yaşam anlayışından kendilerini arındırmaları gerekmektedir. Öncelikle kendi gibi düşünmeyen, yaşamayan ve inanmayanların yani kendisi gibi olmayanların taleplerini, özgürlüklerini ve sorunlarını öncelik vermek zorundadırlar. Herkesin bir diğerinin özgürlüğünü önceleyen esaslı bir manifestosu olmalıdır. Doğunun en gerisinde hiçbir haktan yararlanamayan birisiyle batıda yaşam koşulları iyi olan birisini eşitleyecek bir demokrasi anlayışının hayata geçirilmesi elzemdir. İçinde hukuku, adaleti, insan haklarını, özgürlüğü ve eşitliği barındıran bir sistemin hayat bulması için her türlü gayreti gösterebilmeliyiz. Bunu bugün insanı atlayan politik iktidarların, ideolojik, çıkarcı siyasi partilerin, darbeci sivil toplum örgütlerinin varlığına rağmen biz başaracağız. Bunun için biraz akıl, insaf, vicdan,ahlak ve erdem sahibi olmak yeterlidir. Yoksa bu topraklarda kimsenin herhangi bir özgürlük talebinin gerçekleşmeyeceği bilinmelidir. En başta biz birbirimizin hak ve özgürlüklerini sahip çıkabilmeliyiz. Yoksa daha çok antidemokratik tutumları ve uygulamaları yazar, dururuz.

Türkiye'deki farklılıklar uzun yıllar birbirlerini yok saydılar ve dışladılar, neredeyse bir ömrü çatışarak geçirdiler. Her dönem baskıcı, yasakçı, totaliter, darbeci ve bürokrat kesimin tezgâhına düştüler. Bu dönemlerde istisnasız her kesim hak ihlaline maruz kaldı. Çünkü saldırı her zaman tüm kesimlere karşı yapıldı bu ülkede. Farklı kesimler de bu tür oyunlara gelmekten kendilerini bir türlü alamadılar. Kimse samimi ve açık bir dille özeleştiri yapamadı. Baskının, yasakların ve engellemelerin kaynağı aynı olmasına rağmen farklı kesimler insani değerlerde, demokraside ve özgürlüklerde bir araya gelemediler. Dolayısıyla herkes mağdur edildi bu ülkede. Sürekli olarak ezenin diliyle hareket ettiler. Örneğin bugün başörtüsünü de, Cem evlerini de, Kürtçeyi de yasaklayan aynı anlayıştır. Fakat bugüne kadar başörtüsüne özgürlük isteyenler sıra Alevilerin haklarına geldiğinde ezenin dili ve tutumuyla hareket ettiler. Aynı şekilde Kürtçeye özgürlük talep edenler, sıra başörtüsüne geldiğinde ise yine o yasakçı dili kullanmaktan geri durmadılar.

 

Özgürlüğümüzü elde etmek, kardeşleşmek, farklılıklarla barışık, özgür seçimlerimizi kimsenin müdahale etmediği bir ortamda yaşamak erişilmez bir hayal değildir. Baskıcı ve yasakçı zihniyetlerin müdahaleleriyle kişiliği, kimliği, şahsiyeti, inancı, ahlakı zedelenenler yani bizler, yaralarımızı çabucak sararak yani kardeşleşerek bu önü alınmayacakmış gibi gözüken çıkmazlardan kurtulabiliriz. Herkesin bir diğerini kucakladığı, şahsiyetine, kültürüne, düşüncesine, inancına saygı duyduğu, çatışmadığı bir ortam oluşturmak elimizdedir. Her şeyin nesneleştirildiği, çıkar için kullanıldığı bu tip ortamlarda insan olarak varlığımızı ön plana çıkartarak hayatı anlamlı kılmanın yollarını aramanın artık zamanı gelmiştir. Tam bir samimiyetle birbirlerini kucaklayan insanların erişebilecekleri güç gerçekte hesaplanamayacak kadar büyük ve bir o kadar da baskıcı ve çıkarcı zihniyetlerin önünde engel teşkil edecektir.

Velhasıl;

Türk'ün Kürtçeyi sahiplendiği, solcunun başörtülünün hakkını savunduğu, İslamcının Alevi'yi kucakladığı bir Türkiye gerçekten özlenen bir Türkiye'dir. Yıllardır insanlığımız, geleceğe olan güvenimiz, hukuka olan inancımız, özgürlüğümüz ve demokrasiye olan bağlılığımız kasıtlı olarak baltalanmıştı bu ülkede. Hepimizi dışlayan, dilini ve inancını yok sayan, yasaklayan, bizlere yani halka basit, sıradan insan yığınları muamelesi yapan antidemokratik ve özgürlük karşıtı bir kesim vardı. Hepimiz bu kesimlerce mağdur edildik. Ancak son zamanlarda özgürlükçü kesimin, inançlı ve cesur insanların gösterdiği gayretler sonucu bu antidemokratik, özgürlük karşıtı ve darbeci kesimin maskesi düşmüş bulunmaktadır. Bu konuda ciddi gelişmeler yaşanmaktadır. Çetelerin ayıklandığı, darbeci kesimin maskesinin düştüğü bir ortamda bize düşen en büyük sorumluluk; birbirimizin hak ve hukukunu dil, inanç, ırk ve mezhep farkı gözetmeksizin sahip çıkmaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.