Artık bu halkı daha fazla rencide etmeyin


Eğer Türkiye’de yaşıyorsanız inançlarınızı, duygularınızı, düşüncelerinizi, amaçlarınızı, kimliğinizi velhasıl yaşam alanızı kontrol altına almak amacını güden baskıcı bir mekanizmanın varlığıyla karşı karşıya olduğunuzu bilmeniz gerekecektir. Yılardır binlercesini yaşadığımız benzer örnekler ışığında artık bu kanaatimizi rahatlıkla dile getirebiliyoruz.

Türkiye’de yaşamak, inanmak, bir kimlik sahibi olmak, sendika, parti, dernek kurmak gerçekten zor bir iş… Hele halkın oyunu alarak iktidar olmak neredeyse imkânsız bir şey… Çünkü her daim, katı, baskıcı, yasaklayıcı bir mekanizmanın varlığıyla karşı karşıyayız.

Yıllardır bizlere yani halka; basit, sıradan insan yığınları muamelesi yapılmaktadır. Demokrasinin gereği bilinçli bir vatandaş olarak kullandığımız oylar nedense yok sayılmaktadır. Hâlbuki bizler sandığa sadece oy pusulasını değil aynı zamanda insanlığımızı, inancımızı, değerlerimizi, onurumuzu ve vicdanımızı da atıyoruz. Bu bakımdan oyumuzun yok sayılması demek aynı zamanda irademizin, onurumuzun ve insanlığımızın da yok sayılması demektir. Öyleyse bizler neyiz? Ya da bu halkın yarısının oylarını hiçe sayanlar kimler?

Neden bu halkın bu tarz engellemelerle gururu, saygınlığı ve iradesi ayaklar altına alınmak isteniyor? İnsanca yaşama idealimiz neden yasalarla baltalanmak istenir bu ülkede? Bunlar insanın duygularının, düşüncelerinin, inançlarının, değerlerinin ve hayallerinin tahribata uğratılması girişimi değil midir?

Bizlerin öylesine sıradan kalabalıklar yığını olmadığımızın artık bilinmesi gerekmektedir. Bizlerin hukukun üstün tutulduğu, özgür, demokratik ve adil bir ülkede yaşamak gibi soylu düşüncelerimizin olduğunu artık bilmelidirler. 70 yıldır halka karşı, insan oluşa karşı aynı antidemokratik tavırlar… Peki, bu nereye kadar gidecek böyle… Bu toprak parçasında yaşayanlar “insan olarak” bir değer ifade ettiklerini ne zaman idrak edecekler…

Bu ülkede halkın oylarıyla iktidar olan herhangi bir siyasi partiye yönelik verilen muhtıraları, darbe övücüleri, dört yanımız düşmanlarla çevrili, bizi satıyorlar diye haykırarak akıl almaz işler yapanları, İstiklal Marşı’nda geçen halkın inanç değerlerini ifade eden kavramlardan rahatsız olanları, Laiklik adı altında halkın oylarını, iradesini ve vicdanlarını yok sayanları; halkın saygınlığının, özgürlüğünün ve varlığının kesintiye uğratılmasına dönük çabalar ve düşünceler olarak değerlendirmek gerekiyor… Bu halkın dünya kamuoyu önünde bu kadar rencide edilmesi gerçekten çok vahim bir durumdur.


Bu ülkede ne şeraitin geleceğine nede laikliğin elden gideceğine inanıyorlar. Öyle görülüyor ki inanılmayan şey; halkın iradesi yani bizzat kendisi... Aslında sorun AK Partinin ortadan kaldırılması sorunu değildir. Sorun bu halkın aşağılanması ve tercihlerinin yok sayılması sorunudur.Geçmişte partiler Milli Güvenlik Konseyi kararlarıyla kapatılırdı şimdilerde ise “yargı konseyi” tarafından kapatılmak isteniyor.Neticede değişen bir şey yok..Örneğin 1981’li yılarda kolluk güçleri parti binalarını mühürlerken,itfaiye araçları da partilerin tabelalarını sökerlerken Kenan Evren bu manzara karşısında“ Partileri cezalandırdık” yorumunu yapmıştı.


Deniz Baykal’ın Türk siyasi tarihindeki genel karakteri dikkate alındığında CHP’nin demokratikleşmesi yolunda ciddi bir engel olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Baykal’ın 1980’li yıllardaki politika anlayışını ve kişiliğini Cemal Süreya şöyle özetliyordu; “Üç kişinin içinde ahbap, yüz kişinin içinde yol gösterici, bin kişinin içinde hiç… Karizması yok bu yüzden bilinçli bir sloganı da yok… Belirsizlikten çok şey umuyor. Köksüz ama sürekli bir veliaht duygusu içinde… Tam denge yitimi noktasında dayılanma eğilimi bu duygunun bir sonucudur.(Cemal Süreya 2000’e doğru, İzdüşümler, Deniz Baykal,18–24 Ocak 1987/ Teoman Ergül Sosyal Demokraside Ayrışma Yılları s.52) Baykal hala demokrasinin işleyişi için yeterli çabaları göstermiyor. Bu tavrı demokratik değerler açısından gerçekten vahimdir. Bu haliyle CHP, ebediyen iktidar olma şansını da yitirmiş bulunmaktadır.
Türkiye toplumu bir sancı yaşıyor. Gerçekten çetin bir dönemden geçiyoruz. Ama sonuç ne olursa olsun gelecek için umutlarımız var..Özgürlük adına,birlik beraberlik ve kardeşlik adına,hukuk adına, iyi bir yaşam adına umutlarımız elbette var..Çünkü sorumluluğumuzu biliyoruz.Çünkü bizler erdem,ahlak ve vicdan sahibi insanlarız.Bu sorumlulukla yolumuza devam etmeyi sürdüreceğiz.Ne kadar engellemeye çalışsalar da ne kadar operasyonlara tabi tutsalar da asla özgürleşme yolundan vazgeçmeyeceğiz.

Hiç kimse hem sorumluluk hem de umutsuzluk hissine aynı anda kapılamaz” der Saint Exupery..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.